24 Aralık 2020 Perşembe

AŞK


 Hatırlıyorum da çocukluk zamanı bir dönem TRT'de sadece haberler renkli yayınlanırdı. Sırf renkli yayını görmek için çoluk çocuk dahil her yaştan insan haber beklerdi büyük bir heyecanla. Peki önemli olan o akşam yayınlanacak haberler değil de yeni ve değişik bir şey görme heyecanıysa bu yeni olan nereye kadar yeni olacak? Her yeni ve her değişik aslında birbirinin aynı değil mi bir bakıma? Uyandırdığı merak ve heyecanın süresi kısa verdiği haz da sınırlı değil mi? İnci Aral anladığım kadarıyla bundan bahsediyor. Eskiden zar zor izleyebildiğimiz dizilerin kalitesine bin basan diziler şimdi bedava önümüze konsa izlemiyoruz. Vaktimiz kıymetli, o aslında bomboş geçen vakitlerimiz çok ama çok kıymetli. Yanisi İnci Hanım da pek çok kişinin dediği gibi hızlı tüketim çağı ilişkileri de tüketti diyor. Bu mudur gerçekten sorun? 

Ben mevzunun bu kadar basit olduğunu düşünmüyorum. Ben ilişkilerin birbirine mecbur kalındıkça değerli olarak algılandığını da düşünmüyorum. Geçmişte toplum baskısı gibi sebeplerden cinselliğe ulaşmak zordu eee? İnsanlar istemedikleri insanlarla evlendirilip bir nevi hatta bir nevi de değil basbayağı tecavüze uğruyordu yahut diyelim severek evlendiler ama cinselliği sonuna kadar yaşamadan evlendikleri için hayal kırıklıklarını bir taraflarına sokup iki kişilik bir hayata hapsoluyorlardı. Bunlar ideal ilişkiler olabilir mi? Bunlara akıl sağlığı yerinde insanlar öykünebilir mi? Hangi beyinsizlik bunları idealleştirebilir aklı başında insanların hayata bakışında. Bir yandan da günümüz hızlı tüketim toplumunda aynı koşullarda yaşayıp hala içinde mutlu ve huzurlu yaşanılan yuvalar kuran her kesimden insanlar var. Onlar için neden sorun olmuyor bu romantizmi öldüren çağ madem? Bu kişilerden olması gerektiği gibi aşklar var ama sayısı az demiş İnci Hanım. Olması gerektiği gibi aşk derken? Aşk bireylere özel olur olması gerektiği gibi aşk derken? Olması gerektiği gibi aşık, olması gerektiği gibi birey bunlar ne?

Toplumda elbet yozlaşmanın teşvik edildiği bir dönemden geçiyoruz. Bireyin bireyselliğinin kutsallaştırıldığı ve insanların yalnızlaştırıldığı bir dönem. Eskiden aile kursunlar senelerce ödeyemeyecekleri borca harca batsınlar ki biz paracıklarımızı sayalım diyen kapitalist sistem anlaşılan yalnız bireylerden daha fazla para kazandığına uyandı. Küreselciler diyor ki ayrı evler ayrı eşyalar ayrı zevkler edinin, yalnızlığın getirdiği bir sürü mecburi hobi harcamalarını yapın, seyahatler onlar bunlar bir de üstüne yok bu çevre dostu deodorant yok bu vegan yemeği yok bu bilmem ne oradan da ekstradan iteleriz. Üreme işine de gerek yok belli bir nüfus çarkı döndürüyor hatta artıyor bile, Afrika'dan çocuk evlat edinme ile çözülmesi bekleniyor böyle meselelerin. Küreselci kafa Türkiye'de henüz o kadar etkili değil gibi görünse de baya baya iliklere kadar işlediler görüşlerini bilhassa gençlere. Peki biz bunların oyununa geldiğimiz için mi böyle abazan kalıyoruz. Etkisi vardır ama kaç kişide?

Ekonomik sorunlar. İnsanlar işsiz güçsüz birlikte çay içmeye bile gidemiyorlar bırak aile kurmayı. Ondan sonra İnci Hanım karanlık odalarda sevişyo bunlar diye dert yanıyor. Kondom alabiliyorlarsa sorun yok bence, bazı primatlar gibi delirip sağa sola ağızlarından köpükler saçarak saldıracaklarına sevişsinler rahatlasınlar. Ekonomik sorunlar büyük sıkıntı buna önemsiz etken diyemeyeceğim.

Sorun biraz da dizilerde filmlerde anlatılan aşkın süper olduğu, pornolarda gösterilen seksin über olduğu pazarlamasından kaynaklanıyor olabilir mi acaba? Yanındakine bakıp bu benim için canını vermez zaten tipi de kayık filan diyenler. Allanmış pullanmış şişirilmiş vücutları ideal vücut olarak kafalarına kazıyanlar filan. Üstelik bu pornolarda şiddet tecavüz o bu her türlü atraksiyon var. Civcivleri boyayla boyayıp satan şerefsizler gibi bunlar da nasıl dikkat çekip seksi satacaklarını şaşırmışlar.  Bazı sorunlar da bunlardan kaynaklı olsa gerek.

Düşündükçe daha pek çok neden çıkar ama bu girdi en beğenilenlere girmiş ve ne yazık ne sığ bir bakış açısı ezberletilmiş bir güzel. O insanların çok zor durumlarda kaldığı dönemler nasıl da romantize edilmiş. Ebet bir mektup yazmak ona cevap almak ne heyecanlar neler neler şimdi bir mesaj küt küt aynısının hızlandırılmışı yaşanıyor ve defalarca fakat o ilkel dönemin romantik hikayelerinin devamı pek çok trajedi barındırıyor o kısımlar unutulmuş herhalde. Vay namus o bu diye dayak yiyen kadınlar, uzaktan sevip yakından yaşayınca bu muymuş deyip vazcayamayanlar ve tabi ki cinsellik tabusu yüzünden öldürenler öldürülenler. 

 Bırakın insanlar birbirlerini tanısın ve birbirlerinden vazgeçme haklarını kullansın. Birbirlerine mecbur oldukları için değil birbirlerini tercih etikleri için birlikte olsunlar. Evet kolaya alışmışlar evet zayıflar ve evet pek çok şeyin değerini de bilmiyorlar ve kibirliler de ama bunun eskinin güzel olduğu iddiası ile nostalji kasıp hadi geri dönelim ne güzeldi o günler mesajı ile alakası yok. Bu  çoğu insan için bir geçiş dönemidir ama toplum ne yöne çekilirse çekilsin insan hem toplumsal hem bireysel bir varlıktır. Elbet sürü psikolojisi hala çok baskındır o yüzden pandemide bile koronalı koronalı evleniyorlar hala ama bir noktada öyle veya böyle bir insan bir insanla bağ kurmak isterse ve aralarında bir köprü oluşabilmişse zaten kimse onları durduramaz. Doğanın yasaları hala işliyor ve doğa o insanlar karşılaştığında yuva kur yavrula bununla diye mesajını güçlü bir şekilde fısıldıyor kulaklara. Bence yavrulama kısmını çok ciddiye almayın ama hayat zor o yüzden onu birlikte sırtlayabileceğiniz bir ortak bulabilirseniz bu güzel bir şanstır ama şanssızlığa da alışın çünkü büyük ihtimal onu bulamayacaksınız :/ 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar spam değilse küfür vs. içerse dahi yayınlanır ama biraz vakit alır :)