31 Mayıs 2018 Perşembe

EĞİTİMLE BESLENMEYLE BU BEYİNSİZLİK ÇÖZÜLMEZ

Beyinsizlere bir şey anlatamayacak olmanın çaresizliği diye bir şey var. Birileri cillop gibi makinesi(gelişmiş sinir sistemi) ve fiber optik kablolarla(miyelin kaplı aksonlar) dünyada çevrimiçi olurken(mesela ben) bazı çemçüklerse külüstür makineleri ve 146 ile dünyada çevrimiçi olmaya kasıyor. Sonra diyorsun ki bunlara izotop bilmem ne.


27 Mayıs 2018 Pazar

SÖYLEME MECBURİYETİ

İçi çoktan boşaltılmış romantik kavramlarla aram hiç yoktur ama insanlardan hayatım boyunca duyduğum bir eleştiriyi durduk yere cevaplama gereği duydum ve bu klişe gönderme uygun bir başlık gibi geldi. Gönderdin de gidemedik oraya diyenlere bakınız Google derdim ama neyse,  "Faşizm konuşma yasağı değil söyleme mecburiyetidir." Roland Barthes.

Tabi benim dünyayı kurtarmayı görev edinmiş, melek kanatları kayıp ulvi bir varlık olma iddiam olmadığı için bu olayı kendi karakterim üzerinden açıklama gereği duydum.(Kamuoyu da bu açıklamayı bekliyordu zaten!)

Eleştiri şu; söylüyorsun, yeri geliyor kırıyor döküyorsun da ne oluyor? Hatta ileri vakalar seni hala tutuklamadılar mı bilmem ne de diyor. Tutuklarlar da siklemiyorlar be canım. Yeni moda deyimle bir influencer(sosyal medyada geniş kitleleri etkileyebilen kişiler için kullanılıyor) değilim, herhangi bir mevki ya da makam sahibi değilim, patron değilim vs. yani güce sahip biri değilim. Bunlar için cücük bir kimseyim. Ancak ve ancak sıradan vatandaşlar abartmasın diye rastgele sıradan vatandaş tutuklama şenliklerinde denk gelirse tabi ki tutuklanırım. Yahut hele şu yeni hapishaneler bitsin olmadı afla içeirdekileri boşaltsınlar bilmem ne, neden bana da sıra gelmesin? O da olur. Kontenjan sıkıntısı var yani. Fakat benim söyleme mecburiyetim sadece siyasi değil her şeyi kapsıyor.

Neden mecburum? Siz neden duymak istememeye mecbursanız ben de söylemek istemeye mecburum. Bu bir karakter meselesi. Yoksa faşistlerle dövüşmek zorundasınız tamam mı bilmem ne dayatmaları gibi soyut bir iddia ile gelecek değilim. Kimseyi bir şey olmaya zorlayamazsınız. Çünkü zaten olamazlar. Oksimoron faşistlikler kovalamayın. İnsanların kodlarını hack'lemeye çalışan bir sürü manyakla uğraşıyoruz. Bunu sadece yok sermayeydi yok güç odaklarıydı filan yapmıyor. Bakkal Mehmet de yapıyor İnsan Kaynakları'ndaki ne iş yaptığını bilmediğiniz Ayşe de. Neyse bu apayrı bir başlık konusu burada kaybolmayalım.

Söylediğim şeylerden rahatsız olunmasının birincil sebebi elbette eziklik ama bu basit ve ucuz görünen aslında yine yalın bir gerçek olan iddianın içini dolduracağım şimdi. Ne dedim? Yalın gerçek. Genel anlamda insanlar gerçekleri duymak istemez. Bu aslında herkesin bildiği ama üzerine derinlemesine konuşmalar yapmak istemediği bir şeydir. Yani insanlığın halısının altı süpürülmüş bir sürü gerçekle doludur. Bunun sebebi de strese girmeyi istememek, gerilmekten kaçmak, işte ne bileyim kendilerinde eksik gördükleri özellikleri hatırlamayı istememek çünkü onlarla mücadeleden galip çıkabileceklerini düşünmemek vs. gibi şeylerdir hep. Bütün bunlar bizi korkak, zayıf, kendine güveni olmayan standart insan tipine götürüyor. Canlı bir organizmanın DNA tarafından verilmiş çok önemli bir görevi vardır o da hayatta kal kodlarını aktar. Bu emre itaat etmemek istisnalara göre bir iştir. O yüzden sürekli bir güvenlik arayışı zaten doğal bir sonuç. Günümüzdeki teknoloji de hukuk sistemi de bu kodu değiştirmeye izin vermiyor. Etik olarak da tartışmalı bir konu ama neyse ki bugünün konusu değil. Velhasıl kodları değiştireceğinizi sanmayın. Etki neyse tepki ile o etkiyi yumuşatır, yok eder yahut yönlendirebilirsiniz. Bunların bir kısmı manipülasyon ile yapılır ama ben her ne yapıyorsam onu gerçekle yapmayı tercih ederim. Çünkü gerçek macera orada.Yok lan kendime yakıştıramıyorum kolaycı gerizekalı bir sinsi olmayı.

Söylediğim şeyler insanların hiç bilmediği, hiç düşünmediği şeyler değil elbet. Bir insana algılayamayacağı şeylerden bahsetmek zaten bomboş bir hobi olur. Fakat onların duymak, görmek, hatırlamak istemediği şeyler. Onlar halının altına süpürdükçe aslında hiçbir şey temizlenmiyor aksine daha da kirleniyor.

Yani demek istediğim şu; siz duymak istemiyorsunuz bense söylemek istiyorum. Siz o üslupla söyleme diyorsunuz ben meramımı kendimi en iyi ifade edebileceğim şekilde anlatırım diyorum. Neden bunları dayatıyorsunuz? Rahat olmak için. Ben de zaten siz rahat olmayın diye ısrarla rahatsız ediyorum sizi. Çünkü ebette ben ne dersem diyeyim siz yine duymazdan geleceksiniz ama duymazdan gelmek için belli bir efor harcayacaksınız. Diğer türlüsü sizi konforunuzla baş başa bırakmak olur. Ben söyleyeceğim siz duymazdan geleceksiniz başka biri daha söyleyecek onu da duymazdan geleceksiniz ve başka biri daha başka biri daha... sonunda belki bir gün duymazdan gelmek çok yorucu olacak ve dinlemek zorunda kalacaksınız. Bakınız bu bir tacizdir. Taciz değil demiyorum. Bunu "üslup" farkı olsa da solcu da yapıyor dinci de o da bu da. Yani demek istediğim söylemek var söylemek var. Birileri size din ya da ideoloji benzeri bir yaşam tarzı sistemi satmaya çalışıyorsa kendileri ne derlerse desinler teknik olarak birilerinin beynini nasıl yıkayabilirim ve yerine kendi beynime yerleştirilmiş olanı ona sokalayabilirimi kovalıyor, benim gibiler ise kendi beyninize sahip çıkmanız için kafanızı sikiyor. Sayımız az, bazen twitter'da ya da youtube'da görüyorum benzeşlerimi. Yoldaşlık gibi bir durumumuz yok. Serbest radikaller gibi takılıyoruz öyle işte.

Yani neden böylesin derseniz işte bunlar heb DNA şekerim ondan. Memnun muyum halimden? Bir dakikalığına bile başka türlü biri olmayı istemem(DNA söyletti).






25 Mayıs 2018 Cuma

ERDOĞAN TABİ Kİ RAKİP OLARAK İNCE'Yİ TERCİH EDER

Cumhurbaşkanlığı seçimi ile oyalayıp duruyorlar da ha bu arada kıl payı da olsa öyle böyle alır Tayyip(Bunu alıştıra alıştıra söylemenin bir yolu yok sebebi de sadece iktidar yanlılarının değil muhalefetçilerin de mal olması ve hala pazarlık yapması :/) mühim olan mecliste çoğunluğu elde etmek. Partiler ne yapıyor bu konuda acaba ya. Muharrem anlatıyor onu yapacağım bunu yapacağım kardeşim parlamenter sisteme dönüş olacaksa ki vaat bu sen değil partin yapacak bunları. Partisi adına mı konuşuyor bunları yani bu iş partili cumhurbaşkanı mevzusundan mı böyle. Diğerleri ne yapıyor mesela vekil listeleri açıklandı yani bir şeyler yapmıyorlar demiyorum takip edememiş olabilirim ama odak mecliste çoğunluğa oynamak olmalı onu diyebildim umarım :/

Sosyal medyada defalarca söylemiş İyi Partililer sana bana fark etmiyor Akşener'di İnce'ydi fakat diğer masif kitleye epey bir fark ediyor ki onların çoğu zaten sosyal medyayı böyle detaylı takip de etmiyor. Ve olay aslında hepimizin malumu olan şekliyle şu, Tayyip tabi ki ikinci turda İnce ile karşılaşmak ister çünkü İnce güya HDP oylarını da alacak bilmem ne gazı ile parlatılıyor ama sağdan yüksek oranda oy koparamaz ve birilerinin sağdan yüksek oranda oy koparabilmesi gerekiyor malum. Tayyip'in korkulu rüyası Meral Akşener'in yükselişiydi ama çok eğlenceli bir oyalamaç ile zaten ekranlara da çıkarmadıkları Meral Akşener'i bir güzel pasifize ettiler. Şu solcu hayalperestliği gerçekten çok fena bir şey. Bu alışkanlıklarını derhal terk etmeli bu insanlar diyeceğim ama bunların gelişi bu şekil nereye değişecek :/ CHP ve HDP geçen seçimlerde olduğu gibi Tayyo'nun koltuğunu sağlamlaştırmaktan başka bir şey yapmadı yine. Şu an tek umut mecliste yüksek bir çoğunluk sağlayıp koalisyonla yasama gücünü kullanmak suretiyle gerekli değişiklikleri hal yoluna koymak. Yeni Anayasa'ya göre de o koltuğa otursa dahi daha götü ısınmadan kaldırılıp yargılanabilir. Ha bu partiler çoğunluğu sağlasa bile bunu yapar mı? Onu da sanmıyorum ya aslında :/

Ha ek not tabi ki şöyle de bir şey var; Bu ülkenin siyasetçileri bu ülkeyi ne köy yapabilir ne kasaba vol bilmem kaç.


HE CANIM SEZER KİTAPÇIK FIRLATTI ONDAN OLDU 2001 KRİZİ

Bakınız Sezer'in çıkışı da öyle çok yerinde bir çıkış değildi Ecevit'in ve yanındakilerin tepkisi de zaten muhtemelen stresten ondan bundan da kaynaklı aşırı malcaydı fakat bu olay aslında teknik olarak siyasi yönetimi etkileyecek bir mevzu değildi zira cumhurbaşkanının zaten siyaseten bulunduğu nokta öyle bir nokta değildi. Yani o manşetler o boy boy Anayasa kitapçığı fırlatıldı gazları tamamen siyasi bir hamlenin ön hazırlığıydı ki sonrasında başımıza sarılan bela malum. Unutulmamalı ki Ecevit ABD'nin Afganistan'a dalmasına bu bir işgaldir demiş biridir. Bunu da bugünkü gibi yalandan it dalaşıyla değil içten ve samimiyetle söylemiştir. Orta Doğu'da geniş ölçekli uzun vadeli planlar yapanların hoşuna gidecek şeyler değil bunlar. Bu şişirilmiş sözde siyasi krizdi Bahçeli'ydi oydu buydu İktidarı değiştirdikten sonra her şeye rağmen AKP teskereyi geçiremedi diye de ne olaylar oldu hatırlayalım. Velhasıl kitapçık fırlatıldı Türkiye çöktü yalanını daha fazla beslemeyelim artık. Türkiye ondan sonra bu rezaletlerin kaç katını gördü ve tabi ki güçlü ekonomimiz sayesinde yırtmadı bu durumlardan çünkü bunlar böyle etkiler yaratacak çatışmalar değil. Ekonomik analizler daha geniş perspektiften yapılır. O zamanlar global bağlantılarımızla alakalı mesela tekstil ve turizmde göbekten bağlı olduğumuz Rusya ve diğer Asya ülkelerindeki krizler yüzünden gelirlerimizin bir anda ortadan kalkması, körfez savaşları yüzünden kaybedilen ticaret, üstüne 99 depremleri ile sanayinin çökmesi ve gelen artı maliyetler bizi zaten ince bir buz üstünde yürütüyordu bu fırsatı birileri uzun vadeli planlarını gerçekleştirmek için kullandı. Bu dış güçler meselesi elbette var ama bu bize özel bir kıskançlık bir hazımsızlık değil tüm devletlerin kendi çıkarlarını korumaya yönelik hamleleri sermayenin çıkarları meselesi yani eğer sen bu oyunun keriziysen ütülürsün. Oyunu bilmeyen, oynayamayacak olan masaya oturmayacak. Yenilip yenilip ağlamayacak. Ağlayıp ağlayıp o masada oturmayacak. Ecevit biraz daha bekleyin çıkacağız düze dediği halde dinletemedi ve adamı artık stresten mi doğrudan zehirleyerek mi öldürdüler orası da meçhul. Gerçekten de tam bir şeyler düzelirken AKP bak biz düzelttik dedi geldik kurtardık dedi bilmem ne. Şu anki kriz çok daha yapısal ve kalıcı bir kriz. Zira o zamanki etkenlerden bahsettim oysa şu an dünyada işler güçler günlük gülistanlıkken biz iflas etmiş durumdayız. Çok büyük fırsatların olduğu bir dönemde AB üyesi güçlü ekonomili bir ülke olacakken AKP gibi çapsız,cahil ve ilkesiz bir yönetimle iflas ettik. Vatandaşlarımı tebrik ediyorum bir millet ancak bu kadar mal olabilirdi. Yeni dünya rekoru sizde.

24 Mayıs 2018 Perşembe

BİLİMSİZ FELSEFE

Youtube'daki bir geyikten yola çıkarak bu yazıyı yazmaya karar verdim ama daha şimdiden sıkıldığıma göre kısa bir yazı olacak.

Efenim bilmem kim(referans vermek istemiyorum varoluşçu filozof bilmem kim diyelim ona) bilinç için onu demiş de insanın varlığını şöyle tanımlamış da bilmem ne yine kopmuş gitmiş entellerimiz dantellerimiz.

Öncelikle günümüzde geldiğimiz bilim seviyesinde bilinç artık felsefenin değil doğrudan bilimin konusu. Yani felsefe bir soru sorup yanıt arıyor hep, mesela diyor ki biz neden varız. Bu soruyu kendine soran biri de cevap veriyor; varız çünkü biri bizi dizayn etmiş olabilir, çünkü biz de bir şeyler dizayn ediyoruz mesela kilden heykel yapıyoruz ama nefes almıyorlar demek nefes üfleyen biri olabilir bilmem ne. Diyeceksiniz bu felsefe değil din. Çıkış noktası felsefe idi sonra dogmalaştı sonra ebemizi züktü.

Mesela bir soru daha soruluyor deniyor ki biz nasıl bir yerde yaşıyoruz la böyle. Cevap şöyle bir şey olabiliyor; işte boğanın boynuzlarının üstündeyiz, boğa kafasını sallıyor deprem oluyor yani buna da felsefe diyemeyeceğim bu artık götten sallamanın bokunu çıkarmak ama felsefe tarihi de pek matah olmayan pek çok sallama ile dolu zaten. Sonra sonra bu saçmalıklar yavaş yavaş elemine ediliyor.Nasıl ediliyor? Birileri dünyadan uzaklaşıp dünyanın fotoğrafını çekiyor ve boğa da yok tepsi de yok vs. Yani bilgi ve birikim arttıkça daha geniş düşünebilme sayesinde.

Mesela aynı feylesof insan kendini inşa eder diyor. Bugün bu böyledir yahut böyle olabilir denilirken DNA'yı nereye koyuyorsunuz mesela? DNA da işin içinde zaten dersen iradeyi nereye koyuyorsunuz mesela?

Yani adamlar zamanında güzel güzel düşünmüş taşınmış da düşüncelerin zaman içinde güncellenmesi gerekiyor ve hatta çoğu zaman terk edilmesi. Pek çok güncel düşünce geliştiriliyor ama birileri sürekli bir kitap okudum hayatım değişti noktasında takılı kaldıkça o güncellemeler de yalan oluyor haliyle.

İlgili platformda asıl konu da şuydu; söylem ile eylemi uyuşmayan insanlara bunu söylediğimizde savlarını safsata ile çürütmeye çalışıyormuşuz efenim. Bunun ad hominem olduğunu filan da söylediler hatta :/ Elbette felsefecilere böyle söylüyorsun ama fiiliyatta ne yapıyorsun demek anlamsız zira bunlar soyut takılıyor yani topluma normlar ya da sistemler dayatmıyor yahut eşyanın tabiatına aykırı olur bunu yapmaları. Ama misal bir imamın söylediğini yap yaptığını yapma lafı son derece anlamsız zira bu imamlar bir sosyal sistem pazarlıyor hatta dayatıyor ama pazarladığı şeyi kendi tercih etmiyor, tüketmiyor. Dolayısıyla hedef kitlenin sen keriz silkelemeye mi çalışıyorsun demesi gayet doğal bir tepki. Aynı şeyi ideoloji pazarlayıcıları ya da yaşam tarzı pazarlayıcıları eş dost komşu akrabaya da uyarlayabilirsiniz. Yani soyut şeyler hakkında zihinsel egzersiz yapanlarla somut şeyler hakkında normlar üreten ve bunları pazarlamak isteyenlerin, bunları dayatanların farklı değerlendirilmesi mantığa uygun.

Demek ki neymiş? Felsefe dogmalaşmamak için bilimle birlikte ilerlemeliymiş. Bilimden önde koşsa dahi bilim ona yetiştiğinde durup datalarını güncellemeli ve atmaya tutmaya bu yeni baz üzerinden devam etmeliymiş. Çünkü yaşamakta olduğumuz hayatı gerçekten kavramak istiyorsak elimizdeki tek sağlıklı yöntem sadece ve sadece bilimmiş.

Baya yazdım ya la(bir kısmını yazdığı yorumdan kopyaladı).

9 Mayıs 2018 Çarşamba

SİYASİ PRAGMATİZMDE HER ŞEY MÜBAH MI?

İnce'nin erkeksen çık karşıma gibi cinsiyetçi bir dil kullanması, Akşener'in kamunun bilinçli olduğu için dürüst ve tutumlu vatandaşlarından alıp borç tuzağına düşen bilinçsizlere boçlarınızı sileceğim demesi vs. elbette etik şeyler değil. Fakat mevcut sosyal yapı maalesef satılık insanlardan, boş laflarla gaza gelen tiplerden oluşuyor. Bunun eğitimle fukaralıkla onla bunla çok yakından ilgisi olsa da doğal gerekçe gerizekalılık(Her zaman budur zaten).

Bunları siyaseten yapılması gereken buydu deyip düz bir şekilde savunmamak lazım elbet fakat oyunun kurallarını değiştirmek için önce galip gelmenlz gerekir. Kurallar değişmeden kendi kurallarına göre oynarsan sonuç bellidir. Velhasıl siyasi pragmatizmin kirliliği aslında faydalı olabilecek pek çok insanın siyasete girmesinde en önemli engel. Fakat umudum odur ki dürüst bir dünyanın temelleri mecburen atılacak. İnsanlık bu olmadan yapamayacağını anlayacağı bir noktaya doğru koşuyor çünkü. Bu tarih boyunca böyle oldu zaten ve günümüzdeki teknoloji düşünüldüğünde her şey çok daha fazla hızlandı.

Karşımızda bizleri çiftliklerindeki davarlar gibi gören bir avuç manyak var. Hayır kuklalardan bahsetmiyorum. Emin olun dünyadaki tüm depresif ortam pek çok değişkenin hesaplanması sonucu bir gereklilik bunlar için. Düşünün ki depresyon bile bir araç bunlar için. Korkuyla tehdit etmek değil sadece aynı zamanda depresyon tüketimi arttırır mesela. İnsanlar kendilerini iyi hissetmek zorunda kalıp maddeye bağımlı olurlar. Bu bağımlılık kolaylıkla kullanılmalarını sağlar. İki kuruş maaş alıp en pahallı cep telefonunu satın almak insanın o kadar it gibi çalışıp eziyet çektim madem öyle sefa süreyim deyip kendini ödüllendirmeye çalışmasıdır. Huzurlu bir insan huzuru böyle saçma bir şeyde aramaz. O yüzden mutsuz, huzursuz, güvensiz vs. hissetmemiz de onların planlarının bir parçası.

İyi hissetmek her şeyi düzeltmek o kadar da zor işler değil aslında. Önce şunu kabul etmek lazım. Aslında her ne düşünüyorsak hepimiz öyle veya böyle yanılıyoruz. Eğer öyle olmasaydı insanlık o mükemmel fikirlerin peşine düşmekte tereddüt etmezdi. Mesih beklemeleri ondan, lider beklemeleri vs. de ondan. Bir ümit var içlerinde. Bunu kendileri başarabilirler ama böyle bir başarı ancak kollektif bir şekilde mümkün. Çünkü insan sürü hayvanı. Çünkü insan tek başına bir dünya olsa da dünya için hiçbir şey. Her yol mübah demiyorum. Amacın iyi olduğundan eminsek pek çok yol kabul edilebilinir demek istiyorum. Amaçlar o kadar farklı değil. İnsanların amacı bellidir; önce temel ihtiyaçları karşılayıp hayatta kalmak sonra böyle bir dünyada lüks denebilecek ihtiyaçlarını karşılamak. İhtiyaçlarımızı kulaklarımıza fısıldayanları dinleyerek değil de kendimizi dinleyerek bulmayı öğrenirsek o kadar da farklı olmadığımızı göreceğiz diye düşünüyorum.

Bu söylediklerim pek çok defa yazıldı, çizildi, anlatıldı ama anlaşılmadığı ortada. Anlaşılana kadar tekrar etmekte fayda var gibi.

7 Mayıs 2018 Pazartesi

OLDU CANIM CANAVARLARI DA SEVELİM HI HI




Yakanlardansan katliam demezsin zaten. Şanlı bilmem ne bişi bişiysi dersin. ABV alayınızın. Bişiler dediyse nolmuş dediği şeyler de şöyle şeyler,

""Kendinen zuhur" şeklinde ortaya çıkan şanlı Sivas kıyamından alınacak ne çok ders var herkes için! Biz sadece çok azının altını çizebildik! Sivas'taki "Cuma’da ani zuhur"dan, son olarak altını çizmek istediğimiz husus şu: Halk, hakkına sahip çıkıyor ve 70 yıldır kendisine hayatı zindan eden işgalci laiklere karşı "kısas"ın hayat veren soluğuna sığınıyor! Artık TC'de hayat, yalnız Müslümanlar için zor olmayacak, işgalci laikler için de zor olacak! Sivas, sadece küçük bir haber!

Herkes safını doğru seçmekle mükellef! Bizden söylemesi!

Gerisi: "Mevlam görelim neyler / Neylerse güzel eyler!" [5]" Salih Mirzabeyoğlu.

Ben bunu diyene bu dünyayı dar ederim şahsen. Hiç hümanist filan değilim Tengri'ye şükür lakin bu human da değil zaten. Ha canavarları sevelim filan diyorsanız buyurun sevin ve fakat o zaman sizin de ebenizi zükmek zorunda kalabiliriz yalnız :/

https://odatv.com/salih-mirzabeyoglu-ibda-cnin-lideri-mi-degil-mi-0303161200.html

ONA BUNA IRKÇI DİYEN MALLAR



Kendine haber ajansı bilmem ne diyen algıcıların da etkisiyle şu ırkçılık olayını da bir türlü kavrayamadılar. Hani kadın ırkı filan da diyorlar ya aynı onun gibi. Kadınlık erkeklik cinsiyet meselesi ırklar aynı türün farklı kolları ve türler var bir de. Abicim Lübnan zaten Arap, Suriye'den gelen de Arap. Çok meraklıysan yabancı düşmanlığı diyebilirsin mesela. Çünkü yan köyden durup dururken gelene ortada bundan başka bir şey yokken gıcık gitmek de yabancı düşmanlığı fakat ortada bir şey yok da değil. Bu insanların çat kapı getirilip kontrolsüzce ülkelere yayılmasına izin verilmesi hem ekonomik hem de sosyal düzende kanserli hücre etkisi yapıyor. Yani ortada bir düşmanlıktan çok haklı bir şikayet var. Ama sen ırkçı bunlar Nazi de yine cahil cahil. Bir sürü mal var zaten biri yemese öteki yer di mi?

3 Mayıs 2018 Perşembe

ONA BUNA NAZİ DİYEN ÇOMARLAR


Biri de bu vakadaki adam Nazi tımam mı demiş. 10'a 1 dalma hakkı doğuyor tabi bu durumda :p Çomar başlığı altında toplanan türlü çeşit primata birileri bakınız bunlar sizi sevmiyorsa, istemiyorsa bu seçkinci yani elitist yahut en antipatik etiketle ifade edilirse Nazi'dir lafını öğretmiş. Primatçım onlar size yalan söyleyip sizin çirkinliklerinizi silah olarak kullanıyor. Nazi deyip kendinizi avuttuğunuz insanların sizi sevmeme ve istememe sebepleri kibirli ve kendini beğenmiş olmaları değil. Sizlerin leş maymunlar olmanız ve bu insanların da sizlerle birlikte yaşayıp hayat kalitelerini düşürmek istememeleri. Yani böyle neden beni seçmüyörsün pis seçkinci diye ağlayacağınıza sevilmeye değer olmaya kasın. Sizi uyutup sizin ilkelliğinizi manipüle edip çıkar kovalayanları başınızdan atmayı başarabilirseniz -pek sanmıyorum ama- belki bir şansınız olabilir :/