25 Kasım 2018 Pazar

3. DÜNYA SAVAŞI ÇIKAR MI?

Ne dedikti. 3. Dünya Savaşı Orta Doğu'da çıkarılamaz Avrupa'da çıkar bu iş için de saftirik Rusları kullanırlar :/



Öyle veya böyle bir savaş çıkacak. Bu ekonomik bir zorunluluk. ABD çok uzun süredir son savaşın galibi olarak sadece ticarete değil asıl finansa yön verdi. Şimdi rövanş istiyorlar. Bunu yarattığı canavarı yönetemeyen küreselciler istiyor. AB ordusu talepleri anlamsız savaşlar vs.

Hepsini birden yenemezsiniz. Hele bu saftiriklikle bu aptallıkla bu cahillikle mümkün değil yenemezsiniz. Öncelik anarşiden tekrar yeni dünya düzeni çıkarmaya çalışan vahşi kapitalist küreselciler olmalı. Onları ancak millyetçiler yenebilir. Onlar da aptal ama gelenekleri var.

Hayatta her şey doğal şekilde gelişirse sağlam olur. Yani dil mesela. Organik gelişen bir şeydir. Bayan deme deyip kafa sikerek iki günde programlayamazsın. İki günlük ideolojiden de bir bok olmaz. Bunların hepsi suni müdahele. Ömürleri daha doğmadan belli. Üç gün.

Ama kültürler. İşte onlar canlıdır. Tüm canlılar gibi evrim geçirmiştir. Birilerinin götünden uydurduğu suni projeler değildir bunlar. Ortak bir ruhla asırlarca şekillenmişlerdir. İyi veya kötü durum bu. Türklük de öyle. Kimse gerçek Türkleri programlayamaz. Hele ki beyinsizler.

Bonus:



Yaw Rusya AB'ye yakıt ihracatını Ukrayna üzerinden yapıyor diye arıza çıkarttılar ondan sonra gelsin romantizmler gitsin hikayeler. La Ukrayna ilk iş yetiş ya ABD diye carlıyor ne bağımsızlığı ne özgürlüğü? Bırahın allasen.


İNSANLAR NEDEN TANRILARA İNANIR?

İnsanlar neden tanrıya inanmak istiyor? Çünkü talep manyağılar. Onu istiyorlar bunu istiyorlar. Kendileri beceremiyor, sağındaki solundaki de veremiyor. Süper güçlere sahip hayali arkadaş tam da onlara göre. Şurdan seni kurtasrın, bu insanı sana aşık etsin, şu kadar para versin.

Ölüm korkusu o bu değil. Bildiğin sürekli bir şey talep etmek. Büyük tapınaklar, kurban vermeler. Bazı dinlerdeki bazı manyaklar da yaşarken ölüp ben bir şey istemiyorum ki diyor. Lan sen de ego tatmini istiyorsun yok keşişmişsin yok bilmem ne. Hepiniz delirdiniz olay bu maalesef.

Aklı yok sayıp herhangi bir uyuşturucu ile kendini avutmaya çalışmak. bu uyuşturucular kimi zaman işine takıntılı olmak, sanata sepete sarmak bazen direkt uyuşturucu bazen dopamin manyaklığı ile çikolatadır ıvır zıvırdır ama en çok da din. Din din din. En az çok kafası basıyor herhalde dediğin bile din emziğini kolay kolay bırakamaz. Hatta dine en çok kılıf uyduranlar da bunlardan çıkar. Vay efendim güzel dinimiz kadını erkeği ayırmazmış mühim olan insnalıkmış. Al bak nasıl ayırıyor.


Bu arada Diyanet çevirisini koydum. Resmi ya güya. Yoksa hafifçe diye bir şey de yok hani. Dövün diyor bitti gitti. Ha neden kadın erkek eşit değildir deyip duruyorlar o kısmı da anlamışsınızdır herhalde. 

Ha dersen ki Kuran bozulmuş vs. artık aklınla cebelleşmeyi bırakıp direkt mantık dışı olanı yok sayma safhasına geçmişsin demektir. Tebrikler bu da bir şey ama seni hiçbir şeyden kurtarmadı bu şey :/

Kafayı masallarla, masalları ispatla bozacağınıza ahlaka, erdeme, dünyanın nasıl daha yaşanabilir bir yer olabileceğine yorsaydınız belki de tüm bu sevgisizlik, mutsuzluk, bomboşluk hissi yerini güzel bir meşgaleye yani hayatınıza bırakacaktı. Ama yapamıyorsunuz elbet çünkü malzemeniz bazı özel vasıflara sahip olan insanlar olmasaydı mağaradan çıkacak bir seviyede bile değildi hiçbir zaman.

İsteyin bakalım. Sonsuza dek isteyin. İstenciniz bitmek tükenmez. Ama sizlerdeki bu istenci doyuracak bir tanrı zaten olamazdı. Çünkü mesele sizi doyurmak değil çünkü belli ki doymayacaksınız. Mesele sizi tamir etmek.

Bu kadar deliyle birlikte yaşayıp delirememekten daha iyi durumdasınız tabi. Biz siki tutmuş bir azınlığız mesela :(

12 Kasım 2018 Pazartesi

GSYH, TÜKETİM, ÜRETİM, YATIRIM, İŞSİZLİK

Katma değeri yüksek üretim yapmıyoruz, üretimimizi borçlanarak ve ithal ederek yapıyoruz bu da ekonomik çöküşe sebep olup işsizlik gibi sorunları da beraberinde getiriyor denilip duruluyor. Bu verilere nasıl ulaşıp bu çıkarımları nasıl teyit edebiliyoruz bu yazıda da ona bakacağız.

Gayrisafi Yurtiçi Hasıla(GSYH) bir ülkede belli bir dönemde üretilen nihayi mal ve hizmetlerin(nihayi=üretimin belli bir aşamasında olmayan satışa hazır durumda) cari yani piyasa fiyatlarına göre toplam ederidir. Gayrisafi Milli Hasıla'dan(GSMH/GDP) farkı millilik meselesidir. Yani GSMH, GSYH'den çıkarılan yurtdışından gelen yatırımlar ve bulunan sayıya eklenen vatandaşların yurtdışındaki yatırımları ile bulunur(nihayi servis+hizmet yine). Mesela Çin'den ithal ediyorsun gibi görünüyor ama ithal ettiğin Apple ya da Nike, hah işte bu hesaba göre işin rengi Çin için değişiyor. Benzer durumlarda Türkiye için de değişiyor.

Tekrar GSYH'ye dönecek olursak, eğer söz konusu bir hizmetin vakıf gibi kazanç amacı taşımayan bir aktivitesinden üretilmesi ise o zaman bunun maliyeti hesaplanır.  Bu önce TL olarak hesaplanır ve ilgili dönemin kuru ile Dolar'a çevrilip meşhur kişi başına Dolar bazında gelir hesaplaması yapılır. Tabi hesaplanması her ne kadar TUİK'in çok meşakkatle sağladığı ve uluslararası standartlara uygun yapmakla yükümlü olduğu bir şey olsa da veriler toplandıktan yahut bir kısmı tahmin edildikten  sonra yapılan hesap o kadar düz bir hesaplamadır ki işin içinde mesela enflasyon sebebiyle artmış cari fiyatın kullanılması sonra bunun Dolar'la bir başka değere çevrilmesi ile yıllar arasında kıyas yapılması vardır. Adı da zaten bundan gayrisafidir. Cari fiyat yerine sabit fiyat hesaplaması da TUİK tarafından yayınlanıyor buna da zincirlenmiş hacim endeksi diyorlar. Bunda da ardışık yıllardan baz yılın sabit fiyatı alınarak miktarla ağırlıklı ortalama bir fiyat hesaplanıyor ve yıllık büyüme karşılaştırılmaları buna göre yapılıyor. Zaten TUİK yeni sisteme geçtik ondan oldu diye aniden Türkiye'nin büyümesinde farklı rakamlar vermişti hatırlarsanız. Aslında o iş sadece hesaplama yöntemi değil açıklanan tutarlarda da büyük değişiklik ve güya hesaplama düzeltmesi ile ilintili ama hiçbir açıklama tam olarak tatmin edici olmadı.

Görüldüğü üzere burada ederin hesaplanmasında bir sıkıntı var. Her ne kadar uluslararası platformda da önemli bir veri olarak ele alınsa da ve aslında farklı methodlarla değerlendirmelere tabi tutulsa da siz yine GSYH hesaplamalarına o kadar da itibar etmeyin ama tabi göz gezdirin çünkü bütün ekonomi figürlerin gözü onda. Türkiye için formül basitçe GSYH= Tüketim+Yatırım+Stok Değişimi+Net ihracat.

TÜİK çeyrek bazında şöyle bir bülten yayınlıyor. http://tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=27827
Buna göre,



Bu dataları detaylı bir biçimde Hazine de yayınlıyor https://hazine.gov.tr/File/Index?id=3D459789-815C-41C7-ACEA-8B4525ECBC81 ama  https://biruni.tuik.gov.tr/gosterge/?locale=tr adresinden GSYH-Cari fiyatlarla (Bin TL) (Dönemlik) yahut GSYH-Zincirlenmiş hacim değeri (Bin TL) (Dönemlik) sekmelerini seçerek ulaşabiliyoruz.
Burdan da detaylı tablolara ulaşabiliyorsunuz http://tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1105 İstatistiksel Tablolar ve Dinamik Sorgulama  sekmesinden çeşitli GSYH kırılımlı tablolara ulaşabilirsiniz. Örneğin;
Harcama Yöntemi ile Dönemsel GSYH
 ->Harcama Yöntemi ile GSYH (2009 bazlı)

Buradaki verilere göre yıllık çeyrek bazında değişime baktığımızda şöyle bir tablo ortaya çıkabiliyor. Tabi başka yaklaşımlarla başka tablolar da çıkabiliyor :)


Tabloda da görüldüğü gibi ağırlıklı olarak tüketim kaynaklı bir büyüme söz konusu. Peki sağlıklı bir ekonomide aslında ne olmalıydı? Büyümenin sebebinin yatırım ve net ihracat tutarları kaynaklı olması gerekiyordu. 

Peki ne tüketiyoruz ağırlıklı olarak ona bakalım. Harcama Yöntemi ile GSYH (2009 bazlı) -> Yerleşik ve Yerleşik Olmayan Hanehalklarının Yurtiçi Tüketimi (Cari Fiyatlarla)


Evet ağırlıklı olarak temel ihtiyaç ve mecburiyetlerden dolayı yiyoruz, ısınıyoruz, yıkanıyoruz , işe gidiyoruz ha bir de lokantaydı oteldi geziyoruz. Sağlık ve eğitime ne kadar az harcıyoruz. Acaba çok sağlıklı ve doğuştan eğitimli olduğumuzdan mı?

Üretime bakalım, hangi alanlarda ve miktarlarda üretim  yapıyoruz da bunların GSYH'deki payı ne oluyor. Yatırımlara da bakılması şart tabi. TOBB'un yıllık bir raporu var orada da detaylı analizler yapılıyor bu rapor 2017 sonunda yayınlanmış mesela.  https://www.tobb.org.tr/Documents/yayinlar/2018/EkonomikRapor2017.pdf
TUİK verilerine bakacak olursak Gayrisafi yurtiçi hasıla, iktisadi faaliyet kollarına (A10) göre cari fiyatlarla (değer, pay, değişim oranı tablosunda görülen  üretim kollarının GSYH'ye katkıları.

Evet sosyal hizmet faaliyetlerinin de olduğu grup hızla artıyor, Suriyeliler, sadık seçmenler?!?  Tabi vergi ve sübvansiyonlar da tabi :) Bu dağılım sağıklı bir dağılım mı? Bilemem ben şimdi size dataları nereden alabilirsiniz onu anlatıyorum :) Devam. 

Sanayi üretim endeksi ve detaylarından üretimde hangi sektörler ne seviyede üretiyor, değişimler ne oranda  detaylı bakabilirsiniz. Tabi ki yine TÜİK sağlıyor bu verileri. http://www.tuik.gov.tr/HbGetirHTML.do?id=27904

Bütün etkilerden arındırılmış ve ne kadar da istikrarlı olmuş netice?!?




Bunlar da 2018 için planlanan Kamu yatırımları. Resmi Gazete'de yayınlanıyor bunlar. Artık kağıda basılmıyor çünkü dijital ortam çok garantili malum. http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2018/01/20180115m1.htm&main=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2018/01/20180115m1.htm

Tabi ki toplamdaki pay %83 ile yine yol yabacaklarmış.



Ne yapmışlar derseniz, gördüğüm kadarıyla henüz bir şey yayınlanmamış http://www2.kalkinma.gov.tr/kamuyat/gerceklesme.html Bir de şöyle bir site var şifresiz hiçbir şey göremiyorsunuz herhalde cumbaba olmayana bilgi vermeyi düşünmüyorlar. Yaşasın Anayasal bilgi edinme özgürlüğü oley şeffaf hukuk devleti anlayışı :) Gerçi bir yerlerde yayınlanıyor olabilir diyeceğim ama görünürde yok öyle bir şey. Neyse yol filan yapacaklarmış zaten bakarız yollara.

Özel sektör ne gibi yatırımlar düşünüyor, aldıkları iç ve dış kredilere bakmak lazım zira kendi cebinden yatırım yapma alışkanlığı pek yok bizde malum.. Bilhassa dışardan aldıkları kredilere baklılırsa baya bir kanalizasyon yapmayı düşünüyorlar. Benzetme, ima, kinaye filan yok. Dosyaları indirin inceleyin.   http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Istatistikler/Odemeler+Dengesi+ve+Ilgili+Istatistikler/Ozel+Sektorun+Yurtdisindan+Sagladigi+Kredi+Borcu/Veri+%28Tablolar%29/

Tabi bunlar birilerinin ekranlarındaki bir takım rakamlar. Birileri diyor ki şu artsın şu azalsın şunu tuttururuz bunu bilmem ne yaparız. Fakat gerçek kişilerin gerçek bütçeleri öyle tutmuyor. Bilhassa işsizlerse. Yani yurtiçinde üretim daralırsa stokta olan da yok pahasına yurtdışına satılırsa mesela sizler ekranlarınızda hoşunuza giden geçici rakamlar görebilirsiniz. Hatta bu durumda müjdeler olsun cari açık azaldı diyerek keriz bile avlayabilirsiniz belki. Ama nereye kadar sürer bu anlamsız coşku ve neşe? İnsanların evine ekmek götüremediği o ana kadar.

Bu konudaki verileri yine TUİK sağlıyor http://www.tuik.gov.tr/HbGetirHTML.do?id=27904 sekmesindeki Temel İstatikler -> İstihdam İşsizlik, Ücret başlığında türlü verileri bulabilirsiniz.

Nüfusun İşgücü Durumu'na bakarsak. elbette O 60 milyon insan 32 milyon insana inerken bunların hepsi öğrenci yahut ekabir değil, onların içinde artık iş bulamayacağını düşünüp iş aramadığını söyleyen ve hmmm bu iş istemiyor demek işgücünden değil diye işaretlenenler de var. Daha da bir şey demek istemiyorum.


Umarım bu yazımda başlıkta bahsedilen kavramlarla ilgili işinize yarayacak temel bilgileri verebilmişimdir.


















11 Kasım 2018 Pazar

10 KASIM 2018

Şerefsiz hain işbirlikçileri ile dolu işgal altında bir ülke olmasak minnet ve şükranla devlet kurucumuzu anmamız gereken bir günü nasıl geçirdik tarihe not düşelim.

Ülkenin pek çok yerinde siren sesi duyulmamış yahut sesin desibeli düşükmüş veya saati tutturamamışlar vs. İşte bunlar hep küçüklük. Dur daha bitmedi tabi,
https://eksisozluk.com/entry/83177805?fbclid=IwAR0xJm4z3rgwNwCbCWwLgNxK3mLzRBTUr3FiSGRbgHjTispLwpEIaFy_8yM

Orada sirenler çalarken yürüyüp giden siyasi askeri her kim varsa sizin verecek hesabınız çok.


Diyanet başkanı 10 Kasım'da keşke Yunan galip gelseydi diyen fesli haini ziyaret etti ve basına bu fotoğraf servis edilmiş. Yani diyorlar ki gelin bize hallenin.

Bir yanda keşke Yunan galip gelseydi diyebilecek kadar arsız, siz cahil kalın biz sizin yerinize de düşünürüz diyen hırsız, katil, yüzsüz hainler bir yanda aklını kullan deyip seni onurlu insanlığa davet eden Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK.



3 Cuma'yı kaçırırsan dinden çıkarsın deyip götünden din uyduran yalancı Emevi taklitleri ne derse desin eğer ki bu işe dur demek istiyorsanız buyrun bazı dini bilgiler.

Bkz: Mescid-i Dirar ve Kuran yetmez deyip şirk kovalayan din tüccarlarının ekmeklerini ve de mercedes'lerini kovalamak için küçümseme cüreti gösterdikleri Kuran'dan ayetler.

Tevbe 107, 108, 109: Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, mü’minler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar, “Bizim iyilikten başka hiçbir kasdımız yok” diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah şâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar. Onun içinde asla namaz kılma. İlk günden temeli takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak) üzerine kurulan mescit (Kuba mescidi), içinde namaz kılmana elbette daha lâyıktır. Orada temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da tertemiz olanları sever. Binasını takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak) ve O’nun rızasını kazanmak temeli üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa binasını çökmeye yüz tutmuş bir yarın kenarına kurup, onunla birlikte kendisi de cehennem ateşine yuvarlanan kimse mi? Allah, zalimler topluluğunu doğru yola erdirmez.

Al güya şapka takmıyor diye asılanlar. İngilizleri dost edinip Kurtuluş Savaşı'nı kötüleyip, Atatürk'ün katli vaciptir diye fetvalar veren ve mescitleri vatan hainliği propagandası için kullananlar. Bak bakalım bugün değişen ne? Bu ülkeyi kanlarıyla, akıllarıyla yeri gelip aç bilaç yeri gelip günlerce çatışarak kuranların bir tanesine bile bir fatiha okumayan, hutbelerinde, vaazlarında anmayan güya müslüman üstüne güya vatansever iblisler.





Ve elbette şerefsiz ruh hastalarına gün doğan bu rezil zeminde Atatürk'ü anma törenlerinde ona hakaret eden çarşaflı Arap devşirmesi şahsiyetsizler, onun posterini yırtan vatansız Osmanlı bakiyesi beslemeler.

Ülkede ne kadar leş ruh hastası manyak varsa tüm bu rezilliklerini ellerinde Kuran sallayarak kutsallaştırmaya cüret edecekleri zemin hazırlanırken hiçbir şeye dur diyemeyen bizlere de yazıklar olsun. Lakin 10 Kasım 1938 tarihini bir bitiş sanabilirler. Türk kültürünü hiç bilmeyen bu Arap ve Batı devşirmelerine hakkımızda bir gerçeği tekraren hatırlatmalıyız ki ata kültü bizim için her şeydir ve biz ölmekle bitmez aksine zamanla çoğalırız. Atatürk şu an hiç olmadığı kadar sağ.




1 Kasım 2018 Perşembe

PARA ARZI, BÜYÜME, FAİZ, ENFLASYON

Daha önce Merkez Bankası'nın net döviz rezervinin hesaplanması http://mariadebonne.blogspot.com/2018/10/merkez-bankasi-net-doviz-rezervinin.html ve kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoğunun hesaplanması  http://mariadebonne.blogspot.com/2018/10/kalan-vadeye-gore-kisa-vadeli-dis-borc.html ile alakalı yazılar paylaşmıştım şimdi de piyasadaki para stoğunun hesaplanması ile alakalı temel bilgiler içeren bir yazı paylaşacağım.

Ekonomide her şey her şeyle alakalıdır. Görüldüğü üzere net döviz rezervi ile uluslararası piyasada halihazırdaki konumumuza baktık, kısa vadeli borçlarla yakın gelecekteki durumumuza baktık. Baktık derken aslında verileri nereden elde edebileceğimize baktık henüz bir analiz yapmışlığımız yok. Benim de burada amacım insanların kendi kendilerine devletin ekonomik durumuna temel verilerle de olsa bakabilmeleri. Haklarınızı bilin. Hukuk ve ekonomi alanında temel bilgiler bir vatandaşın temel haklarını bilmesi için gereklidir. Ne kadar çok bilinçli vatandaş o kadar düzgün yönetilme hakkı.

Tabi konuyla alakalı bakılacak pek çok şey var bilhassa ithalat ve ihracat kalemleri, finansal gelir ve giderler, tüketim, varsa tasarruf, yine o pek meşhur cari açık, ve tabi ki tüm bunların neticesi Gayrisafi Milli Hasıla ve onunla oluşan bir ülkenin karne notu olan büyüme oranları. Yani hani malum kişi ekonomiyle siyasetin ne alakası var filan diyor ya, makroekonomik çıktılar bir hükümetin varoluşunun derecelendirilmesinde birincil ölçüttür. Vatandaş ona buna burun kıvırır yahut görmezden gelir ama sen hesabı tutturamazsan bu da onun kişisel bütçsine yansırsa seni sınıfta bırakır yol verir. Yok gitmem diye ısrar edersen epey bir zıvanadan çıkman kaçınılmazdır. Bu noktada Merkez Bankası'nın rolü hükümetin icraatleri sonucu oluşmuş neticeleri nesnel hesaplamalarla değerlendirip para politikasına yön vermektir. Bağımsızlığının önemi hükümetin açıklarını kapatma yönündeki  manipülasyona açık bu alanda uluslararası güveni sarsıcı etkilerden azade olduğunun bilinmesi gerekliliğidir. Zira bu alana nesnel yaklaşım harici müdaheleler dışa açık ekonomi olduğumuz göz önünde bulundurulursa sadece bizi değil domino etkisiyle herkesi etkileyebilmektedir.

Malum konular çok ve çeşitli ve bunların pek çok alt kırılımları da mevcut ama şimdi bakacağımız yine üzerine çok konuşulan bir başka konu olan Merkez Bankası'nın para arzı ve bunun enflasyonla ilişkisi. Yani peki bizim paramızın dünya piyasasında ederi ne durumda?

Öncelikle bu konuyla alakalı çokça duyulan emisyon hacmi diye bir tabir var ona değinelim. Bu Merkez Bankası'nın piyasaya sürmüş olduğu banknotları kast eden bir tabir http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Banknotlar/Cumhuriyet+Donemi+Banknotlari/Emisyon+Gruplari/ Buna darphane tarafından piyasaya sürülen bozukluklara eklerseniz ve ikisinin toplamından banka kasalarındaki parayı düşerseniz ekonomistlerin M0 dediği tutara ulaşabilirsiniz. Evet o "M" Money'den geliyor. İsterseniz yerli ve milli olsun diye P0 da diyebilirsiniz ama ülkenizin ekonomisinde dal kırpırdamayacak :/

En dar para arzı da denilen M0'a nasıl bakıyoruz. Bu arada darlıktı genişlikti para arzının ele alınış biçimiydi bunlar ülkeden ülkeye değişen şeyler lakin Türkiye'de ele alınışı bu şekilde zira bu ülkedeki hukuki düzenlemelerle örneğin Ticaret Kanunu ve diğer ilgili kanunlarla da yakından alakalı bir durum. Yine Merkez Bankası'nın EVDS'ndeki https://evds2.tcmb.gov.tr/index.php?/evds/serieMarket/ PARA VE BANKA İSTATİSTİKLERİ bölümündeki Haftalık Para Arzı sekmesini tıklayıp Dolaşıma Çıkan Banknot + Madeni Para(Bin TL) ve .Banka Kasaları (-)(Bin TL) datalarını işaretleyip istediğiniz tarih aralığında çekebilirsiniz.



M0'a vadesiz mevduatları eklediğinizde M1'e ulaşırsınız. Bu veriler olduğu gibi EVDS'nde var zaten.



M2 ise M1'e vadeli mevduatların eklenmesiyle bulunur;





En geniş para arzı da denilen M3 ise M2'ye Repo(Teminat göstererek borç alma, devlet tahvili, hazine bonosu, banka bonoları, piyasadaki borç senetleri), Para piyasası fonları(Bankalarca oluşturulmuş menkul kıymet yatırım portföyleri), İhraç edilen menkul değerler(Bankalar tarafından çıkarılan 2 yıla kadar vadeli bono ve tahviller) eklenerek hesaplanır.



Bu verileri nerelerde kullanıyoruz, mesela paranın dolanım hızına bakıyoruz bunun için ilgili dönemin Gayrisafi Yurtiçi Hasılası'nı(GSYH) M1 yahut M2'ye bölerek ilgili dönemde ilgili kalemlerdeki el değiştirme hızını bulabiliyoruz. Hız yüksekse likidite ihtiyacı var demektir bu da para arzını gerektirebilir tabi diğer değişkenler de göz önünde bulundurulmalı.GSYH verisini TUİK'ten alabiliyoruz. https://biruni.tuik.gov.tr/gosterge/?locale=tr Burada GSYH Cari Fiyatlarla (Bin TL) yıllık göstergesini seçim ilgili dönemin tutarına bakabilirsiniz. Dönemlik olarak çeyrek bazında bakma imkanınız da var. Yıllık baktığımızda 2017 sonu itibariyle GSYH 3.11 milyar TL M1'in 2017 sonu değeri ise 0,45 milyar TL imiş.  Paranın dolanım hızı(V)=3,11/0,45=6,9 paranın dar para arınzda el değiştirme hızı budur diyebiliyoruz. Bu hız az mı çok mu ona Merkez Bankası karar verecek :) Ama tabi ki bunlar basit ve ilk bakışta şöyle bir duruma bakmak için kullanılan değerlendirmeler. Tıpkı The Big Mac index gibi. Aslında ekonomi ciddi bir bilimdir ama işte :/

Tabi ki burada dikkate alınacak diğer enstürman faizdir. Faizi ekonomistler formüllerinde ve tablolarında i olarak gösterir evet o i interest'ten geliyor ve evet f de deseniz neticeyi biliyorsunuz. Burada çok temel bir korelasyon vardır. Para arzı azaltıldığında faiz oranı yükselir tersi durumda da aynı şey söz konusudur, neticede aralarındaki arz talep ilişkisi aşikardır. Faizi düşürdüğünüzde para arzına gerek kalmaz, aynı zamanda insanlar tasarruf yapmak yerine mal alımına yönelir. Türkiye'deki tüketicinin çılgınlar gibi borçlanması da faizin haram olmasından değil tüketim ekonomisinden kaynaklı oldu. Yani çılgınlar gibi dağıtılan düşük faizli kredileri, kredi kartları vs.tam da kapitalizmin idealindeki tüketim çılgını vatandaş modeline sebep oldu. Tabi hurmalar yendi yendi...

Peki enflasyon bu işin neresinde. İşte ayarı iyi yapamazsanız her yerinde :) Burada meşhur Fisher denklemine değinebiliriz. Buna göre M(Para arzı)*V(Paranın dolanım hızı)=P(Fiyatlar genel düzeyi)*Q(Üretilen mal ve hizmet miktarı). Fiyatlar genel düzeyi para arzının bir fonksiyonu görüldüğü üzere. İki tip fiyat endeksinden bahsedilip durulur ÜFE ve TÜFE(Bu oranlar yine TUİK'in sitesindeki Enflasyon ve Fiyat bölümünden aylık, yıllık değişimler olarak elde edilebilinir). ÜFE yani üretici fiyat endeksi mal ve hizmetlerin üretimi aşamasındaki fiyat değişimlerinin ölçülmesidir yani üretim maliyetlerindeki((vergi, hammadde maliyeti, işçi giderleri, finansal giderler vs.) artış maliyet enflasyonuna sebep olur. ÜFE ithalatın yüksek olduğu yani üretim araçlarının, hammaddenin ve enerji kaynaklarının dışa bağımlı olduğu dönemlerde yükselen kur etkisiyle hızla yükselebilir ki son dönemde bunu gördük ve ithalat daralması sonucu piyasada mal sıkıntısı sonrasında fiyatların daha da yükselmesinin TÜFE'ye yansımasını tecrübe ettik. TÜFE tüketim aşamasındaki fiyat değişimlerinin ölçülmesidir buradaki artış kimi zaman para bolluğu ve fazla talep kaynaklı talep enflasyonudur ama Türkiye'de olan şey genellikle bu değildir :( Merkez bankası açık piyasa işlemleri yahut fonlama faizlerini yüksek tutarak veya karşılık oranlarını arttırarak piyasadaki parayı azaltıp talep enflasyonunu kontrol altına alır lakin dediğim gibi bizdeki sorun bundan çok daha yapısal yani amiyane tabirler bunlar yemez zira borçlanarak büyüyen bir ekonomi yarattık ve borçları tüketime yahut katma değeri düşük uzun vadede verimsiz yatırımlara harcadık, harcıyoruz. Merkez Bankası neylesin :/ Şu an Türkiye'de dikkate alınması gereken maliyet enflasyonu.

Evet, bugün de başlıktaki konularla alakalı temel bilgiler verip ilgili verileri nerelerden alabileceğinize dair yönlendirmeler yapmaya çalıştım. Umarım işinize yarar :)