19 Nisan 2009 Pazar

Loft

İmdb'de sekkiz point almış bir belçika filmi İstanbul film festivalinin kapanış filmlerinden idi.

Fim enteresan sayılabilincek bir hikaye üzerinden kadın erkek ve arkadaşlık ilişkilerini bir güzel sorgulamış.

Sorgulamış da ne olmuş. Efenim netçe itibariyle yine bizi kadından erkekten ve de evlilikten aşktan ottan boktan soğutmuş.Ha evet hayatımı izlediğim filmlerle şekillendiriyorum. Ne o zoruna mı gitti?

Sanırım her şey bir şeylerden sıkıldığında her şeyi aştığını sanmakla başlıyor. Kimse "sıkıldım" demiyor da "aştım" demeyi tercih ediyor.

Film tam da bunu anlatıyor. Aşksa her zamanki gibi hastalıklı. Kadınlar sinsi. Erkekler aptal ve ancak şiddetle ifade edebiliyor kendini.

Para ve seks başrolde. Gerisi de teferruat. Yani başka hiçbir şeyin önemi yok.

Ama hayat bundan ibaretmiş gibi anlatsalar da birileri hala kedi beslemekten, manzara bakmaktan ve fotoğraf çekmekten keyif alıyor. Başka gizli ikinci hayatları olmadan sadece bunlarla yetinebiliyor. Biliyorum çünkü milyarlarca insan var. Ve milyarda 1 bile olsa ihtimaller bunu gösteriyor. Güzel olan hiçbir ihtimalin milyarda bir olmaması dileğiyle.

Un conte de Noël



Fransızlardan Clementine'dan beri nefret ediyorum. Ne var ki en çok nelerden nefret ediyorsak onlardan kocaman birer parça taşıyoruz içimizde.
Fransızlar sadece komedi çeksin istiyorum çünkü lanet filmleri insanlığı hasta etsin istemiyorum.
Bu gün İstanbul Film festivali maratonunun son gününde, sondan bir önce izlediğim film Catherine Deneuve'lü bir noel hikayesi.
Deneuve'ün olgunluk dönemindeki enteresan aile hikayeleri ile bezeli filmleri hakikaten göz alıcı. Zaten bu kadını izlememek imkansız. Bir de o tavır, o duruş, o mimik, o hareketler bir nedir lan? Orta yaşlı lezbiyen olma yolunda ağır adımlarla ilerlerken pek yardımcı olmuyor bunlar?
Film her zamanki gibi çoğunluğu sıradan ve renksiz olan fransızlardan değil de her an her şeyi yapabilecek, seçimleri konusunda kararsız, hayata karşı yenik ama dik duran fransız manyaklardan bahsediyor.
Yine önceden tahmin edemeyeceğimiz dialoglar, önceden kestiremeyeceğimiz hisler, garip bir akış, hiçbir karakterle özdeşleşemeyeceğimiz ama hepsinde kendimizden bir şeyler bulabileceğimiz hikaye.
Oyuncuların herbirini tek tek gözlerinden öpüyorum. Baktım yine bir şey çekmemişler. Kafa güzel değilken böyle performanslar ortaya çıkarmaları ancak mükemmellikle açıklanabilir.
Bu film 150 dakika arkadaşım. Hafif çatlak değilsen sıkılırsın. Çok çatlaksan yine sıkılırsın. Böyle bir film işte.