31 Mart 2020 Salı

The Platform(2019)



İspanyol gerilim sinemasına zaafı olan biri olarak filmi çok beğendiğimi söyleyerek başlamak isterim. Her ne kadar filmin mevcut dünya düzenine klişe bir bakış açısı ile bakan bir senaryosu olduğunu iddia edenler olsa da kardeşim siz mevcut düzenin sorunlarını çözdünüzde mi artık bu konu irdelenmeyecek irdelenirse klişe olacak? Bir de filmin çözüm üretmediğini ürettiği iddia edilse dahi sonucun bilinmez olarak kaldığı iddia ediliyor. Film sorular soran ve çözümler üzerine düşünen bir hikayeye sahip buna felsefe diyoruz ve her şey düşünmekle başlıyor maalesef klişe yaftası yapıştıranlardan da anlaşılacağı üzere düşünme kısmına bile doğru düzgün başlanmamış. Bir de çok daha sanatsal çok daha iyi filmlerden bahisler açılmış. Sanat meselesine takılmak da içerikten çok şekilcilikle alakalı bir şey insanları biraz da bu şekilcilik mahvediyor.

Şimdi filmle ilgili pek çok detaydan bahsedeceğim o yüzden izlemediyseniz haberiniz olsun.

Öncelikle filmde dini göndermeler olduğu söyleniyor. Film bunu zaten doğrudan da yapıyor yani hangi tanrıya inanıyorsun muhabbeti dönüyor yahut incil'den alıntılar var yani doğrudan göndermeler de var. Dolaylı göndermelerde iddia edilen yemeklerin  hazırlandığı lokantadaki şefin tanrı yemekleri hazırlayan ya da alım görevlisi olanların melek olduğu hatta birinin de dünyaya inmiş düşmüş bir melek olarak insanlara yardım etmeye çalıştığı. Bu meleğin köpeğinin adı 2. Ramses mesela burada da bir gönderme var zira bir noktada baş kahraman halüsinasyon görürken mesajımız 2. Ramses de deniyor. Burada Akheneton'dan da bahsetmek gerekebilir zira kendisi önceleri çok sevilen daha sonra kafir ilan edilen tek tanrılı inancı benimsemiş bir Mısır firavunu. Kendisi tapınakları kapattırmış dolayısıyla zamanın din adamları ile büyük bir mücadele başlatmıştır. Yani tek tanrılı dinlerin Mısır'daki ve Orta Doğu'daki hikayesinin kök kaynağı onun başlattığı ve asla tamamen bitmemiş bir hikayedir. 2. Ramses kendisinden 55 yıl sonra iktidara gelen bir firavun ve tapınaklara bayılan sürekli tanrı heykelleri diktirin ve 90 yaşına kadar yaşayan görkemli bir firavun fakat 2. karısı Güzel İset Akheneton'un hanedanından ve bu yüzden pek sevilmiyor ve bu kadın sonrasında Hitit kralının kızının 2. Ramses'le evlenmesini istediği 2. Ramses de dini konularda çok tutucu olduğu için Yasa'ya göre(Mısır adalet tanrıçası Ma'at'ın kanunlarına yasa deniyor bir parantez Çin imparatorlarının da resmi iki karısı oluyor ve Türklerde de Yasa yani adalet kuralları çok önemli)  eşini boşayamayacağı için 3.eş de alamadığından anlaşma sağlanamıyor Güzel İset ülkesinin barışı ve huzuru için kendini öldürüyor böylelikle meşhur Kadeş Antlaşması sağlanıyor. Tabi anlaşmanın savaş sonucu olduğu genel anlatımda geçen hali fakat Güzel İset ile ilgili bu iddialar da tarihi kayıtlara dayanarak anlatılıyor. Bu detaylara girdim zira 2. Ramses'in sosis gibi yenmesi bir ihtimal  Akheneton'un yok sayılıp hakir görüldüğü Mısır anlayışının aşağlanması ile bağlantılı olabilir. Evet baya dolaylı bir bağlantı :)

Öncelikle yemekleri yani nimetleri hazırlatan şef tanrı değildir olsa olsa baş melek vs. olur zira sistemi kuran ve yöneten biri ya da birileri insanların uydurmuş odluğu tanrı kavramını karşılayabilir ve filmde biz bunlar kim bilemiyoruz zaten filmde söylenen de bu mesajı onlara yollamanın bir anlamı yok zira onları bütün gerçekliği çıplak bir şekilde görüyorlar ve bunun böyle olmasını zaten istiyorlar demek onların ayak işlerine bakanları uyandırmalıyız çünkü bu çarkı bilerek veya bilmeyerek döndürenler bunlar. Diğeri ya da diğerlerinin vicdanının olmadığı ortada ama kim bilir belki robot gibi kendilerine verilen işi yerine getirmek için koşturan ve bunu hiç düşünmeden yapanlar bir an durup düşünse belki vicdanları bu düzene izin vermeyecek. Bunu despot sistemler veya vahşi kapitalist düzen olarak ele alırsak şöyle denebilir, sistemi dizayn eden ve sürdüren bir avuç kişi var peki bunlar bunu nasıl başarıyor? Bir saadet zinciri kurarak yukarıdan aşağıya bir nemalanma sağlıyor belli görevlerdekiler sistemin sonuçlarını umursamadan diyelim İsviçre'de kayağa giderek ya da yat alarak hayatına devam ediyor peki onların gözüne sebep oldukları trajedileri gözlerine sokarsak bunlar ben ne yapıyorum amk der mi? Daha da önemlisi ben yapmasam başkası yapacak ya da ben sadece emir kuluyum ya deyip işin içinden vicdanen sıyrılmaya çalışır mı? Ben yapmasam başkası öldürecek deyip tetikçi olmak sizi katil olmaktan kurtarır mı? Tabi bu hikayede yemekleri hazırlayanlar sistemin bir parçası daha da bu işin güvenlikçisi osu busu vardır yani o küçük kızı görüp kahretsin burada ne işler dönüyor deyip bir isyan silsilesi başlatıp başarılı olabilirler mi o da meçhul ama buna mecbur hissetmeleri önemli olan zaten.

Tabi bu filmde yapılan bir vurgu da aslında oruç ya da paylaşmak da yetmiyor imkanlar zaten ihtiyaçları karşılamaya yetmiyor mevzusu. Bu aslında vahşi kapitalist savıdır yani derler ki herkes sürüneceğine hırslılar, azimliler, yetenekliler krallar gibi yaşasın. Tabi söylerken saymadıkları ahlaksızlar, üçkağıtçılar ve dolandırıcılar da krallar gibi yaşayabiliyor hatta genelde en kral da bunlar oluyor. Din fakire sen sınanıyorsun zenginlerin sınavı büyük diye kandırır vahşi kapitalizm sen de zengin olabilirsin havucu ile kandırır. Sosyalizm bir şeyle kandırmaz ama insan doğasına böylesine zıt bir sistem ancak baskıyla kurulur o zaman da oligarşi kaçınılmaz olur oligarşi de en zehirli meyveslerindendir sosyal düzenlerin vs. Pratikte uygulanışlarında görüldüğü üzere özgür olduğunu iddia eden ama aslında yaptığı tek şey sürü psikolojisindeki insanları manipüle etmek olan düzende de, kesinlikle despot olmadığını iddia eden ama bal gibi despot olan düzende de ve despotum ama sor bak niye despotum diyen düzende de daima oligarklar vardır. Bunlar çok nadiren gerçekten meritokratik bir düzen kurup iyi niyetle hareket ederler ve fakat ölümsüz değillerdir dolayısıyla kurdukları düzen bir sonraki nesilde o da olmadı ikinci nesilde örgütlü kötülükle sinsice yahut alenen yağma usülü ele geçirilir. Bütün sistemlerde entropi kaçınılmazdır.

Ekonomi dediğimiz bilimin işi aslında bu kıt kaynakların dağılımının en verimli halini modellemektir. Burada insan ihtiyaçlarının sınırsızlığı sorunu ile karşı karşıya kalırız. Bunun birincil parametresi nüfustur bu aslında planlanabilen bir şeydir ama din tüccarları bunu günah olarak yaftalar neden çünkü sömürecekleri kölelere ve güçlerini alacakları kalabalık yığınlara ihtiyacı olan oligarkların tekelindedir din. Vahşi kapitalistler libıoşlar kanalıyla özgürlükten dem vurur zira onların da tüketim manyağı yapacakları yeninesil müşterilere ihtiyaçları vardır her daim. Diyelim sadece bebeklere, çocuklara, ergenlere yönelik ürün satan bir şirketin var doğum oranları senin için önemli bir göstergedir. O yüzden nüfus planlamasını eğer gerekliyse en sert şekilde sosyalist devletler uygular. Burada insanlara eşitlik sunacağım diye filmdeki baş kahramanın önüne gelene kafa göz dalmasını hatırlayabiliriz. Evet böyle iyilik yapıyorum lan ben diye gözü dönen pek çok manyak var dünyamızda malum. Şiddeti meşrulaştırmaya ihtiyaç duyuyor iblisi meleği demek şiddet meşrulaştırmaya muhtaç bir suç/günah. Sınırsız ihtiyaçların ikincil parametre ise insanların açgözlülüğüdür. Filmde daha çok buna odaklanılmış.

Peki burada açgözlülük neden kaynaklı çünkü daha sonra yiyemeyeceğim e biriktiremiyorum da o zaman dibine kadar sömüreyim kafasında hareket ediyor insanlar bir nevi vücutlarına depolamaya çalışıyorlar. Gerçek hayatta da vahşi kapitalistler en çok elde ettikleri hazinelerini koruma ve asla bulundukları pozisyonu kaybetmeme konusuna kafayı çok takarlar. Paran mı var derdin var lafı da buradan. Bunlar bir şekilde yokluğu görüp yükselenlerde olur genelde bir daha asla aynı seviyeye düşmek istemez çekirge gibi çatlayana kadar sömürürler. Vehbi Koç'a oğlunuz çok cömert çok bahşiş bırakırmış sizin içinse cimri diyorlar demişler o da bahşiş saçar tabi çünkü onun babası Vehbi Koç demiş. Yani ikinci üçüncü nesilde boşvermişlik söz konusu olabiliyor ama yokluktan yükselenler kafayı bu meseleye daha çok takıyor. Tabi filmde bu reenkarnasyonla anlatılmış diyenler de var yani farklı katlarda uyanmanın anlamı bu deniyor fakat bu tek bir ömürde de olabilen şeyler yani illa diğerini tecrübe etmek gerekmiyor olan bitenleri görüp onlar gibi olmama korkusu da yetebilir. Zira denir ki kapitalist ülkelerde illa belli oranda işsiz bırakıyorlar ki diğerleri onların halini görüp modern köleler olarak çalışmaya devam etsinler. Filmde varlık içinde olanların temel ihtiyaçlara kafa yormadıkları için düşünmeye vakit bulup olmadık şeyleri kafayı takmasından da bahsedilmiş. Burjuvanın aptalca acıları oluyor evet hatta acı aranıyor da bulamıyor bulamadım diye acı çekebiliyor bile.

Katların 333 adet olması ve her birinde iki kişi olduğundan 666 sayısına ulaşmamız bence çok da önemli değil ve fakat 666 hikayenin orjinalinde şeytanın ya da deccalin sayısı değil canavarın sayısıdır ve 666 çocuğu vardır bunun ve bir insanda görülür yani mesajı alan insan vs. bunlar bir sürü detaylı geyik burada baş kahramanın açılışı elma ile yapması da elbet şeytan yüzünden cennetten kovulma mevzusunu hatırlatıyor canavarsa bazı ilahiyatçılar tarafından(musevi olanlar) dünya düzeni, kapitalist sistem, siyasi sistem diye anılır yani mevcut uygunsuz dünya düzeni canavardır ve 666 kişi de bunun çocuklarıdır yani bu sistemin ürettiği ve ondan olanlardır insanlarsa mesajı alır mesajı alan sisteme uyumlanır ve ona hizmet eder.

Peki bu insanlar buraya nasıl geliyor. Görüldüğü üzere hepsi bir anlaşma yaparak ve gönüllü bir şekilde geliyorlar.  Kimi işlediği suçun cezasını çekmek için(cennetten kovulmak ve ona dönmek için) diğerleri bir ödül için mesela baş kahraman diploma alacakmış bu bir nevi inisiasyon olabilir yani ruhani seviye yükselmesi. Düşmüş melek yardım için geliyor nasılsa öleceğim gider ayak bir işe yarayayım gerçi diğerlerinin hikayelerini bilmiyoruz mesela çekik Marilyn Monroe olmak istiyormuş en sayko karakterlerden biri ama nereden nereye. Yani kimseyi zorla buraya atmıyorlar belli ki. Bazı dinlerde zaten insanların bir anlaşma ile dünyaya geldiği iddia edilir bu dinlerden biri de İslam.

Ahzab Suresi 72. ayet "Gerçek şu ki biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar. Onu insan yüklendi çünkü o çok zalim çok cahildir." Şimdi buradaki emaneti kafaya göre yorumlarlar yok islamiyet yok hilafet burada bir anlaşma vardır anlaşma da önceki ve sonraki ayetlerden de anlaşılacağı üzere Allah'ın kurallarına itaat etmek buna karşılık ödül almak başarılmazsa cezayı kabullenmek. İnsan göklerdeki, yerdeki, dağlardaki hiçbir mahlukatın ya başaramazsam diye düşünüp çekindiği anlaşmayı yükleniyor çünkü cahil ve zalim. Yani buraya bir kullanıcı sözleşmesi imzalayıp geldimse kafama sıçayım. Bu arada buraya gelen kimse nereye geldiği hakkında bir fikri yok tıpkı doğarken içinde bulunduğumuz durum gibi. Niye kabul etmişler? Ödüller için yahut suçlarının diğer cezalarından yırtmak için ve ceza neyse de razılar çünkü ben beceririm kafası var niyeyse. İşte bunlar hep cehalet :/ 

Velhasıl anlaşma yapılıyor ve yanlarında bir nesne yahut canlı ile geliyorlar. Burada insanların karakterlerine göre seçimler yaptıklarını görüyoruz. Baş kahraman yol gösterici bir hikaye ile geliyor tıpkı kutsal kitaplardaki gibi bir hikaye yani dünya berbat bir yer ama yarın yokmuşçasına bunlarla savaş ve kimine göre enayi olsan da aslında kahramansın çünkü doğru olanı yapıyorsun vs. Kimi silah seçmiş belli ki savaşçı ya da ilk kat arkadaşı gibi deli. Yoldaş olsun diye köpek getiren çocuğunu getiren şişme havuz getiren ip getirmek çok mantıklı bu arada ama işe yaramadı oysa ip baya kullanışlı bir şeydir. Ben hayatta ucu bucağı bilinmeyen şeye tamam demem de mecbur kaldım gittim diyelim mitralyözle giderdim valla ama önce uyanmak lazım tabi bizim hıyar hep geç uyandı. Burada da dünyaya gelirken sahip olmayı tercih ettiğimiz özellikler geliyor akla. Bilgi, neşe, güç vs. FRPoynar gibi oturup karakter, avatari ekipman seçmedik inş ya bazen kıllanıyorum kendim mi ettim kendime, sanal bir gerçeklikte mi takılıyorum kendi isteğimle diye. Bu film de işkillendiren hatırlatmalardan biri oldu bana.

Olay bu yani. Çözüm var mı? Elbette var ve çok basit nüfus planlaması ve diğer her şeyin planlanması. Yapılabilinir mi? İnsanlardaki bu zeka seviyesi ve psikolojik profille zor. Gelecekte olur mu? Mecburen olacak yahut kendimizle birlikte dünyayı da kuruturak soyumuz kuruyacak. Her halukarda sonlu bir evrende çok kısa süre hatta hiç denebilecek bir süre varlığını sürdüren bir tür olacağız zaten mesele sürenin uzunluğu değil insanlığın sonsuza kadar var olması zaten çok lazım bir şey değil mesele bugün burada zamanımızı nasıl geçirdiğimiz. Bok gibi geçiriyoruz olan bu.














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar spam değilse küfür vs. içerse dahi yayınlanır ama biraz vakit alır :)