21 Ekim 2018 Pazar

PAZAR VAAZIM: ARA GÜLER ÖLDI MI ISSIZ ENTEL ACUN KALDU MU

Öncelikle ölünün arkasından konuşulur mu konuşulmaz mı üzerine kafa yormak istiyorum. Nasıl ki dedikodu etik bulunmuyorsa ve bunun ana gerekçesi savunma hakkını kullanamayan birinin arkasından atıp tutmaksa, ölünün arkasından yerli yersiz atıp tutmak da dedikodunun tillahıdır aslında. Bu arada hayatta en sevmediğim ortamlar manasız dedikoduların yapıldığı ortamlardır. Ve sanılanın aksine erkekler kadınlardan bin kat daha hevesli buna. Her neyse. Bahsettiğim önermeye dönecek olursak, önermeler genellikle bir meseleye tek bir açıdan bakmaya yeterlidir. Mevzu geniş. Mesela geçmiş hatalardan ders almak adına insanların davranışları ve sonuçları üzerine kafa yorup analiz yapmaz da çıkarımlarda bulunmazsak ve bu çıkarımlara göre olası senaryolarda olması gerkeen kendi davranışlarımıza kafa yormazsak netice ne olur? İnsanlık hafızasının insan düşünce ve davranışları hakkındaki hafızasının büyük bir kısmını sıfırlamak olur. Tabi isimleri saklı tutulan  insanlar üzerinde psikolojik ve sosyolojik testler yapılıp neticelerinin kayıtları tutuluyor bir süredir ama bu gayet mikro veriler sağlıyor bize. Bu verilerle büyük resmi göremeyiz ve özellikle bizim toplumumuz büyük resmi görmeden yaşayamaz :)

Sanal alemde gördük ki insanlar başlıkta adı geçen merhum hakkında kıyasıya birbirine girdi. Bunlardan biri de benim :) Ben başlıktan da anlaşılabileceği üzere sevmezüdükçü tayfadayım, onu peşinen söyliyim. Burada kendisinin kamu tarafından da bilinen tercih, tavır, davranış ve bağlantılarının detayına girmeyeceğim. Konuyu bildiğinizi varsayıyorum. Adını duyurduğu mesleği ile alakalı eleştiri de dile getirmeyeceğim. Odaklanmak istediğim kişilerin böyle bir ikiliemde nasıl saf tuttukları ve olayları ele alış biçimleri.  Gelelim karşılaştığım yorumlar ve yaşadığım tecrübeler ve bunlar üstüne düşüncelerime.

Sıklıkla şu yorumla karşılaştık, sizde Ara Güler'in değerini anlayacak kültür yok, cahilsiniz :) Bakınız burada bu görüşe muhalif bir örnek paylaşayım, aslında bu bakış açısına diyecek başka bir şeye  gerek yok ama diyeceğiz elbet. Çünkü ne anlatsak havalara anlatıyoruz zaten o yüzden limit yok, anlatalım madem.


Bu örneği başka bir yerde de paylaştım, önce e öyle zaten dendi sonra aman siz herbokologsunuz siz haklısınız tabi hep dendi vs. Yine konudan sapmalar, totoloji ile boşlukları doldurma gayreti vs. Yahu herbokolog olan sensin. Üstün sanat zevkinle olsun, aşmış bireyliğinle olsun, siz bilmezsiniz ben bilirimciliğinle olsun. Durduk yere kendi sıfatını karşı tarafa yansıtıp ona herbokolog diyorsan o senin vicdanına direnişindir. Vicdanın sana diyor ki herbokolog olamazsın bir dur(bir ihtimal adam leş bir tip işte neyi kasıyorsunu da eklemiş olabilir tabi) O da dışarıya bağırarak haykırıyor, ben değilim Suna herbokolog :) Yazık o biçare kalmış vicdana :( Ben herbokoloğum ama benim herbokolog sertifikam var sende ne var? Şimdi ona bakacağız.

Bu kişiye takviye kuvveti olarak ondan daha da komplike biri geldi. Ne dedi biliyor musunuz? İsmini vermeden alıntılıyorum zira önemli olan kim odluğu değil böyle bakış açıları da var, bakınız Alevilik vs.  "Ustalık dediği ; bir konuyu çok iyi bilmektir.. O bir ustadır. Erdem ise ;ustalıktan sonra ki , kibir eşiğini aşmış olmaktır... Ülkemiz de yaşamakta olan ; MELAMİ tarikatından bir mesel..Melamiler oruç tutarlar ama ramazanda bir iki gün kahveye gelir çay kahve içerlermiş..İnsanların kendilerine kızmalarını , azarlamalarını , aşağılamalarını isterlermiş.Hakaretlerin karşısında kibirden arınıp ; sabır acısını olgunlukla yaşarlarmış.. Ara ustamız da azcık sabırsız huysuz ihtiyardı.. Onun huyu değil resimleri güzeldi.. Sanatçı olmayan biz fanilere de ; güzellik ustalarına sabır düşermiş..Canın saolsun ustam."

Şimdi buna nesnel yaklaşalım(aksi takdirde yaklaşamayacağız). Roman Polanski'nin çocuk tecavüzü suçu kesinleştiği zamanda dahi ama çok büyük yönetmen o, büyük bir usta diyenler çıkmıştı. Demek ki insanlar canları isteyince olumlamada, yüceltmede sınır tanımayabiliyor hatta bu yersiz ve sakil tercihlerine bir şey denmesin diye bu tercihi de yüceltip arada kendilerini de rafine zevkleri olan entel olarak takdim edebiliyor. Bellki de zaten tek amaçları baştan beri bu oluyor. Ama bu şahıs çıtayı öyle yükseltmiş ki böyle bir Ermeni'den bir melami yontmuş. Bir de sanatçı olmayan fani diyor kendine :) Demek ki neymiş, biri bize küfredip saldırdığında eğer o kişiye dair pozitif tutumu çıkarımıza uygun buluyorsak onun melami olma ihtimalini düşünüp tepki olarak helal olsun, canın sağolsun filan gibi şeylerle alkışlayacak ama bu tutum işimize gelmiyorsa sen ne leş bir tipsin pis cahil diye harlama hakkımızı saklı tutabileceğiz. Ve Machiavelli insanı yarattı :)

Bu paylaştıklarımı onunla da paylaştım ve yükseltip daha da kopuk bir şeyle geldi bana. Bu arada şunu da söyleyeyim, ben paketi nezaketle süslenmiş hiçbir şeye aldanmam, içerik ne ona bakarım. Ha nezaket iyidir güzeldir o ayrı lakin sav savlarken lüzumsuz bir "avantaj sağlama saikiyle başvurulmuş dikkat tuzağı"dır bana göre,  "azınız için çok teşekkürler..Sonuçta hepimiz insanız..Tek kusurumuz var ; Dünya da dönen dolapları iyi farkedememizdir..AŞK'A ULAŞMIŞ insanların yüreğinde buz ile ateş bir arada yaşayabilir ; bir elinde kılıç öbür elinde gül goncası bulunurmuş..AŞK ehl-i biri ; söz Polanski ise sapıklığına kılıç ; sanatına gül verir..Ara ustaya gelirsek ; asala militanıysa kılıçı yer ; sanatçılığı ise gülle buluşur. Aşk ehl-i ise ; Ara'yı ve Polansky'i öldürdüğü için ağlar ,sonra resimlerine bakıp gülümseyerek yoluna devam eder..Hani derer ya ; İNSANOĞLU HEM AĞLAR HEM GİDER..Ruhunda da ; ateş ile suyun mücadelesi devam eder .. Mücadele ne zamana kadar derseniz ; SAVAŞMADAN , HER ŞEYİ , ADİLCE PAYLAŞABİLECEĞİMİZ , HUZURLU BİR YAŞAM BİÇİMİNE KADAR.. Laf aramız da 21. yy da böyle bir yaşam biçimi bekliyorum..Saygılarımla."

Cevabımı direkt kopyalıyorum "Siz şimdi bu söylediklerinizi aşmış bir benlik olduğunuz iddası ile şiirsel bir dille anlatıyorsunuz ya hani, yok piymişsiniz de, gönül gözünüz açılmış da, her şeyi sevgiyle kucaklamışsınız da. Ben size dışardan bakan biri olarak objektif gözle gördüklerimi söyleyeyim. Kötülüğe müdahele etme cesaretiniz yok, o yüzden onların kurbanları olan ve olma potansiyeli olan iyileri bir kalemde silip şeytanın avukatlığını yapıyorsunuz. Yine bu anlamsız ve sakil tercihinize laf edilmesin diye kendinizi hiçbir yetkiniz olmadığı halde affedici tanrı rolüne koyan bir kibirle yapıyorsunuz. Görüldüğü gibi şablon bir düşünce ve davranış şekliniz var ve bu şablon sandığınız gibi çok güzel değil aksine oldukça çirkin. Hayat zor, insanlar kendini kandırmaya meyilli ve fakat hayatın gerçeklerini reddetmenin sonu kendine hapsolmaktır. Kendi hapishanenizde memnun olduğunuzu sanabilirsiniz o sizin sorununuz ama topluma bunu empoze etmeye çalışmanın neticesi kötüye bayram. Afyonla insan uyuşturup onları pasifize etmek ve kalan boş meydanda elinin kolunu sallayarak kötülük yapmak çok eski bir iblis geleneğidir. Umarım gerçekten yaşamak için yeterli gücü bulabilirsiniz. Tabi boş ümit de vermek istemem"

Sonrasını kopyalayarak devam edeceğim. İşin aslı görüşleri doğrudan alıntılamayıp ana başlıklarını yazabilirdim. ama takdir edersiniz ki ne gerek var uğraşmaya :) Ve Machiavelli Suna'yı yarattı :)

O dedi ki "Demek ki , ben size çok mu yapay geldim..Yanlış anlaşıldığım için demek ki bir yerlerde hata yapıyorum..Onları bulup kendimi düzelteceğim söz..Üç tür insan var .Sistemin iyi yaptıkları , sistemin salt kötü yaptıkları ve farkındalığı yüksek olup , kötülüğü ve iyiliği yüreğinde bileğinde taşıyanlar..Laf aramızda sıkı eleştirdiniz.. Akıllanmam için devamını beklerim..Ayrıca bir soru ; Polansky'e neyi reva görürdünüz.. Saygılarımla."

Ben dedim ki "Ben bilimin bildiği kadarını bilebilirim ancak. Bilim belki yetersiz ama yolumuzu aydınlatan, bize gerçekten bilmeyi sağlayan tek ışık kaynağımız. Gerisi hayal gücü, tahmin ve çoğu zaman da tercih edilen pembe masallar. Bilimde gelinen son nokta insanların DNA'ları bir kod sistemi ve bunlar evrim geçiriyor. Demek ki kodlar mutasyonlar, hatalar ve beceri yahut şansla hayatta kalmayı başararak çeşitlenmiş. Yani sistem iddia ettiğiniz gibi sıfırdan kod yazmıyor en fazla olan kodları manipüle edecek çevre şartları oluşturuyor. Aklını kullanan erdemli olmak isteyen biri önce bu manipülasyondan etkilenmemenin yolunu bulur, bunu alışkanlık haline getiri. Tabi bu akılcıl bir yöntem olmalı, yani hayal aleminde uykuya dalmak işe yarıyor diye tercih edilmemeli çünkü neticeleri hayal aleminde kaybolmak olabilir mesela ya da başka kötü şeyler. Manipülasyondan arındığında kendi kodlarını deşifre eder. Yani kendini tanır. Ama bunu şiirsel ezberlerle değil kendine özel tanımak şeklinde yapmalıdır. Çünkü konfeksiyon ürünü değiliz artık, sanıldığı kadar fazla olmamakla beraber çeşit çeşit modelleriz. Ve dediğim gibi erdemli bir benlik amacındaysa kendini değiştiremese de davranış biçimlerini disipline eder. Bunu da hazır şablonlardan fikir alsa dahi kendine öznel bir kavrayış ve anlayışla yapmalıdır ki özünü kaybedip başkasının çarpık bir taklidi olmasın. Polanski konusuna gelecek olursak burada insanlığın ölçütü hukukun geldiği seviyedir. Modern ceza hukuku intikamcı değil akılcıl. Yani kötülüğü engelle, izole et, kendini düzeltmesine fırsat tanı, diğer kötüleri heveslenmesinler diye caydıracak emsal yaptırımlar uygula. Velhasıl bu kişi zaten hukukun eline teslim edilmiş zamanında. Bireysel olarak adaletin tecelli ettiğini ve bu konuda bir şey yapmam gerekmediğini düşünürüm. Akılcılık zorunludur, hayal kurmak da lazım ve güzel tabi. Zaten kimse kimsenin hayaline engel olamaz ama hayallerde kaybolmak, toplumu hayal aleminde yaşatmaya çalışmak işte bu uykuların sabahı felaket oluyor. Her ne kadar seni de affettim Pikachu like'ı vermiş olsanız ve konu kapanmış olsa da şu eklemeyi de yapmak isterim. Sübyancılık mental hastalık. onlar da öyle ben onları affettim deyiveren yine bir sürü tanrıcıkla karşılaşabiliyoruz. Suçta mental muafiyet suçu işlediğinin farkında olamayacak, sonuçlarını kavrayamayacak kadar mental bir yıkım olduğunda konu edilir. Yani mesela şizofreni vakası buna en net örnektir. Lakin biri sübyancı olduğunu bilip tedavi almak yerine hayatındaki konfordan ödün vermemek için saatli bomba gibi gezer ve suç işler üstüne yine ıslahtan kaçmaya çalışırsa bu bencilce kötülük elbette dikkate alınır ve gereği yapılır. Yeri gelmişken bu tanrıcıklara da değinmek istedim. Hayırlı günler, geceler efenim."

Evet cevabım uzun ve evet ben sonsuza dek konuşabilir, yazabilirim? Dss DNA O_o

Neyse sonra biraz geri vitestir, iltifattır, uzlaşalımdır şeklinde algıladığım bir şeyler de yazınca artık konu iyice sündü ve bir görüş alışverişinin daha sonuna geldik.

Gelelim Orko gibi önereceğim çıkarılacak ibret kısmına. Eğer ki çok satan dinlerden birine mensupsanız o dinlerim kapalı mantık sistemine göre "Tanrı taksiratını affetsin"den öteye coşmayın. Zira o işin sonu şirke varıyor ve durumunuz çok sallantıda oluyor. Diğer az popüler dinlerin çoğunda da durum böyle, bir kısmında atış baya serbest. Artık her dinin bekçisi değilim, oturun kendi dininize kafa yorun biraz. Bir nane yiyeceksiniz, bunu acayip sahiplenmişsiniz güya ama onu da bırakın tam olarak becermeyi nasıl yapılacağından haberiniz bile yok.

Eğer ki bilimle, hukukla barışık, düşünen bir bireyseniz muhtemelen diyeceksiniz ki la adam yaptı yaptı hiç hesap ödemedi, her şey yanına kar kaldı şimdi uğraş dur bunun yeni versiyon modelleriyle :(

Hayırlı Pazar'lar efenim.

Vaazımı Mısır'ın çılgın Firavunu Akhenaten(anlamı the Servant of Aten yani tanrısı"Bel Aten'in kulu yani Abdullah:), doğum adıyla 4. Amenhotep'un şiirileriyle bitiriyorum, amatör yahut sahih ayet ya da dua olmadı ilahi  de diyebilirisiniz artık onu Machiavelli bilir ben bilmem.


"Your are one yet a million lives are in you, 
to make them live,"

"When you gone and there is no eye,
Whose eyesight you have created in order not to be
compelled to look at your(self as) the only one creation ,
You are in my heart,
There is no other who knows you
Only your son..."

"Bless the Lord, O my soul,
O Lord my God thou art very great,
thou art clothed with glory and majesty,
covered with light as with a garment,
who stretches out the heavens like a curtain."

Amen :)
https://archiv.ub.uni-heidelberg.de/propylaeumdok/2140/1/Assmann_Akhanyatis_theology_of_light_and_time_1992_unvollständig.pdf









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar spam değilse küfür vs. içerse dahi yayınlanır ama biraz vakit alır :)