27 Mayıs 2018 Pazar

SÖYLEME MECBURİYETİ

İçi çoktan boşaltılmış romantik kavramlarla aram hiç yoktur ama insanlardan hayatım boyunca duyduğum bir eleştiriyi durduk yere cevaplama gereği duydum ve bu klişe gönderme uygun bir başlık gibi geldi. Gönderdin de gidemedik oraya diyenlere bakınız Google derdim ama neyse,  "Faşizm konuşma yasağı değil söyleme mecburiyetidir." Roland Barthes.

Tabi benim dünyayı kurtarmayı görev edinmiş, melek kanatları kayıp ulvi bir varlık olma iddiam olmadığı için bu olayı kendi karakterim üzerinden açıklama gereği duydum.(Kamuoyu da bu açıklamayı bekliyordu zaten!)

Eleştiri şu; söylüyorsun, yeri geliyor kırıyor döküyorsun da ne oluyor? Hatta ileri vakalar seni hala tutuklamadılar mı bilmem ne de diyor. Tutuklarlar da siklemiyorlar be canım. Yeni moda deyimle bir influencer(sosyal medyada geniş kitleleri etkileyebilen kişiler için kullanılıyor) değilim, herhangi bir mevki ya da makam sahibi değilim, patron değilim vs. yani güce sahip biri değilim. Bunlar için cücük bir kimseyim. Ancak ve ancak sıradan vatandaşlar abartmasın diye rastgele sıradan vatandaş tutuklama şenliklerinde denk gelirse tabi ki tutuklanırım. Yahut hele şu yeni hapishaneler bitsin olmadı afla içeirdekileri boşaltsınlar bilmem ne, neden bana da sıra gelmesin? O da olur. Kontenjan sıkıntısı var yani. Fakat benim söyleme mecburiyetim sadece siyasi değil her şeyi kapsıyor.

Neden mecburum? Siz neden duymak istememeye mecbursanız ben de söylemek istemeye mecburum. Bu bir karakter meselesi. Yoksa faşistlerle dövüşmek zorundasınız tamam mı bilmem ne dayatmaları gibi soyut bir iddia ile gelecek değilim. Kimseyi bir şey olmaya zorlayamazsınız. Çünkü zaten olamazlar. Oksimoron faşistlikler kovalamayın. İnsanların kodlarını hack'lemeye çalışan bir sürü manyakla uğraşıyoruz. Bunu sadece yok sermayeydi yok güç odaklarıydı filan yapmıyor. Bakkal Mehmet de yapıyor İnsan Kaynakları'ndaki ne iş yaptığını bilmediğiniz Ayşe de. Neyse bu apayrı bir başlık konusu burada kaybolmayalım.

Söylediğim şeylerden rahatsız olunmasının birincil sebebi elbette eziklik ama bu basit ve ucuz görünen aslında yine yalın bir gerçek olan iddianın içini dolduracağım şimdi. Ne dedim? Yalın gerçek. Genel anlamda insanlar gerçekleri duymak istemez. Bu aslında herkesin bildiği ama üzerine derinlemesine konuşmalar yapmak istemediği bir şeydir. Yani insanlığın halısının altı süpürülmüş bir sürü gerçekle doludur. Bunun sebebi de strese girmeyi istememek, gerilmekten kaçmak, işte ne bileyim kendilerinde eksik gördükleri özellikleri hatırlamayı istememek çünkü onlarla mücadeleden galip çıkabileceklerini düşünmemek vs. gibi şeylerdir hep. Bütün bunlar bizi korkak, zayıf, kendine güveni olmayan standart insan tipine götürüyor. Canlı bir organizmanın DNA tarafından verilmiş çok önemli bir görevi vardır o da hayatta kal kodlarını aktar. Bu emre itaat etmemek istisnalara göre bir iştir. O yüzden sürekli bir güvenlik arayışı zaten doğal bir sonuç. Günümüzdeki teknoloji de hukuk sistemi de bu kodu değiştirmeye izin vermiyor. Etik olarak da tartışmalı bir konu ama neyse ki bugünün konusu değil. Velhasıl kodları değiştireceğinizi sanmayın. Etki neyse tepki ile o etkiyi yumuşatır, yok eder yahut yönlendirebilirsiniz. Bunların bir kısmı manipülasyon ile yapılır ama ben her ne yapıyorsam onu gerçekle yapmayı tercih ederim. Çünkü gerçek macera orada.Yok lan kendime yakıştıramıyorum kolaycı gerizekalı bir sinsi olmayı.

Söylediğim şeyler insanların hiç bilmediği, hiç düşünmediği şeyler değil elbet. Bir insana algılayamayacağı şeylerden bahsetmek zaten bomboş bir hobi olur. Fakat onların duymak, görmek, hatırlamak istemediği şeyler. Onlar halının altına süpürdükçe aslında hiçbir şey temizlenmiyor aksine daha da kirleniyor.

Yani demek istediğim şu; siz duymak istemiyorsunuz bense söylemek istiyorum. Siz o üslupla söyleme diyorsunuz ben meramımı kendimi en iyi ifade edebileceğim şekilde anlatırım diyorum. Neden bunları dayatıyorsunuz? Rahat olmak için. Ben de zaten siz rahat olmayın diye ısrarla rahatsız ediyorum sizi. Çünkü ebette ben ne dersem diyeyim siz yine duymazdan geleceksiniz ama duymazdan gelmek için belli bir efor harcayacaksınız. Diğer türlüsü sizi konforunuzla baş başa bırakmak olur. Ben söyleyeceğim siz duymazdan geleceksiniz başka biri daha söyleyecek onu da duymazdan geleceksiniz ve başka biri daha başka biri daha... sonunda belki bir gün duymazdan gelmek çok yorucu olacak ve dinlemek zorunda kalacaksınız. Bakınız bu bir tacizdir. Taciz değil demiyorum. Bunu "üslup" farkı olsa da solcu da yapıyor dinci de o da bu da. Yani demek istediğim söylemek var söylemek var. Birileri size din ya da ideoloji benzeri bir yaşam tarzı sistemi satmaya çalışıyorsa kendileri ne derlerse desinler teknik olarak birilerinin beynini nasıl yıkayabilirim ve yerine kendi beynime yerleştirilmiş olanı ona sokalayabilirimi kovalıyor, benim gibiler ise kendi beyninize sahip çıkmanız için kafanızı sikiyor. Sayımız az, bazen twitter'da ya da youtube'da görüyorum benzeşlerimi. Yoldaşlık gibi bir durumumuz yok. Serbest radikaller gibi takılıyoruz öyle işte.

Yani neden böylesin derseniz işte bunlar heb DNA şekerim ondan. Memnun muyum halimden? Bir dakikalığına bile başka türlü biri olmayı istemem(DNA söyletti).






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar spam değilse küfür vs. içerse dahi yayınlanır ama biraz vakit alır :)