31 Ekim 2017 Salı

YAYINCILIK NEYMİŞ? EMEKMİŞ

https://www.timeturk.com/mustafa-armagan-a-ataturk-e-hakaretten-hapis-cezasi/haber-765911

O değil de iddianamede gazetecilik bir nedir herkes haberci olabilir mi böyle bir şey sorularına şiir gibi cevap var  Bakını, İddianamede, ''Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin 24 Mayıs 2006 tarihli kararında işaret olunduğu üzere, ceza hukukunda hukuka uygunluk nedenleri arasında sayılan haber verme hakkından yararlanabilmek için haberin gerçek olması, haberin bilinmesinde kamu yararı bulunması ve haberde küçültücü değer yargılarının bulunmaması gerekir. Gazetecinin bu hukuka uygunluk nedeninden yararlanabilmesi için haberi vermeden önce olayın doğru olup olmadığını araştırması gerekmektedir." denilmişti.

30 Ekim 2017 Pazartesi

NİHAT GENÇ DE YAŞLANDI YA LA

Nihat Genç İYİ Parti programı ile alakalı olarak abartılı da olsa(abartısı en az fesli kadar çılgın hallere kendini sokması yoksa NATO her daim eleştirilmeli aslında ve biz de bu ittifaktan yara almayacağımız ilk fırsatta kurtulmalıyız) haklı bir NATO eleştirisi yapmış.

Hayır yani biat ettiğini ilan et belli ki biatsız bir nane yapamıyor kimse bu ülkede onu anladık da alenen yalamaya ne gerek var. Tabi ki NATO'yu FETÖ'ye indirgeyen kafa da ayrı kafa. Elbette bu ülkenin ebesini Atatürkçü görünümlü yahut takunyalı hatta güya Türkçü pek çok NATO askeri belledi.

Zaten NATO olmazsa alternatif Avrasya dolaylarına seyirtmek oluyor ki bu sağcı tayfa da ölümüne korkuyor o mecralardan. Çünkü gerçekten bunların ekmeğini suyunu verenler belli. Fakat reel politika diye bir gerçeklik de var.

Mesela bana kalsa ben hemen Türk devletleri arasında askeri birlik kurarım ve tabi ki dünyanın en kof askeri birliği olur bu o yüzden Kuzey Kore ile kankalık yapar arada da İran'a eski kankiler selamı çakarım ve başlarım nükleer silah işine. Neticede üç güne kalmaz Türkiye'yi dümdüz ederler.

O yüzden benim gibi tipler politika yapmıyor kimler yapıyor? Çakallar. İş ki çakallığı vatanı milleti Salı Pazarı'nda satar gibi satacak kadar basiretsiz açgözlü cahil sonradan görme şerefsiz çomar olmasınlar. Politikacılığı becermek demek türlü pazarlıklar ve akıllı manevralarla hem zarar görmeden hem zarar vermeden bir devletin varlığını sürdürebilmesi sağlamak demektir. Bu bir politikacının başarabileceği ve şeytani olmayan en nihai noktadır.

Politika her daim fırsatçılık kovalamak, yeri geldiğinde sürü psikolojisini gözeterek söylemleri eğmek bükmek, gücünün yetmediği yerde susmak zorunda kalmak vs gibi işlerdir. O yüzden pis iştir ve yine o yüzden Türkler bulaşmaz. Ebemizin hunharca sevilmiş olması da bundan. Ha dürüstçe yapsınlar canım derseniz o sadece sana bağlı değil, global olarak kabul gören bir tutum olmalı bu. Bu da ancak oyunun kurallarını değiştiren güçte bir etkiyle yaratılır. Bunu Atatürk geçen yüzyılda yarattı. Daha da uzun süre beklemeyin mucize.

Yanisi oyunun kurallarını değiştirmeden değiştirmiş gibi oynayana ahmak muamelesi yaparlar ki yapıyorlar da. Kuralları değiştirmek de güç ister. Güç yoksa kural değiştirmek de yok. Gayet basit bir mantık. Tıpkı hayatın her alanında olduğu gibi.

Şu aşamada elimizdeki askeri güç, ekonomik güç ve dahi iq ortalaması gücü de hesaba katılırsa öyle 6 günde Türkiye'yi baştan yaratıp 7. günde dinlenilecek bir halde olmadığımızı gösteriyor.

Ali Türkşen de Nihat Abi'sine atarlı giderli minnoş bir cevap döşenmiş ve tabi ki NATO konusunda açıklık getirememiş. Getiremez zira dünyanın en gereksiz aleni yalamasına imza atmışlar. Ve fakat Nihat da boşa atıyor.

Türk milletinin dili fiillerle dolu bir dildir. Çünkü bizde lafa değil işe bakılır. Öyle ağdalı laflar, uzun tiradlar filan bize has şeyler değil. Ne kadar çok süs o kadar çok hayal alemi yalan dolan. Dolayısıyla birileri bir şeyler yapmaya çabalıyor ve elbette bu kadrodan çağ kapatıp çağ açan bir şey beklemiyor kimse. En son kaldığımız çağı yakalatsalar yeter. AKP'den önce en son save etttiğimiz yerden devam etmeye çalışıyoruz yani.

Kimse de atar gider yapmasın boşuna. Hiçbiriniz ve hiçbirimiz bir boka yaramadık henüz.

2 Kasım 2017 güncellemesi:

Meral Akşener konuyla alakalı kendi içinde tutarlı bir açıklama yapmış.

https://twitter.com/twitter/statuses/926050019815444481

KAYI MESELESİ

İYİ Parti vesilesiyle yine gündeme oturdu bu Kayı boyu mevzusu. Osmanlı'nın Kayı boyundan olması tamamen sonradan secere uydurma hikayesi.

Timur Kayı boyundan geliyorum Oğuzları Kayı boyundan olmayan yönetemez deyip Oğuzların lideri ilan ediyor kendini(Bu arada Timur'a da Moğol filan deniyor ama kendisi bilinen bir Türk ailesinin ferdi ve bildiğin Türk, Türkçe yazışıyor hatta Osmanlı ibişiyle).

Oğuzlar da malum en büyük Türk kitlesine tekabül ediyor. En çok gezen en çok onla bunla karışan da bunlar. Biz de bunlardanız ama hiç sevmem neyseah.

Bu Kayı boyu yönetici olur mevzusu destanlarda bile var. Bunun asıl sebebi de Kayı boyunun savaşçılardan menkul olması. Her boyun kendine göre uzmanlaştığı alanlar var. İddia edilenin Türklerde aksine ticarette uzmanlaşanlar da var. Sadece hayvancılık değil, dokuma, süs eşyaları türlü çeşit ticari ürün satışı vs.

Türk devletleri de ordu devlet oldukları için mevzu varsa lider Kayı boyu. Ayrıca Türk devletinin yöneticisinin anasının da babasının da Türk olması gerektiği gibi gelenekler de var velhasıl Timur'un bu beyanını duyan Osmanlı ahan da biz de Kayıyızkine deyip geçmişe secere yürütüyor.

Aslında bilinen ailelerin seceresi zaten belli olur, tıpkı Timur'un ailesinde olduğu gibi hatta sıradan ailelerin de secereleri bellidir yani insanlar kimlerdendir bilir.

Ama Osmanlı nereden çıktı ne bok yedi pek belli olmayan bir sülale ki sonra sonra zaten malum Türklük filan da kalmadı. Çıkış noktalarının Bizanstan olmasından tutun da Pers olmalarına dair pek çok iddialar var(o burun^lar hiçbir Türkten çıkmaz. Ne kadar kassan, bunlar gibi 30 ayrı ırktan anayla karsan karıştırsan da mimkinli değil) fakat bilinen o ki kim oldukları çok da malum değil. Olay bu yani.

Bu arada Osmanlı tarafından zorla balkanlara göç ettirilen ailelerin kimlerden olduğu Osmanlı tarafından bir bir not alınmıştır. Bir tez çalışmasında göç ettirildiğimiz yerlerle kıyaslayınca anne ve baba tarafım ki biri Yunanistan'a biri Bulgaristan'a göç ettirilmiş aileler, ikisinin ailesi de aynı yerden sürülmüş aslında ve Kayı olarak işaretlenmişler. Zaten balkanlara sürülenler de ekseri savaşçı boylar. Bunları sınıra sürelim düşmanla başbaşa kalsın bize bulaşamasın kafası.

Oğuzlar açılın ben geliyorum Timur gibin! :p

29 Ekim 2017 Pazar

94. YIL NUTKUM

Atatürk'ü tanımış Cumhuriyeti yaşamış bir millete Tayyip'le idare et kabile gibi yaşa diyemen. Çıta çok yükseldi be bebişim ve elindeki primatlarla da nereye kadar :/ 29 Ekim kutlu oldu, oluyor, olacak. Bizi beğenin, sevin, sayın diye ağlansanız da ortalığı yıksanız da nafile. Evlat olsanız sevilmezsiniz.

Hazıra konmaya heves etmek yerine sevilmeye sayılmaya değer birileri olmak için emek veren tipler olsaydınız bugün hepimiz aynı bayramı daha mutlu daha huzurlu bir ülkede hep beraber kutlayacaktık. Yolundan dönmesi gereken sizlerdiniz ve bu saatten sonra dönmeniz de yetmiyor. Vatansız hainler olarak bedel ödemeyi bekleyen zavallılardan başka bir şey değilsiniz.

Türk Milleti hainlikleri unutmayacak ama hainleri de kimse hatırlamayacak. Bu vatanda yatacak yeriniz yok sizin. Bu vatan sadece ve sadece Türklerin. Bunu unutan herkes her türlü şerefsizin kuklası olmaya açık bir hedeftir.

Bağımsız özgür ve akla vicdana değer veren bir devlette yaşamak istiyorsan Türklükle didişmeyeceksin. Çünkü bunları sana sağlayan Türk kültürü ve gelenekleri. Türkün dünyaya bakış açısı. Ne 14 yaşında ananı 70'lik amcana peşkeş çeken Kürt zihniyeti, ne kadını damızlık ve alınıp satılan bir hayvan gören, tüm kulları şeyhlerin kulu yapan Arap kafası, ne sana kitaplarda romanlarda filmlerde hümanizm romantizmi parçalayıp gerçekte minicik bedenleri savaşlarda parçalatan o çok moderen kültürler seni kirletmeden sana özgür ruhlu vicdanlı bir hayat sunabilir.

Bu demek değildir ki farklı kültürler, benlikler yok sayılsın ama her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır ve yoğurt Türklerin icadıdır o yüzden Türk gibi yiyeceğiz :) Cumhuriyeti seven herkesin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun, cumhuriyetimiz güzelleşerek payidar olsun.

28 Ekim 2017 Cumartesi

THE INNOCENTS(1961)


Efenim bu film ellerine basit bir hayalet hikayesi geçen bir takım hasta ruhlu insanların o hikayeyi baz alarak ortaya hastalıklı bir sanat eseri çıkarmaları hakkında bir film. Günümüzde hala kullanılan pek çok klişenin de ata babalarından. Tabi onun da esinlendiği filmler var. 

Film bende hayaletleri, delirmeleri filan salla da negzel ortamlar la ben de her gün böyle süs bebeği gibi giyinip göl karşısındaki devasa bir bahçeden gül toplayan bir tip olsaydım ha ama onun için dünyayı sömürüp şato edinmeliym o iş yaş yea hissi uyandırdı.

Neyse filmi izleyin sonra da bunu izleyebilirsiniz.




APTALLARA GERÇEKLER MASAL MASALLAR GERÇEK GELİR



Ve vatandaşları internette diğer milletlerle iletişim kuracaklar, bilgi öğrenek yahut paylaşacaklar diye kırk takla atmak zorunda kalıyor. Latin alfabesi kolay, pratik ve her sesi karşılayan bir alfabe ve çoktan yaygınlaştı bile. Atatürk sayesinde ne abuk klavyeler kullanmak zorunda kaldık ne de uydurma Osmanlı alfabesi ile kapana kısıldık. Adama her konuda müteşekkir olmamız gerekirken sürekli her tongaya düşen kerizler sayesinde bu haldeyiz. İnsanlar kültürel zenginliklerini muhafaza edebilir ama bazı konularda bu hobi düzeyinde kalmalı. Bizim öz alfabemiz de keyifli ve zengin ve unutulmasını asla istemem ama çağı yakalamak bir milletin en önemli önceliği olmalı. Tarihten silinmek istemiyorsan bunun yolu bu.

27 Ekim 2017 Cuma

YA ŞİMDİ ANAYASAL HAKLARI KULLANIP TANKLARI SALARSIN YA DA MOKOKO

Bu Kürtçü primat sözde solcular önceleri Katalonya için halay filan çekiyorlardı sonra bunlara tane tane bu Katalanların zengin oldukları ve AB ile birlikte ekmeklerine bakamadıkları için yanisi ben zenginim bana ne ulan ekonomik krizden dedikleri için ayrılmak istedikleri izah edilince bi durur gibi oldular tabi. Canım yea, hem cahilin yalana müptezelin önde gideni bayrak sallayanı hem dünyayı kurtaracak. Sen önce bi kendini kurtar dünya bir yere kaçmıyor daha :/ Ha bir de kim fiştekledi bunları yea diyeneler var. Tabiykisi DİNGİLİZLER.

25 Ekim 2017 Çarşamba

Reconstruction


http://www.imdb.com/title/tt0366943/?ref_=nv_sr_5

2003 tarihli Danimarka yapımı bu filmi yeni izledim. Böyle aşklı meşkli şeysiler çok ilgimi çekmiyor zira insanların çiftleşeceğim diye düştükleri halleri pek acınası buluyorum, yüreğim kaldırmıyor :p  Ama ün yapan şeylere karşı da bir merak oluyor tabi. Bu tip şeyleri sopayla dürtüp bu neymişkine la demek bir çeşit güdü kaynaklı olsa gerek.

Öncelikle entel dantel durağan filmlerde baygınlık geçirenlerdenseniz kesinlikle izlemeyin derim. Ben keyif alarak izledim. Şimdi müsaadenizle filmi boklamaya başlayacağım.

Film belki 2003 tarihinde değişik bir sinema anlayışı getirmiş olabilir bilemiyorum ama sinema adına pek yeni bir şey yok açıkçası. Oyunculuklar için konuşursak, karakterlerin Kuzey Avrupa tipi insanlar olmasından dolayı oyunculuk iyi mi kötü mü bir kanaatim yok. Sokaktakileri çok tanımıyoruz ama filmlerdekiler ekseri böyle sürekli kabız olmuş gibi gezen somurtuk ve soğuk tipler. Hiç Kuzey Avrupalı tanımadım da değil ama tanıştıklarım genellikle sıcak kanlı enseye şaplak göte parmak tiplerdi. Sayıları çok değil diye bir şey demiyorum ama bunlar Fransız sinemasındaki hayali Fransızlar gibi hayali Kuzey Avrupalılar yaratıyorlar gibime geliyor.Bir ara bizim 80'lerdeki entel dantel filmlerde de vardı öyle şeyler ama Türk halkı yemez tabi, hemen silinip gittiler. Neyse.

Görüntüler ortalama, müzik seçimi çok da iyi değil ama etkili yerlerde etkili şekilde kullanılmış. Bunlar hakkında konuşacak pek bir şey olmadığından hikayeye odaklanacağız zaten film de kurgu ve diyaloglara abanmış. Fakat bu demek değil ki bu kadar ortalamadan ortalama üstü bir şey çıkmamış. Bundan sonrası paso spoiler.

Öncelikle bu film taşak kokan bir erkek filmi. Başroldeki erkek çekicilikten gıdım nasiplenmemiş orangutandan hallice bir tipken kadınlar(aslında oyuncu olarak tek bir kadın var) taş. Hayır taşak kokusu oradan gelmiyor ona da gelecem ama bu çok klişe bir erkek beklentisidir. Ve film sürekli erkek beklentilerini karşılamak üzerine kurgulanmış.

Film başladığında 4 kişiyi, bunlardan ikisinin evli ikisinin evli olmayan çiftler, çiftlerden birinin erkek olanının fotoğrafçı olduğunu görünce aha dedim bu Closer filminin orjinali mi. Değilmiş ama ikisi de erkek rüyası filmler o kesin.

Aslında filmde kafa karıştıran ucu açık bırakılan bir mevzu yok bana göre ama ben bütün boşlukları kafama göre doldurduğumdan da öyle düşünüyor olabilirim tabi. Fakat bunun çok havada kalan bir film olduğu iddia ediliyor.

Memento ve daha pek çok yapımda gördüğümüz gibi sinema düz bir hikayeyi alıp onu kesip biçip puzzle gibi ama karmaşık yerleştirip sırf kurgudan malı götürebileceğiniz bir alan. Bu edebiyatta da olabiliyor ama görsel destek sayesinde insanlar hepten mala bağlamadan sağ çıkabiliyor bu deneyimden.Tabi bunun bir ara çok suyunu çıkardılar diye artık pek tenezzül edilmiyor ama bu da bir tekniktir ve hakkı verilerek yapıldığında da sonuçlar epey iyidir.

Bu film tam olarak böyle değil, burada daha bir masalsı anlatım var. Gerçeklikten epey kopup sembolik anlatımlar, gerçeküstü şeyleri sıradan şeylermiş gibi senaryoya itelemeler, insanların aşırı tepki vereceği şeylere ortalama tepki veren karakterler(fransızlıklar) filan bunlar güzel kafalar tabi. 

Hikayeye bir anlatıcı eşlik ediyor, kendisi bir yazar ve yazdığı hikayeye kendini de koymuş. Bu basılmış da zira menejeri olduğunu tahmin ettiğimiz kadın karın seni Alex diye biriyle mi aldatıyor diye soruyor. Bu ismi bilmesi filmin bütününe bakıldığında imkansız velhasıl kitabı okumuş ve oradan çıkarım yapmış. Ben yalnız çok sıkıldım ya sonra tamamlaırm bu yazıyı :/ 







İNSANLARDAN BİR BOK OLUR MU SORUNSALI

https://eksisozluk.com/entry/71631822

https://www.youtube.com/watch?v=yAjxnXmlH9w&feature=youtu.be&t=14

Goygoyda en önde mahkemede maphusta toz olan takipçilerine haklı bir şekilde ve maksatlı soru üzerine serzenişte bulunmuş adam. Sonra diyorlar ki neden birileri liderlik yapmıyor bize bilmem ne. Lan sizden ne köy olur ne kasaba insanlar biliyor da girmiyor bu işlere 

İYİ PARTİ HAKKINDA EYYORLAMAM


Partinin adının İYİ olması mal seçmene olta atmak gibisime geldi. Kayı boyu tamgasını o kadar göze soktular ki ordan bir feyk sıçrayış mümkün :p Güneş simgesi gayet güzel de fon turkuaz olaydı eyiydi. Ve tabi ki bunlar hep önemsiz detaylar netekim.



 Kabul edilmeli ki Türkiye'deki tüm kurumlar gibi CHP de işgal altında. Atatürk'ün izinden gidenler tasfiye edildi bir bir ve yerlerine emperyal senaryoların uşakları dolduruldu. Sözde bir kısım sosyal demokratın görüşleri okşanırken bir yandan Türkiye Cumhuriyeti'nin temeline dinamit koyanların hamileri Atatürk'ün partisinde. Durum bu diye CHP'den vazgeçilecek ve CHP kaderine terk edilecek değil ama bu şartlarda CHP'ye güçlü bir destek de beklenemez. O yüzden alternatif şart. Bu alternatifin de cumhuriyetin temel ilkeleri ile barışık merkez sağ bir parti olması da şart. Artık bireysel şımarıklıklarınızı, gerçekle bağdaşmayan hayalperest beklentilerinizi bir kenara bırakın. Bu uyku haliniz yüzünden bu haldeyiz zaten. Türk milleti her zamankinden fazla zeki olmak zorunda. Hazıra dağ dayanmaz zaten de yediler bitirdiler tüm emeğimizi. Şimdi artık çalışma vakti.

Bu da parti ile ilgili diğer bilgiler ki önemli olanlar bunlar diyemiyoruz çünkü kağıt üstünde kalma ihtimali var elbet ama en azından kağıt üstünde fena durmuyor. Oy verip de gerçekleşmediğini görünce hesap soracak bir halk olduğu sürece hizaya gelmeyecek politikacı yok. Yeter ki koyuna bağlamayın yine.


24 Ekim 2017 Salı

TCK'DA OLMASI GEREKEN SUÇLAR



5 adet vahşi primat kadına tecavüz edip üstüne yakmışlar. Cenazesini almaya bir kişi gelmemiş bu şerefsiz de artık hangi köyün tanrısıysa olayı karara bağlamış. Trollük olsun diye filan yapıyorsanız da benim için hiç fark etmiyor. Bunu samimiyetle söyleyen de dalga geçmek için söyleyen de aynı vicdansızlıktan muzdarip. Kimseye ne düşüneceğini, ne hissedeceğini söyleyemeyiz zaten malzeme de bellii oluru yok o işin ama çeneni kapat kodumunun yavşağı diyen bir takım cezai yaptırımlar olmalı gerçekten. Çünkü bunların var olması yetmiyormuş gibi varlıklarından da haberdar olmak zorunda kalıyoruz. İnsanlığı hayattan soğutma suçu işliyor alayı. Askerlikten soğutma suçu bile varken hayattan soğutma suçu diye bir şey de olmalı herhalde?

HAYALİ KÖTÜ KARAKTERLERE NEDEN BAYILIYORSUNUZ?



Face'te biri paylaşmış bu sahneyi de sorsan aga bu ne işte sinema cart curt. Braking Bad manyamasında da gördük, eskiden beri de var bu kötü karaktere hayranlık, iktidarlardaki şerefsizlere olan hayranlıktan da biliyoruz. Neden hayatın götüne koyan tiplere hayransınız? Buyrun cevap:

Kötü biri olmayı kimlik olarak benimsemiş insanlardan sıklıkla duyulan 2 klişe trip vardır. 1) Sen de kötüsün tımam mı(ne mal olduğumu biliyorum ve benden başka türlü insanların var olduğunu kabullenemiyorum. Bunu onlar iktidar olsalar onlar da çalacaklar o zaman neden biz çalmayalım şeklinde de duyuyoruz mesela). 2) Beni bunu yapmaya sen zorladın(iradesiz bir malım çünkü ve varoluşumun "kusursuzluğu" tamamen başkalarının kusursuzluğuna bağlı. Yine siyasetten örnek verecek olursak onlar bizi buna zorladı o yüzden kendi halinde işine gide insanları filan patlatıyoruz). Sinemada da bu iki klişe sıklıkla kullanılır. Bunu eleştirmek için yaptıklarında dahi bazı sazanlar bu savunmaları çok mantıklı bulurlar. Hatta hayranlık beslerler. Bunu yapan da iki tip insan vardır. 1) Kendisinin onaylandığını düşünen aynı tip kötüler 2) Zayıflıkları altında ezildikleri için kötülüğü bir güç olarak algılayıp güce tapanlar.

İşte böyle de boktan bir dünyada yaşıyoruz yani :/ Evet ezik mal yoğun bir dünya.

21 Ekim 2017 Cumartesi

SUNA HODJA DİNDAR SORULARINI YANITLIYOR 2



Çünkü iki medeniyet de ve daha fazlası da insan ve hayvan yani canlı suretinde kilden ya da başka malzemelerden heykeller yapıyorlar. Bu heykellerin tek eksiği ruh. Heykeli yap ruhu üfle hadi hoppa canlı. Neden üflüyor çünkü canlılık nefes alıp vermeye bağlanmış, bir nevi kendince doğru da bağlanmış ama henüz oksijen detayı keşfedilmemiş tabi. Kafalar öyle çalışıyor. Şimdi de yapay zekalı insan görünümlü robotları insanın tanrıcılık oynamasına benzetiyorlar. Bu sefer ruh oluyor sana bilinç. Aynısının ilkeli kafa anlayacağınız.

19 Ekim 2017 Perşembe

BAŞIMIZA GELEN BİR KISIM FELAKETLER

Kabus geçidi. Rabia işaretinden(hala) şöyle böyle adamım diyen kadınına. Arabesk merakındna ödün vermeyenden bin yıl geçse sempatik olamayacaklara. Üniversiteyi ilkokul anılarıyla karıştırandan köyündeki kahveden asla çıkmaması gerekenlere. İçler acısı halimizin bir başka belgesi daha.



18 Ekim 2017 Çarşamba

TÜRKLÜĞÜ KÜRTLÜKLE YOBAZLIKLA KIYASLAMALAR BİLMEM NE



Devletin kurucu mantığını bitmiş MHP'ye mal etmeler filan bravo Oda TV. İsterse herkes kendi milletini, dinini, mezhebini beyan edebilir, kendi milli/dini değerlerini tanıtabilir, bunları benimseyip yaygınlaştırmak isteyebilir. Ama bunları yaygınlaştırıp baskın değer yapmak için şerefsizlik kovalarsa Türklük hep kazanır. Tarihte de böyle, şimdi de, yarın da olacak olan bu. Dilimiz belli tarihimiz belli değerlerimiz belli. Yiyorsa silin hepsini bakalım. Deneyen çok başaran yok. Mezhepçi kılığında bir Gürcü olarak emperyallerden aldığı gazla bir şeyler yapacağını zanneden, bunu geçmişte deneyenlerin başına gelenlerle değerlendiremiyorsa o da onun aymazlığı. Geçmişi bilmeyen cahil geleceğini göremez.

17 Ekim 2017 Salı

SIÇAYIM NAZIM HİKMET'İNİZE GERİZEKALI SÜRÜSÜ SİZİ



https://eksisozluk.com/entry/71428862

Maalesef alayının vatan haini olduklarına aymayan gerizekalı kitleler olduğu sürece bu mallar varlıklarını devam ettirecek. Dangalaklar Risale-i Nur şovuna ev sahipliği yapmış gelmiş solculuk şov kasıyorlar. Ek olarak Nazım Hikmet'inize sıçayım.


BİR AVUÇ ŞEREFSİZİN OYUNCAĞI OLMUŞ İNSANLIK

Holivud'un ağır yapımcılarından Miramax'ın kurucusu Harvey Weinstein adındaki bir herif seri tacizci ve tecavüzcü olarak afişe edilmiş. Bakınız aşağıda liboşların ilahesi Meryl Streep kendisine "God" yani tanrı diyor. Çeteleşme ve leşlik her yerde. Sübyancı yönetmeni bile ama süfer yönetmen diye savunacak kadar alçalabilen çıkar budalası aşağlık varlıklarla dolu bir dünya. O yüzden insan biraz sağına soluna bakar. Bunu ben mi beğeniyorum yoksa birileri beğenmem için bana dayatıyor mu. Bunu ben mi düşünüyorum yoksa öyle olduğunu mu zannettiriyorlar. Matrix gibi bir evrende yaşadığımızı iddia edenler var. Matrix'i insanların beynine kurmuşlar çoktan daha da ordan çıkacaksın da evreni kavrayacaksın bilmem ne? Yolun epey uzun gerizekalı insanlık :/



SUNA HODJA DİNDAR SORULARINI YANITLIYOR


Feysbuk'ta medeni medeni(nispeten daha az küfürleşmeli diyelim ki ziyaret ederseniz hayal kırıklığı olmasın) bir ortamda bazı sorular soruluyor insanlar da cevap yazıyor. Bakınız ne güzel bir şey böyle bir şey değil mi? Ben de oraya yazdığım kadim bilgileri buraya da kopyalayayım dedim.

Soru medeniyet kavramını kullanarak değil de neden başka bir hayvan türünde bu kadar karmaşık mental bir yapılanma çıkmamış şeklinde sorulsaydı daha sağlıklı olurdu zira elbette yeryüzünde kalmayı başaran başka canlılar da kendi yaşama alanlarını belirlemede ve inşa etmede oldukça ilginç yöntemler bulmuş ve kullanıyorlar. Tabi bunu aşırı romantize edip onlar bizden çok daha şey tımam mı demek de biraz şey yani zira hiçbirimiz hiçbirimizden daha şey değiliz, bütün canlılar olarak bu dünyaya kapana kısılır gibi kısılmış ölümlü tipleriz işte. Ve yeri geldi mi hayatta kalmak için alçalabileceği kadar alçalabilen pek çok canlı türünden biriyiz. Neyse. Diğer yorum yapanların da söylediği gibi iletişim kurma, soyut düşünceleri somutlaştırıp önce çizimle sonra yazıyla ifade edebilme bununla da birlikte bilgiyi depolama ve böylelikle bilgiyi nesilden nesile aktararak onu çoğaltma insanın daha kompleks işlere dalmasına sebebiyet vermiş Bu tabi her insan için geçerli değil mesela bazıları gibi olsaydık hepimiz mağaralardaydık hala. Peki bu insanımsılar da dahil her şeyle aradaki aşırı ayrışma nasıl olmuş. Yani bunun çıkış noktası ne? Elimizdeki veriler bir gün canı sıkılıp çamurdan bir şey yapayım ne yapayım acaba diyen bir tanrıyı işaret etmiyor maalesef. Mutasyonla efenim. Evet. Artık nerelere girip çıktıysak, başımıza ne işler gelmişse kurra bize çıkmış. O son mutasyonu olmayacaktık gardaş :/ Peki bu nasıl hızla yayıldı. Tıpkı mavi göz gibi cazibe ile   Mavi göz de bir mutasyon ve hatta oldukça yeni tarihli sayılabilinecek bir mutasyon ama ilgi çekici olduğundan bol bol çiftleşme filanlar yayılıvermiş. Aynı zamanda farklı yerlerde farklı zamanlarda benzer mutasyonların olması olasılığı da unutulmamalı. Mutasyon radyasyon ile oluyor. Bkz. dünyadaki radyasyon değişimlerinin bölgeleri tarihçilere vs. Velhasıl daha bi "zeki"leşenlerse biraz kardeş katli yaptı biraz da virüs vs. yaydılar o bu derken derken. Gerçekler sıkıcıdır ama onlardan hemen sıkılmayın ya. İdare edin biraz :/

16 Ekim 2017 Pazartesi

ATEİSTLER VE DİNDARLAR ARASINDAKİ HÖNKÜRMELER HK

Feysbuk maceralarım esnasında dindar birinin Nuh Tufanı hakkında bilimsel açıklama yapmaya çalışmasına denk geldim. Bu kişi inanmıyorsanız yürüyün gidin, dindar kafa yormuyor dine bu kadar size ne, her şey tesadüf olabilir mi vs.'ye bağlayarak bitirmiş yazısını.

Zaten problemlerden biri de dindarın ateist kadar dine ve hatta herhangi bir meseleye kafa yormaması. Kafaları kullanmama konusundaki inanılmaz dirençleri. Bu bir kere kurulan ve sonra atıl bırakılan beyin mevzusu ortak yaşama alanımız olan dünyayı rezilleştiriyor haliyle.

İmanınıza çok güveniyorsanız düşünen insanların gündeme getirdikleri düşünme neticesinde oluşan çıktıları tartışmaktan çekinmeyiniz. Kimseye düşünmeyi yasaklayamazsın ve elbette tarih boyunca insanın sosyal hayatını hatta hayatta kalıp kalmamasını inanılmaz olumsuz ölçülerde etkileyen din olgusu kafa yorulacak bir şey.

Din olarak ileri sürülen her şey de açıkçası mantık ve bilimle izah edilecek gibi değil. Mantığın ötesinde derseniz de kimin uydurduğuna itibar edelim? Hintilerinkine mi Arapalarınkine mi? Neye göre mantığın ötesini izah etmekte yetkili merci atadınız kendinizi?

Bir ateist bir şeyleri açıklayamıyorsa bilimsel araştırmaları yapıyor ya da takip ediyor vs. Hemen atasından anlatılagelen bir hikayeye sarılmıyor. Ve hikayeleriniz hiçbir şeyi açıklamıyor. Siz öyle olduğunu iddia ediyorsunuz sadece.Ve bunlar üzerine düşünmekten bu kadar korkuyorsanız imanınıza iddia ettiğiniz kadar güvenmiyorsunuz demektir.

Ve fakat elbette inancınızı izah etmeye, kafanızda nelerin canlandığını beyan etmeye hakkınız var. Güzel güzel de anlatmışsınız öyle oldu böyle oldu. Başkaları da çıkıp öyle olamaz böyle olamaz diyebilir haliyle. Ancak ve ancak savlarına güvenmeyen kişiler saldırganlıkla karşı tarafı susturmaya çalışır. Yahut başka sıkıntılarını, nefretlerini insanların üzerinden çıkarmaya çalışır.

Şu halde kızgın olması gereken dindarlar değil ateistler zira ateistleri cehennemlik yani aşağılık varlıklar olarak tanımlayan dindar kafa. Bizler yani tarihteki yahut şimdiki ateistler öyle duruyorduk ve sizler gelip arıza çıkarttınız. Savaşlar çıkardınız, çıkartıyorsunuz.

Yine de sorunları iletişim kurup birbirimizi anlamaya çalışmak yoluyla çözmeye çalışmalıyız. Zira aynı dünyada yaşıyoruz ve hepimiz insanız. O kadar da farklı olamayız aslında.

HAYALLER KÜRDİSTAN GERÇEKLER KUKLALARIN DRAMI


Nerde bu devlet diyordu Kürtler. Elin emperyalistine güvenip şeytanlık kovalayan her iblisçik bir gün kendi ateşinde yanacaktır. (Tr. İran destekli gruplar Kürt şehri Kerkük'ü işgal ediyorlar. ABD neden sessiz?)

15 Ekim 2017 Pazar

DAHİLER DİNDAR OLABİLİR Mİ? EL CEVAP: DELİ DEĞİLSE OLAMAZ

Gördüm ki kamuoyu inanç ve zeka arasında bir korelasyon var mı yok mu onu tartışıyor. Hiç şüphesiz her türlü mevzunun yedek bilirkişisi olan benim bu konudaki yorumlarım aydınlatıcı olacaktır. Daha önce "BEYNİN PEK DE ÖYLE ÇALIŞMAYIŞI HK" ( https://mariadebonne.blogspot.com.tr/2017/06/beynin-pek-de-oyle-calismayisi-hk.html )  adlı metnimde bu konuyu irdelediğim üzere her deli dahi değildir ama dahiler de delirebilir. Bu bağlamda dindar dahi örneği gösterirken bu gerçeği unutmayalım, hele bırak dindar değilim demeyi dünya yuvarlak dendiğinde bile derisi yüzülen insanların olduğu çağlardaki insanları dindar diye lanse etmekten muhakkak kaçınalım. Ha bir de efendim şu papazmış ama bilmem ne napmışçılar var aynı çağlarla ilgili Yahu bu eğitim işi düne kadar kilisenin onun bunun tekelinde işlerdi. Kitaplar filan İstiklal'de butik dükkanlarda satılmıyordu. Kilit kilit üstüne nerelerde saklıyorlardı her türlü metni, bilgiyi. Papaz bulamayacak da saraydaki köle mi bulacak? Açlıktan iliği kemiğine yapışmış vebadan ha öldü ha ölecek çiftçi mi bulacak? Bir şey bulabilmenin ön şartı bu işlere girmek zaten. Sübyancılar için de mükemmel alan mesela. 

Pek çok kavram çoğunluğun kafasında oturmadığı için bir de tanrı kavramına göz atmak gerek. Bazı kıt zekalar şu ifadeyi itelemeye çalışıyor. Efenim böyle mikemmel bir sistem tesadüfen bık bık zeki insan şaparmış bu gerçekliği bilmem ne. Tanrı da mükemmel ama oluvermiş diyorsan o zaman "Ene'l*Hakk" diyen adamı niye şaptınız? Evren de mükemmel ve hep vardı? Mesela atıyorum Big Bang'ten önce başka türlüydü şimdi başka türlü yarın başka türlü olacak ama hep vardı? Hadi bakalım. İşte bu noktada tanrı kavramının ne olabileceği üzerine kafa yoruyoruz. Tanrı kavramının dinlere göre değişken olduğu bir gerçek. Sebebi de tamamen soyut ve insan uydurması bir kavram olmasından. 

Bazı kavramlar bazıları tarafından soyut olarak ele alınmaya çalışılır ama bunlar somuttur. Mesela iyi, kötü, güzel, çirkin. Bu kavramları farklı yazılarımda ele aldım ve detaylara girmek istemiyorum ama mesela kötülük nedir derseniz buyrun "VİCDAN KÖTÜLÜĞÜN DOYMA NOKTASIDIR" https://mariadebonne.blogspot.com.tr/2017/05/vicdan-kotlugun-doyma-noktasdr.html 


Bazı soyut kavramlar da o kadar somutlaştırılmıştır ki bu yüzden sürekli evi terk eden melekler gibi dramlar vs. Bu arada Kuran okusaydın bilirdin ki meleğin senin boklu evindeki sikimsonik hayatında ne işi olacak meleğin? Melek belli görevler için dünyaya inen bir varlık olarak tasvir edilmiş. Misal peygambere vahiy getirmek, misal can almak(Azrail filan da değil adı hatta Hristiyanlıkta bile Azrail değil, bilimum melek) , misal çok zor durumda kaldın savaş bilmem ne hadi 5000 melek insin dalsın şu kefereye filan gibi işler. Yardım için melek çağırmak, ortalıkta melek gezmesi filan bunlar hristiyan inancı ve sen hiçbir şeyi ne peygamberden ne de meleklerden isteyebilirsin. Her şeyi Allah'tan istiyorsun o da lüzum görürse yapıyor bi bişiler aksine kasmaların hep bızımla diyilsin ile neticelenebilir. Hele bir de Allah'ın bildirmediği bir şeyi o bildirmiş gibi yapmak. Hadi bakalım şirkin kralı, yallah ateş seni çağırıyor :/  Bakınız bir ateist olarak fetva vermekten ben de hoşnut değilim ama yahu bir tane kitap var onu da okumuyorsun be kardeşim? Hayatını ipotek etmişsin ama sözleşmeyi okumuyorsun?!?

Tanrı kavramı daha doğrusu çeşitli tanrılara atfedilen ünvanlar, onlara tapınılma gereği, onların yaptığı işler, bakış açıları, insanlıktan ondan bundan beklentileri, amaçları(!) vs. tamamen değişken olabiliyor. Burada sadeleşmeye gidersek bir veya birden fazla yaratıcı(ekseriyetle yaratıcı tanrı birdir aslında diğerleri bunların çocukları yahut emir erleri, görevli memurları gibi tiplerdir, insanlık bunları uydururken de mutabık kalamamış tabi) bu evreni ya da evrenleri yahut artık bildiğimiz bilmediğimiz her ne varsa hepsini yaratan bir varlıktır. Laboratuvarında bir fizikçi filan da değil çünkü kendisi hep var(yaygın hikayeye göre) ama olmayan şeyler yaratıyor. İnsanlık bazı deneyler yapıyor ama onların hiçbirinde sıfırdan bir şey yapma ihtimali yok şimdilik. Ve biz buna vay efendim köpeğin olayım çekmek zorundayız falan filan. E ben böyle bir olasılı varlığı "tanrı" olarak görmüyorum mesela. Hadi buyrun bakalım merhaba ateizm gelsin odunlar. Düşünen ve sorgulayan kimse de böyle görmeyecek ve biz hepimiz cehennemde cayır cayır yanacağız oysa ne de tatliş insanlardık. Ha belki de tanrı(lar?) kendisi de ateist olduğu için bir empati bi bişi olacak ve bize viski ikram edip yea o Nietzsche de ne enteresan adamdı ama huysuzdu diye attım onu zebanilerin önüne, eee çocuklar siz nabtınız beğendiniz mi dünyayı filan diyecek? Ben muhtemelen verdiğim cevapla Nietzsche'nin yanına postalanacağım ve o da haggaten huysuz adam be ya :/ Hadi bakalım, götünden uydurdukça bak ne şenlikli ortamlar çıkıyor ortaya?

İnanmak beynin yaptığı aldatmacalar gibidir. Beyin de anlamadığı yerleri kafasına göre anlamlandırabilir. Çünkü bilinmezlik, anlamlandıramamak beyni paniğe sürükler. Bunu bir tehlike var da ben mi anlayamıyorum aman göte gelmeyelim sonra olarak ele alır. 

Bazı kişiler çok acayip deneyimlere şahit olduğunu düşünebilir. Herkesin ileri derecede şizofreni olması gerekmiyor. Hepimizde belli derecelerde anlamlandıramama var. Tabi bazıları hamster seviyesinde o ayrı konu. Optik illüzyonlar bile beyne güven olmayacağının en önemli göstergelerinden ve buna dahiler dahi dahil. Zaten deliriyorlar da dedikti. Dahiye de güven olmaz yani. Hadi herkesi deli ilan etmeden şunu da ekleyeyim. Gördüğünüz, duyduğunuz, bildiğiniz şeyler diyelim ki gerçekten oldu. Bunlar mantıkı bir şekilde tekrarlayan ve ispat edilebilinir şeyler mi? Muhtemelen değil çünkü öyle olsaydı bütün dünyaya peygamber olduğunuzu ilan etmiştiniz bile. Edenler de var malum. Aslında tüm bu kokoyin partisi beyninizde oldu bitti ve hiçbir bok bilmiyorsunuz. 

Bilim bunun için var. İnanmaya değil bilmeye odaklı bir anlayış. Bunu takip edenler daha cesur çünkü daha zeki. Evet bir korelasyon arayacaksanız o titrek ve sinsi tiplere dahi demeyi bırakın. Zeka cesaret demektir çünkü cevabından hoşlanmasınız dahi soru sormaktan geri duramazsınız. O cevapları aramak için müptezel gibi gezersiniz ve önünüze çıkan engelleri de yıkıp geçmenin bir yolunu bulursunuz. Bu da cesaret işidir.  Motor bir kere açılmış basacak gaza elbet.

Algımızın ötesinde olan şeyleri kavrayamıyoruz onun için bilemezsinciler de var tabi. Ha yani algımızın ötesini bilemiyorsak götten atış serbest? Bu kadar tanrı ve din arasından da zarla belirleyeceğiz herhalde algımızın ötesindeki gerçeklik hangisiymiş? Algımız kadarız ve bundan fazlası olduğumuz bir varoluş biçimini de bilmiyoruz. HAYIR SEN DE BİLMİYORSUN! Bunu kabullen ve götünden uydurmayı bırak artık. Yeterince tanrı icat ettiniz zaten elinizdekilerle idare edin bir de. Hala tanrı uyduran var O_o

Bu demek değildir ki dinler tarihini yok sayalım. Maalesef öyle bir tarih var ve belki de bunlar daha sonra astarı yüzünden pahallıya patlayan bir çeşit ilkel devrimler. İnsanın ne kadar vahşi bir hayvan olduğunu bildiğimiz için insanların çaresizce değişik yöntemler denemesi anlaşılabilinir şeyler. Bunların çıkış noktalarının illa ki kötü niyetli olması gerekmiyor ama kötü niyetlilerin ellerine geçtikleri ve de zamanımıza göre hayli atıl ve kullanışsız oldukları aşikar.

Bundan da gayri elbette hayaller kurulabilinir, tahminler tahminlenebilinir, teoriler havada uçuşabilir. Zaten tüm bunları mutlak gerçekler sanmadığınız sürece bir sıkıntı olmuyor. Ama burada da öncelik bu senin hayalin mi yoksa acaba kimin hayali meselesi mesela. Bence ne hayatınızı ne de onun önemli bir unsuru olan hayallerinizi başkalarına kaptırmamalısınız. Sahip olduğunuz tek şey o zaten. Sahip çıkın kendinize ki kapanın elinde kalmasın. 

Ve kimse her neye inanırsa inansın sağına soluna dünyaya zararı dokunmadıkça hatta katkı sundukça bunda bir sıkıntı yok bana göre. Çünkü herkes öyle veya böyle deliriyor zaten gözümüzün önünde. Anlaşılan illa bir şeylere kafayı takıp kendilerini bu çok acayip travmalar yaşadıkları dünyada güvende hissetmeye kasıyorlar. Ama şu da bir gerçek ki dünyamız güvenli değilse bunda en büyük katkı insanın. Bu kadar çok travma yaşıyorsak onun kaynağını da tanrıda şeytanda değil kendinizde arayın. Evet sorun sizde ey insanlık :/












14 Ekim 2017 Cumartesi

BATICILIK DOĞUCULUK AVRASYACILIK VS KAVGALARI

Her dönemin değişmez modası tartışma konuları. Ocu mu bucu mu olsak. Son okuduğum bir yazıda batıcılık savunması olarak emperyalizmin doğusu batısı yok karşıyız hepsine demişler. Doğru da bizi mağdur eden emperyalizm batı kaynaklı yani Orta Doğu halkını sömüren Arap da zaten Osmanlı'dan kopup bağımsız devlet olacağım derken an itibariyle batı emperyalizminin bir kuklası olmuş vaziyette. Hal böyleyken batıyı sempatik göstermek insan psikolojisini yok sayan bir yaklaşım. Bahsettiğiniz aklı üstün tutan anlayış zaten akılcılık. Buna batıcılık demek baştan yanlış. Elbette akılcılık batı toplumlarında bilhassa AB'nin amiral gemisi ülkelerinde daha ileri bir seviyede olabilir ama bu onları bütünsel değerlendirdiğimizde sömürü ile elde ettikleri refah sayesinde geldikleri nokta olarak değerlendirmenin dışına çıkarmıyor ve bu ülkelerin uluslarası arenadaki siyasi duruşları ve politikaları da örnek alınacak gibi değil. Yani kendine müslüman şeklinde tabir edilecek bir noktadalar. Aslolan hayatı ele alışta aklı, bilgiyi, tecrübeyi esas almak ve insanlığın aklının ve bilgi birikiminin tecrübesinin en ileri seviyede olduğu noktaları dünyanın her neresindeyse bulup analiz edip kendi işimize yarar şekilde kullanmak. Bu pragmatik yaklaşım Atatürk'te vardı ve bu batıcılık değil akılcılıktı. Kendimizi batının geldiği nokta ile sınırlamak manasız. Dünyanın her yerinde düşünen üreten insanlar var. Ve her şeyden önemlisi biz tam bağımsız ve özgür bir devlet olarak kurulduk. Akla, vicdana ve bize sağlayacağı faydaya göre herkesle işbirliği yapabiliriz ama kimsenin mandacısı gibi hareket etmemize gerek yok. Her ne kadar son yıllarda izine pek rastlamasak da aslında özgün bir kültürümüz ve yeterli seviyede zeka ve birikimimiz var. Devlet tecrübemiz de malum. Yeniden kurmaya alışığız ve bunu yapacağız da.

13 Ekim 2017 Cuma

KAMU GÖREVİNDE TÜRBAN OLUR MU? EL CEVAP: OLMAZ

Kamuoyu muhakkak bu konudaki görüşümü merak ediyordu diye düşümlüyorum. Sadece türban değil hiçbir siyasi ideolojik din vs. bireysel tercih teşhiri de olmaz. Kamu görevi yapacak kişilerin devletin Anayasa'da tanımlanmış tüzel kişiliğine bürünmesi şarttır. Devlet tüzel kişisi Anayasa'da vatandaşı olan kişilere ırklarına, dinlerine, kültürlerine göre ayrımcılık yapmayacağının sözünü vermiştir. Bu kişilik kamu hizmeti yapacak kişilerin her türlü davranış ve görünümüne yansımak zorundadır. Buna görünüm de dahildir çünkü kişi kamu hizmeti alacağı memurdan hizmeti eksik, yanlı, kusurlu alacağına yahut hiç alamayacağına dair şüphe duymamalıdır. Her türlü siyasi yahut dini sembol bu kuşkuya sebebiyet verecektir. Bu özel sektör için geçerli olmayabilir zira orada kişi kendi tercihleri doğrultusunda hizmet almaktadır. Ama devlet kurumları her vatandaşın hizmet almak durumunda kaldığı yapılanmalar. Velhasıl standart kıyafetler, içinde kişinin kendi kişiliğini veya benlik duygusunu barındırmayan standart hizmet verme anlayışı mecburidir. Kamuda görev yapamam o zaman diyorsanız yapmayın. Nasıl ki hayat görüşünüz bikini modeli olmaya müsait değilse belli ki memur olmaya da müsait değil.

Ek bilgi kamusal alana türbanlı alınmaması ise hukuksuzluktur. Ben türbanı kadının boynuna takılmış köle halkası olarak görmekteyim ve hiçbir şekilde bu tip kadın hakları grev kırıcılarını desteklemeyecek de biriyim lakin geçmişte eğitim kurumlarına ve tsk tesislerine vs.'ye türban gerekçesiyle kadın almamayı vatandaşlık hakkı gaspı olarak görüyorum. Hukukun üstünlüğünün böyle gereksiz ihlali bana göre bilinçli bir düşmanlık politikasının ülkemize uzun yıllar boyu zerk edilmesinden kaynaklı. Bunu sadece tarikatlarla siyasi partilerle yapmadılar. Bu işin içinde basından sivil toplum örgütlerine ve NATO askeri dolu TSK'ya kadar her türlü otorite merkezi dahildi. Vatandaş olarak bunları desteklemek de ayrı bir lapinlikti tabi. Birilerinin beyni yıkanıyorsa medeni bir şekilde antitezler üretip ona göre söylemler yapılmalıydı. Bunun yeri de tabi ki ikna odaları değil kamuya seslenen genel politikalar olmalıydı. Fakat neyimiz idealdi ki bu olsun.

HAY BEN SİZİN ECDAD GOYGOYUNUZA

https://eksisozluk.com/topkapi-sarayinin-imara-acilmasi--5022648

Osmanlı arşivini yok edenlerden yeni icraat. Osmanlı merakım yok lakin bu ülkenin müzelerindeki tarihi eserleri evinde mobilya olarak kullanan yönetci çomarlar da bunların eseri. Bu arada Topkapı Sarayı kışla tipi sade bir yapı zira Osmanlı'da Türklük ne arar ama kalıntıları da yok değil. Bu görmemişler o sarayı da beğenmiyordur kesin. Zaten ne Türklükle ne Osmanlı ile alakası olmayan bir avuç Osmanlı bakiyesi Türk düşmanı beslemesi çomarla karşı karşıyayız malum.

YALAN HABER BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ DEĞİL ÇÜNKÜ BU HABERCİLİK DEĞİL


Trump'a yalan haber rezillik dedi diye kızıp basın özgürlüğünden bahsediliyor lakin bu tip "habercilik" alenen suç olmalı zira burada açık bir kamu aleyhine fiil söz konusu. Kamuyu aldatmaya yönelik, kişileri infiale sürükleyecek ve kamu düzeni ve huzurunu bozacak ölçüde kışkırtıcı yalan haber yapılıyor sıklıkla. TCK'da basın özgürlüğünü kısıtlamak için kullanılmaya müsait olmayacak netlikte maddeler şart. Şimdilik basın kanunu Madde 20'den başka bir düzenleme yok zannımca elimizde. Bu da bu maddeye sadece ruh hastası kişilere suç işleme yöntemi gösterme olarak ele alınabilinir zannımca. Cinsel saldırı, cinayet ve intihara özendirme
Madde 20- Cinsel saldırı, cinayet ve intihar olayları hakkında, haber vermenin sınırlarını aşan ve okuyucuyu bu tür
fiillere özendirebilecek nitelikte olan yazı ve resim yayımlayanlar birmilyar liradan yirmimilyar liraya kadar ağır para
cezasıyla cezalandırılır. Bu ceza bölgesel süreli yayınlarda ikimilyar liradan, yaygın süreli yayınlarda onmilyar liradan az
olamaz.

URFALI İ. MELİH PAŞA VAKASI

Benim bildiğim İ. Melih Kavalalı Mehmet Ali Paşa gibi başkaldırır ve süreç Ankara'nın bağımsızlığını ilan etmesi ile sonuçlanır(verin gazı yesinler birbirlerini :)). 




12 Ekim 2017 Perşembe

KÖLECİLİK KAĞIT ÜSTÜNDE BİTTİ HER ALANDA ÇATIR ÇATIR YAŞIYOR

https://eksisozluk.com/entry/20673659

Eziklik kaynaklı mülkiyet manyamasının en uç noktası köleleştirme psikolojisi ile doğrudan alakalı diye düşünüyorum. Aynı manyamayı aile içinde ebeveyn çocuk arasında, işyerinde mobbing vs. suretiyle de gözlemleyebiliyoruz. Bu da toplumun hayatı tımarhaneye çevirmesi ile neticeleniyor haliyle. Bunun cinsiyetlerle de çok alakası yok sadece yapabilmeye gücü yetme yetememe denklemi ile ortaya çıkıyor. Ciddi bir mevzu ve her alanda incelenmesi, eş zamanlı çözüm üretilmesi gerek. Sadece tek alanda, tek bölgede bölük pörçük çözümler sonuç getirmez tahminim.

10 Ekim 2017 Salı

YİNE HAYALLERİNİZLE OYNADILAR Dİ Mİ :(

http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-41573941#_=_

Canım devletler kutuya pusula atmakla kurulsaydı her mahallede bir devlet kurulurdu. Tabi başta Fransa ve Almanya olmak üzere Avrupa'nın işine geldiği için Kürtlere gaz verip kendi mahallesinde çark etmesi de belki gazı alıp sürekli dayak yiyen mallara ders olur. BELKİ.


10 EKİM 2015'i DE UNUTMADIM ELBETTE

10 Ekim 2015'te Ankara'daki o meydanda o çığlıkların eşliğinde insanlık bir kez daha hiçbir sınanmadan geçemeyeceğini ispatladı velhasıl dinli dinsizlerin boşverip hepten canavara bağlamaları da bundan zaten. Bir meydanda toplanıp halay çekenler yahut sadece oradan geçenler düşmanlarınız değil sadece gücünüzün onlara yetebileceğini düşündüğünüz herkes gibi insanlar, yaptıkları şeyse sonucunu iyi ya da kötü tartsınlar insiyatif almak ve bunu da gözünü kan bürümüş nefret yumağı olarak değil de medenice yapmaya çalışmak. Son yıllarda sıklıkla kanımızı donduran şeylere şahit olduk. Bu da onlardan birisi. Dünyanın her yerinde korkrunç şeylerin olması yeterince acı verici ama elbette doğamızın da gereği burnumuzun dibinde dilini ekmeğini geçmişini sokaklarını yani hayatını paylaştığın insanların başına gelenlerle empati kurmak ve olayların bu kadar dibindeyken hiçbir şey yapamamak çok daha acı verici oluyor. Eğer böyle hissedemiyorsanız çoktan ruhunuzu kaybetmişsiniz. Ruh bir kere kayboldu mu daha da bulaman. Ve bizler sizin gibi ruhsuzlar için bir şey yapamayacağımız gibi yapmayacağız da.

Eziklik Artı Sonsuza Giderken...


Bazıları zinhar köyünden çıkmamalı :/

SİKTİNİZ ATTINIZ BÜTÜN KAVRAMLARI AMK!



Farklı bir güzellik derken bildiğin "çirkin ama ayıp diye böyle diyoruz" diyorsunuz :) Ve evet her türlü algımızla oynandığı gibi estetik algımıza da tecavüz ediyorlar. Bir türlü güzeller de var çirkinler de var insanlar da böyle işte nedir yani kafasına gelemiyorlar O_o Lütfen kavramları eğip bükerek insanlığı çocuk gibi kandırmaya kasmayınız. Yüzyıllardır yapılan şey bu zaten ve elimizde bir sürü ruh hastası aptal insan var netice olarak. İnsanlar güzel, çirkin, zeki, aptal, yetenekli veya kütük olabilirler. Fakat bir insanı hiçbir zaman tek bir özellik tanımlamaz. Öyle çok da karmaşık organizmalar değiliz ama tek bir özellikten ibaret de değiliz. Ve kötü olmadığımız sürece sorun da çıkmıyor zaten. Oraya odaklanalım ltfn tşkr.