19 Şubat 2020 Çarşamba

TÜRK YUNAN DÜŞMANLIĞI

Türk Yunan düşmanlığının ne ırkla ne dinle alakası olmadığına dair detaylı bir özet. İnsanlarımıza ve ülkemize halihazırda da düşman olan diğer ülkelerle alakalı bilgiler de yer alıyor. Dün Yunan'a çıkar için taraflı bir şekilde destek atanlar bugün de çok farklı ilerlemiyor ve her zaman olduğu gibi yine yalnızız. Her insan ve topluluk özgürlük ve bağımsızlık için savaş verebilir ve hatta bu onurlu bir tercihtir fakat bu konuda insanlıktan çıkacak kadar ileri gitmek sizin özgürlüğünüze düşkünlüklüğünüzün değil vahşi güdülerinizin esiri olmanızın göstergesidir. İntikamı sorumlularından değil de yakaladığınız savunmasız insanlardan alıyorsanız tebrikler iblis oldunuz daha da gün yüzü görmeyeceksiniz :/

https://eksisozluk.com/entry/102256090



  • "aslında bu konuda kaynakların oldukça kısıtlı olması, kısıtlı olmaktan öte de oldukça taraflı ve fanatik bilgilerin bulunması, bilgi kirliliğine yol açsa da elimden geldiğince ve deniz merkezli olarak bu isyanı anlatacağım.

    esasen bu konu her zaman ilgimi çekmiştir. modern anlamda yunanistan’ın kurulduğu isyan/bağımsızlık harbi olmakla birlikte yunan tarihi bu konuda epey sabıkalıdır. zira 19.yy’da napolyon savaşlarından sonra belki de yunan, rus, ingiliz, fransızların müşterek olarak yürüttüğü savaşta gerek osmanlıların isyan öncesinde imparatorluğun içinde bulunduğu kötü duruma paralel olarak yunanistan’da vuku bulan nahoş olaylar, gerekse de yunan isyancıların savaş boyunca türk-müslüman ve yahudilere karşı işlediği korkunç savaş suçları, yunan isyanını osmanlı tarihi açısından ilginç yapan şeylerdir.

    bir diğer husus ise bu isyanın bir “milliyetçi” karakteristiğinin altında bir nevi “ortodoks haçlı seferi” özelliği yatması. zira rusların tarihin bu döneminde osmanlı imparatorluğu bünyesindeki ortodoksları birer koz olarak kullanması (bir asır sonra ortodoksluk üzerinden yapılacak olan bu tarz şeylerin yerini slav milliyetçiliği alacaktı), yunan isyanında türk ve müslüman olanların yanı sıra yahudilere karşı da girişilen katliamlar ve hatta bağımsızlık savaşı sonrası “yunan bayrağının ortodoks haçıyla kutsanması”bize bu isyanda ortodoksluğun etkisini gösteriyor.

    oral sander, bu isyanı anlamamız için güzel bir noktaya parmak basar.

    sander, osmanlı diplomasi tarihinde küçük kaynarca antlaşması’nı içeriden dağılma sürecinin başlangıcı olarak niteler ve osmanlı topraklarındaki ortodoksların hamisi haline gelen rusya’nın yunanistan’ın bağımsızlığına giden süreci başlattığını belirtir. sonuç olarak, yunan aydınlanmasının öncülüğünde, orlof ayaklanması örneğinde ve küçük kaynarca antlaşması’nın sağladığı rus korumacılığının güdümünde osmanlı topraklarına gelen “batılı aydınlanma değerleri” milliyetçilik ve bağımsızlık gibi fikirler balkanlardaki hıristiyan toplumlar arasında yunanların öncülüğünde sosyal yaşamın bir parçası haline gelmeye başlamıştır.

    bir diğer husus ise rusların ortodoks hamiliğini üstlenmesinin yanı sıra, bu hamilik görevini osmanlı’yı hukuki açıdan zayıflatmak için de kullanmasıydı. küçük kaynarca’da gündeme gelen bir diğer hususta ise ruslar, imparatorluğun kendi hukukunda müslüman-gayrimüslim diye ayırdığı tebaayı bu anlayış aleyhinde kullanmak istiyordu.

    küçük kaynarca’da bundan dolayıdır ki, imparatorluğun mevcut hukuk sistemine aykırı olarak ruslar, yunan tebaaya akdeniz’de rus flamasıyla ticaret yapabilme imkanı tanımıştı. bu, aslında yunanistan’ı hukuki olarak imparatorluktan ayırmanın ilk adımıydı. zira böylelikle yunanlar bir rus tüccarın sahip olduğu imkanlara sahip olmanın yanı sıra batı ile daha haşır neşir olma imkanı da elde ediyordu. ancak akdeniz’de rus güvenceli deniz ticaretinin yunan isyanına en büyük katkısı, yunanistan’a gelen batılı zenginliğinin yunan toplumunda çok güçlü bir ticaret burjuvazisi oluşmuştu. hemen hemen napolyon savaşları ve fransız devrimine denk gelen bu dönemde de yunan bağımsızlığı fikrinin fikirbabaları olan adamantios korais’in yanı sıra idam edilen rigas fereos etkili olmuştu. kendisi ayrıca megali idea’nın da savunucularındandı.

    ayrıca, 1453'den 1821'e kadar osmanlı egemenliğinde kalan yunanistan'da türk nefretinin bir başka sebebi, osmanlı tebaasındaki müslüman-gayrimüslim ayrılığının yanı sıra gayrimüslim olan yunanistan'ın belirli kriterlere sahip çocukları kapıkulu ocağı'na devşirme olarak vermesi, osmanlı'da gayrimüslim tebaadan alınan cizye ve haraç vergileri de yunanların şikayet ettiği şeylerdi.

    bir diğer husus ise, isyanın her iki tarafın tarih kitaplarında yerlere vurula vurula bitirilemeyen, ama ne türk ne de yunan tarafının kendi işlediği suçları ve savaş suçlarını kabullenmediği bir ilginç yönü de, yazının başında söylediğim gibi katliamlardır.

    bu olaya "yunan isyanı" demek ihtilafa düşmemize sebebiyet verebilir, zira 1453'den yunan bağımsızlığına kadar yunanistan'da osmanlılara karşı pek çok başarısız ayaklanma çıkmış ve hepsi de kanlı bir biçimde bastırılmıştı. örneğin 1600'lerde dionysos filozofu adında bir yunan yanya'da bir isyan başlatmış ve isyan aslan paşa komutasındaki osmanlı ordusu tarafından kanlı şekilde bastırılmıştı. canlı ele geçirilen filozofu ise derisi yüzülerek idam edilmişti.

    yunanistan'daki ilk kayda değer isyan ise 1770 yılında çeşme'de osmanlı donanmasının imhasından hemen önceki orlov isyanıdır. ismini çariçe katerina dönemi amirallerinden ve çeşme'de osmanlı donanmasını imha eden kont aleksey grigoryeviç orlov'dan alır. 1768-74 osmanlı-rus savaşında rusya'nın daha çok geleneksel din bağlarını kullanarak yürüttüğü etkiler, bölge halkına yönelttiği ayaklanma çağrılarına kadar varan çabaları, özellikle yoksulluk ve topraksızlığın ciddi boyutlara ulaştığı mora'da geniş destek buldu. buna göre, 1768 osmanlı-rus savaşı sırasında mora kıyılarına gelen çariçe katerina’nın yakın ortağı olan amiral kont aleksey'in komutasındaki rus donanması, mora’da osmanlılara karşı bir isyanın çıkmasına neden olmuştu. orlov ve kardeşleri, mora yarımadasındaki yunan halkına muhtariyet vermekle görevlendirildi.

    ancak 1770 yılında başlayan orlov isyanı rusya'dan yeterli yardım göremeyince osmanlı (müslüman ve arnavut) birliklerince kısa sürede bastırıldı. rusların mora’yı terk etmesinden sonra orlov isyanına misilleme hazırlayan osmanlı kuvvetleri, yunanlara karşı büyük saldırılara başladılar. divan-ı hümayun'da yunan asilere misilleme yapılması kararına cezayirli gazi hasan paşa'nın karşı çıktığı söylenir. en azından yunan tarihçi konstantinos sathas, "türk egemenliği altındaki yunanistan 1453-1821)" eserinde böyle diyor. sathas'a göre cezayirli gazi hasan paşa'nın bu karara karşı çıktıktan sonra "yunan'ı kırarsak cizyeyi kim verir?" sözlerini sarf etmiştir.

    bütün bunlar olurken yunanistan'a yanya valisi olarak atanan bir adam karşımıza çıkar. alexandre dumas'ın sözünü ettiği, batılılara göre oryantalizmin ete kemiğe bürünmüş hali, tepedelenli ali paşa. ailesi katledildikten sonra tepedelenli ailesi güç kaybetse de ali paşa, doğru bir kadınla (bir paşa kızı) evlenerek tekrar nüfuz elde eder ve ikinci mahmud tarafından bir süre sonra yanya valiliğine atanır. padişah ve divan-ı hümayun, bu dönemde yeniçerilerin merkezde çıkardığı sorunlarla ve askeri ıslahat ve reformlarla uğraştığı için koca yunanistan, tepedelenli ali paşa'nın insafına kalmıştır. padişahın da onayıyla gitgide artan ayrılıkçı hareketlerin sert ve kesin bir şekilde bastırılması emri onanır.

    tepedelenli ali paşa, yunanistan'da bugün sevilmeyen bir adamdır. aslı arnavut olmakla birlikte, milliyetçi yunan hareketlerini kanlı bir biçimde ve askeri güç kullanarak bastırmaya kalkar ve bunda başarılı da olur. isyancılar bir süreliğine sindirilir, ancak bu sefer imparatorluk için iki sorun birden ortaya çıkmıştır :

    *ikinci bir kavalalı örneğine doğru ilerleyen ve çok güçlenen tepedelenli ali paşa
    *isyancı hareketler geçici olarak doğsa da yunanistan'da gitgide yükselen türk nefreti ve bu nefreti körükleyen başta rusya olmak üzere batılı devletler.

    tepedelenli ali paşa'nın yanya merkezli olmak üzere yunanistan'da elde ettiği güç, istanbul'da kendi makamlarını tehlikede gören divan-ı hümayun yetkililerini ve padişah ikinci mahmud'u rahatsız etmekteydi. bununla birlikte istanbul, yunanistan'daki otoritesi için tepedelenli ali paşa'yı gerekli görmekteydi. zira tepedelenli'nin ortadan kaldırılması, herkesten çok baskı altındaki yunanların işine gelecek ve yunanistan'da doldurulması çok zor bir güç boşluğu ortaya çıkacaktı.

    söylemekte fayda var, tepedelenli'nin bu otoritesi, korkuyu düşmanlarına karşı çok iyi kullanmasından geliyordu. bugün kendisinin adı yunanistan'da düşmanlarının kemiklerini kırdırmasıyla ve elbette zalongo dansı denilen vahim olaylarla anılır. zalongo dansı olarak bilinen olayda, parga'ya yakın bir yunan kasabası olan souli, bir ayaklanmaya katılır. tepedelenli'nin isyanı bastırması emredilir ve yunan kuvvetleri bozguna uğratılır. souli'de ise savaştan dolayı kadın ve çocuklardan başka hiç kimse yoktur. tepedelenli'nin ordusu souli üzerine yürüyüşe geçer ve ali paşa ve ordusunun zulmünden çekinen soulili kadınlar, üç gün süren bir kaçış sonucunda zalongo isimli bir uçuruma gelir. burada tecavüzden korktukları için ilk önce bebeklerini daha sonra kendilerini uçurumdan atarak topluca intihar ederler.

    kadınların sırf tepedelenli'nin eline düşmemek için böyle bir yolu seçmesi, bu adamın yunanistan'daki otoritesini hayal ettirir diye tahmin ediyorum.

    neyse efendim, tepedelenli'nin güçlenmesinden rahatsız olan ikinci mahmud, rikab-ı humayun kethüdası halet efendi'nin de etkisiyle tepedelenli ali paşa'yı yanya valiliği ve hali hazırda bulunduğu bütün görevlerden azleder. fener rum patrikhanesi tepedelenli'nin kötü ünü sebebiyle ikinci mahmud'un bu kararı vermesinde etkili olur.

    tepedelenli ali paşa, bunun üzerine isyan ederek yunanistan'da birkaç bölgeyi işgal ettikten sonra ikinci mahmud tepedelenli'nin işini bitirmek için hurşid ahmet paşa'yı görevlendirdi. ahmet paşa, tepedelenli'nin kuvvetlerini yendikten sonra ali paşa, kendi canına dokunulmaması şartıyla teslim olacağını ahmet paşa'ya bildirir ve ahmet paşa bu şartları kabul eder. ancak daha sonra ikinci mahmud, tepedelenli'nin yaşamasını sakıncalı bularak idam edilmesini emreder. tepedelenli ali paşa, idam haberini aldıktan sonra silahına davrandığı için kurşunla vurularak öldürülür. daha sonra kellesi padişah ikinci mahmud'a yollanır.

    bu, en çok yunanların işine gelecektir.

    isyanın başlaması

    yunanların talihi, isyan başladığı sıralarda osmanlı ordusu'nun tepedelenli'nin çıkardığı isyanlarla meşgul olması ve istanbul'da çok büyük bir güç boşluğu olmasıydı.

    isyanın mora ve ege adaları ile attika'da başlamasıysa bir zorunluluk gibiydi, zira rumların ciddi bir çoğunluk oldukları bölgeler bunlardı. teselye ve epir'de böyle bir nüfus çoğunluğuna sahip değillerdi. napolyon'un mısır'a çıkmasından başlayarak ingilizlerle rusların doğu akdeniz'e olan ilgilerinin artması gibi hususlar da gelişmelerin yakın arka planında kendisini gösterir. ruslar odessa ve diğer rus kentlerinde filik-i eterya (megalo idea'yı amaçlayan cemiyet) üyelerini örgütlemişler ve ortodoks kilisesini de bir ihtilal örgütü olarak arkalarına almışlardı. en kısa şekilde ifade etmek gerekirse, isyanın ideolojik gıdasını napolyon sonrası fransa'dan ; örgütsel, siyasi ve maddi desteğini rusya'dan aldığı ifade edilmelidir.

    ayaklanma, 1821 yılının şubat ayında, türklerin balyabarda dediği petras kentinde, mora yarımadası'nda patlak verdi. filik-i eterya bağlantılı olduğu bilinen germanos adında bir piskopos, mora'da isyanın fitilini ateşlemişti. hemen akabinde mora yarımadası'nda yeni bir cephe açtılar. 10.000 kadar rum petras kentine hakim olduktan sonra ilk önce petras kalesi dışında kalan türkler ve kale düştükten sonra da içindekiler, kadınlar ve bebekler de dahil olmak üzere öldürüldü. birkaç hafta içerisinde öldürülen türklerin sayısı 20.000'i aşmıştı. malları da yağma edildi. ayaklanma hemen hemen tüm mora'ya yayıldı. nisan ayında tripoliçe ve birkaç kale hariç yarımada isyancıların elindeydi. bu sırada mora'da çok az asker olması asilerin işlerini kolaylaştırmıştı. ancak, kalelerde oturan türkleri de kuşatarak imha etmeyi planlıyorlardı.

    tepedelenli isyanı sırasında hem onun askerleri hem de onu kuşatmış olan hurşit ahmet paşa, askerlerini mora'dan çekmişti. isyan adalarda da hızla yayıldı ve beklendiği gibi en sonunda atina ve orta yunanistan'a sıçradı. bu olayların daha en başında yunan ve ruslar, yunan bağımsızlığı için moldova'da ikinci bir cephe açtılar ve romenlerle bulgaristan ahalisinin de isyana katılmasını beklediler ancak bu gerçekleşmedi. moldova isyanı kısa sürede bastırıldı. çar yaveri aleksandr ipsilanti ile gregory sutsos liderliğinde yaş, kalaç ve bükreş'e giren asiler püskürtüldü. isyanın liderliğini yürütenlerden istanbullu ipsilanti'nin babası, napolyon zamanında eflak ve moldova hospodarı idi. kuzeydeki girişim başarısız olurken mora'daki isyan hızla büyüdü. bunun en önemli nedenlerinden birisi, osmanlıların ege'de deniz üstünlüğünü yitirmeleriydi.

    yunanistan'da bunlar olurken, istanbul'da yunanistan'da türk tebaaya yapılan katliamları duyan istanbul ahalisi, tarihe 1821 pogromu olarak geçen büyük bir katliam dalgası başlattılar.

    katliamın arka planında moldova'da ihanet ederek ruslar ile birlikte isyan eden ipsilanti'nin türkleri katlettiğine dair söylentiler istanbul'a kadar gelmişti. bununla birlikte fener rum patrikhanesi'ndeki filik-i eterya bağlantılı din adamları da ruslar ve yunan isyancılar lehine çalışıyordu. hem söylentiler hem de casusluk iddiaları yüzünden istanbul'da yedi tane rum piskoposu da sadrazamın emriye tutuklandı. tutuklanan yedi piskopostan istanbul ekümenik patriği v.gregorios, rus casusluğu iddiasıyla sadrazamın emriyle idam edildi ve cesedi türk halk tarafından istanbul sokaklarında sürüklendikten sonra haliç'e atıldı.

    burada dikkat çeken bir hadise ise osmanlı ordusu'nun isyanlar sırasındaki disiplinsizliğidir. 1821 istanbul pogromu, aslında 1955'deki 6-7 eylül olaylarına her açıdan çok benzer. bizzat padişahın çıkardığı fermanla imparatorluk bünyesinde birçok piskopos, papaz ve birçok rum, casusluk ve isyancılıktan dolayı idam edilmişti. ancak pogrom, resmi olarak olmasa da 1821'de mora'daki türk katliamlarına bir misilleme olarak bilhassa ulema sınıfı tarafından el altından körükleniyordu. patrik gregorios'un idamından cesaret alan istanbul'daki türkler, yaklaşık bir iki ay sürecek bir pogrom başlattılar. burada disiplinsizlik ise bizzat bu katliam, yağma ve tecavüz dalgasına yeniçerilerin çok aktif bir şekilde katılmış olması. birçok kilise bu pogrom sırasında tahrip edildi ve rumlara ait dükkanlar ve tezgahlar yağmalandı. mora'daki türk katliamlarına karşı müslüman tebaanın gazı önü alınacak cinsten değildi. benzer olaylar izmir'de de yaşandı. özellikle izmir'de birçok önde gelen rum ailesinin üyeleri asılarak veya kafaları kesilerek öldürüldü. savaş boyunca hem türk hem yunan tarafı bu tarz insanlık dışı olayları, bir diğerinin yaptığı katliama misilleme olarak yapacaktı. dahası, türk tarafının da bu savaşta yunanlar kadar ciddi katliam ve suçlara imza attığını da kendimize itiraf etmemiz gerekir. bilhassa, istanbul pogromuna, yağma, tecavüz, cinayet silsilelerine "osmanlı ordusu'nun en seçkin piyade gücü" (o zamanlar artık askeri bir yapılanmadan çok serserilerin ve ayak takımının toplandığı bir yerdi) olan yeniçerilerin disiplinsiz ve insanlıktan çıkmış bir şekilde iştirakı, bize osmanlı ordusu'nun, özellikle kapıkulu ocağı'nın son zamanlarına doğru ne denli askeri disiplinden ve bir "ordu" olmaktan uzak olduğunu gösteriyor.

    istanbul'da temmuz ayına kadar rumların idamı günlük bir rutin haline gelmişti. bizzat patrik eugenius, bab-ı ali'ye bir mektup yazarak duruma el koyulması için yalvarsa da bu dikkate alınmadı. daha sonra olayların çok büyümesi üzerine rusya'nın istanbul büyükelçisi stroganov, "bab-ı ali'nin olaya el koymaması halinde osmanlı imparatorluğu'nun bütün ortodoks devletlere savaşta olacağını" ilan etti ve temmuz ayında istanbul'da katliam durdu. ancak ya yunanistan ve oradaki türkler?

    ege denizi'nde üstünlüğünü yitiren osmanlı donanmasının yetersizliği de isyanın büyümesinde etkili olmuştu. 1821 ağustos ayında monemvasia kalesi'nde açlıktan teslim olan türkler öldürüldü. navarin'de 2000 türk katledildi. hayatta kalanları ise tripoliçe'ye sığındılar ama orası da düşünce savaşın en büyük katliamı tripoliçe'de yaşandı ve yunanlar da istanbul pogromunun intikamı olarak tripoliçe katliamını yaptılar. yunan kaynaklarına göre 10000, türk kaynaklarına göre ise 8000 dolayında türk vahşice öldürüldü. hatta alıntılar yapmak gerekirse :

    ingiliz tarihçi walter alison phillips tripoliçe katliamı hakkında:

    "üç gün boyunca şehrin sakinleri, bir vahşi çetenin kötülüğüne ve keyfine bırakıldı. yaş ve cinsiyet ayrımı yapılmadı. kadınlar ve çocuklar, öldürülmeden önce işkencelere tabî tutuldu. katliam o kadar büyüktü ki, kolokotronis kapıdan hisara kadar atının ayaklarının yere hiç dokunmadığını söyledi. şehirdeki yunan zaferinden sonra yol kenarları cesetler ile doldu. kadınların ve çocukların bulunduğu müslüman kitleleri, yakınlardaki dağlarda sığır gibi doğrandı."

    ingiliz tarihçi william st. clair katliam sırasında şehirde bulunan ingiliz subaylarının şahit olduklarını şöyle anlatır :

    "...10 bin üzerinde türk öldürüldü. paralarını sakladığı şüphe edilen tutsaklar işkence edildi. kolları ve bacakları kesildi ve ateşin üzerinde yavaş yavaş kızartıldılar. hamile olan kadınların karınları kesildi, kafaları kesildi ve köpek kafaları bacaklarının arasına sokuldu. cumadan pazara kadar hava çığlık sesleriyle doluydu. bir yunan 90 kişiyi öldürdüm diye övünüyordu. yahudi topluluğu sistemli bir şekilde işkenceden geçirildi. haftalarca aç bırakılan türk çocukları çaresiz yıkıntıların arasında koşarken yunanlar tarafından yere atıldılar sonra vuruldular. su kuyuları cesetlerle dolduruldu..."

    "yunanistan'daki türkler arkalarında az iz bıraktılar. 1821 ilkbaharında dünyanın geri kalanı tarafından arkalarından gözyaşı dökülmeden ve fark edilmeden aniden yok oldular. bir zamanlar yunanistan'ın bütün ülkenin etrafına dağılmış büyük bir türk nüfusuna sahip olduğuna bile inanmak zordu. bu ailelerin arasında varlıklı çiftçiler, tüccarlar, memurlar yaşıyordu ve yüzlerce yıl boyunca burada yaşamış ve buraları kendi yurtları olarak kabul etmişlerdi. kasıtlı ve acımasızca öldürüldüler ve hiçbir zaman pişmanlık gösterilmedi."

    savaşın bir başka büyük katliamı ise birkaç sene sonra osmanlı donanması'nın yakılacağı navarin'de yaşanmıştı.

    şehrin türk sakinleri, açlık yüzünden teslim olmayı önermişti. yunanlar da bunun üzerine şehrin sakinlerini mısır'a güvenli bir şekilde götürmeyi önerdi. teslim olma işlemi bitince, türkler şehirdeki tüm mallarını, tüm paralarını ve mücevherlerini yunanlara teslim etti; fakat yunanlar söz verdikleri güvenli yolculuğu gerçekleştirmeye niyetli değillerdi. müzakere eden yunanlardan biri olan poniropoulos, yıllar sonra general gordon'a teslim olma belgesinin türklerdeki kopyasını yok ettiğini ve böylece geride böyle bir anlaşmaya ilişkin bir kanıt kalmadığını söylemişti (george finlay, ingiliz tarihçi)

    finlay, katliama bizzat tanık olan phrantzes isimli bir yunan rahibin anlattıklarını bize şöyle aktarır:

    "mermiler ve kılıçlarla yaralanmış kadınlar kaçmak umuduyla denize koştu, bu sırada kasten vuruldular. kollarında bebekleri olan annelerin kıyafetleri çalındı ve tek gizlenme yeri olan denize koştular, suda çömelirken insan olmayan tüfekli askerler tarafından vuruldular. yunanlar bebekleri annelerinin kollarından aldı ve kayalara vurdu. üç ve dört yaşlarındaki çocuklar denize atılarak boğuldu. katliam bittiğinde cesetler ya denize atıldı ya da sahile yığıldı ve bir salgın hastalık tehdidiyle karşı karşıya kalındı." (george finlay - history of the greek revolution, sf. 215)

    velhasıl 1821 sonunda türkler sadece mora yarımadası'nda iki küçük kalede kalmışlardı.

    yunan ayaklanmasının ilk safhasında 1821 istanbul pogromu da dahil olmak üzere bab-ı ali'nin aczi dikkat çeker. buraya hızla güç sevk etme olanağı bulamamıştır. bu katliamlardan sonra imparatorluk genelinde başta edirne, kayseri, tarabya, edremit piskoposları ve bazı fenerli rum beyleri de misilleme olarak türkler tarafından öldürüldü.

    bu arada sisamlı rumlar sakız adası'na çıkıp ahaliyi ayaklandırdılar. ama kaptan-ı derya nasuh paşa burada asileri ve on binlerce rum'u imha etti. mora isyanındaki hunhar katliamlara sessiz kalan ingiliz, rus ve fransızlar ise osmanlı donanması'nın sakız adası'ndaki girişimlerini protesto etti.

    peki osmanlı imparatorluğu isyan sırasında böylesine büyük bir zaafa nasıl düşmüştü?

    öncelikle ifade edilmesi gereken husus osmanlı kıyı kentlerinde yoğunlaşmış olan rumların gerek ticari gemicilikte, gerek donanmada çok önemli bir rol oynuyor olmasıydı. yunan isyanının bir başka önemli noktası, osmanlı tarihinde hiç olmadığı kadar fazla osmanlı askerinin (osmanlı ordusu'ndaki yunanlar) taraf değiştirmiş olmasıydı, bilhassa donanmada.

    türkler, 1800'lü yılların şartlarında rumlarla kıyasla denizcilikle nadiren uğraşırdı. deniz ulaşımında rumların ağırlığı, özellikle fransız devrimi sonrasında bu ülkenin imtiyazlı gemilerinin osmanlı sularından çok büyük ölçüde çekilmesinden sonra daha da arttı. fransız gemilerinin büyük navlun kazancı rumlara geçti. ayrıca yazdığımız üzere küçük kaynarca'dan beri rumlar, rus koruması altında ticaret yapıp rusya'nın imkanlarından da istifade ediyorlardı.

    yunanlar deniz yollarına ve ulaşımına hakim olunca, özellikle ege adalarını her türlü faaliyet için etkili bir şekilde kullanmaya başladılar. osmanlı donanması ise seyir işlerinden anlayan rum denizcilerin kaçmasıyla adeta hareket edemez hale gelmişti. koca türk bahriyesinde bir tane türk seyir subayı yoktu!

    osmanlı savaş gemileri silahlı rum ticaret gemileri karşısında bile etkili olamıyordu. kaldı ki, kaptan-ı derya rütbesine erişenler de gene kayrılma yoluyla bu makama gelen cahil kişilerdi. donanma, 1773'te mühendishane-i bahr-i hümayun'un (deniz harp okulu) teşkili ve tersane-i amire'nin ıslahı sonucu cezayirli gazi hasan paşa'nın insanüstü çabalarıyla biraz olsun toparlanmış olsa da, 1800'lerin başında durum hiç de parlak değildi.

    örneğin 1821 yılında kaptan-ı deryalığa getirilen aptullah paşa, kayıkçılıktan gelerek saraya girdiği için yükselmişti. normalde lumbarağzı'ndan içeri sokulmayacak cinste bir herif, osmanlı donanması'nı komuta ediyordu. yardımcısı mehmed paşa da ondan geri kalmayacak şekilde bir cehaleti temsil ediyordu. hal böyle olunca mora'ya asker gönderilemediği gibi, oradaki garnizonların ihtiyaçları bile gönderilemedi. osmanlı kaptanları kayıkçı kahvelerine koşup donanma için mürettebat toplamaya çalıştılar ancak insanlar donanmaya katılmakta pek gönüllü değillerdi. sadece, istanbul tersanesinden iş almak için bekleyen çok sayıdaki italyan, dalmaçyalı ve maltalı gemi armacısının işe alınmasıyla bazı gemiler yola çıkarılabildi. her zaman olduğu gibi garp ocakları'ndan yardım istendi. donanma komutanlığına da nasuhoğlu ali paşa atandı. donanma nihayet 14 ağustos 1821 tarihinde istanbul'dan hareket ederek ahalinin isyan ettiği sisam adası önlerine geldi. ancak karaya çıkardığı askerler zor durumda kalınca onları geri aldılar. bununla birlikte mora'ya yardım götürmeyi başardılar ama artık durum kontrol altına alınamayacak kadar kötüleşmişti. bu arada lepanto'da (inebahtı) bulunan bazı asi gemilerini teslim alarak döndüler. 1822 yılı başlarında, psara ve sakız adası'ndaki türklerin öldürüldüğü ve ahalinin yunan ayaklanmasına katıldığı haberleri geldi. bu kez istanbul ve çeşme kayıkçıları geçen yılın aksine, gönüllü olarak donanmaya katıldılar. donanma 11 nisan 1822 günü sakız adası'na geldi. konuşmak üzere kıyıya gönderilen heyetin filikadan çıkar çıkmaz öldürülmeli üzerine kıyıya asker çıkarılarak asilerin idam edilmesi yoluna gidildi. bu eylemde öldürülenlerin sayısı, bunun biraz da mora katliamında öldürülen türklerin intikamını almak saikiyle yapıldığını düşündürtmektedir. avrupalıların ve kilisenin sakız katliamı olarak büyük bir propagandaya girişmeleri de bu olay üzerine meydana geldi.

    bu sırada, osmanlı donanması'nda işlerin nasıl özensiz yürütüldüğünü gösteren çok olumsuz örneklerden söz etmek gerekir.

    rumlar, osmanlılara saldırmak için onların zayıf olacağını düşündükleri zamanda, ramazan bayramı'nda bir baskın hazırladılar. iki ateş kayığı kendilerine avusturya teknesi süsü vererek gece karanlığında yanaştıkları gemileri yakacaktı. gerçekten de bu tekneler rum isyancılardan kaçtıklarını bağırarak yaklaştılar. kaptan-ı derya bunlara acımış ve birisinin de kendi gemisine yanaşmasına izin vermişti. bunun üzerine türk denizciler, ne olduğunu bile anlamadan iki patlama duydu. ateş gemilerinin azaltılmış personeli kayıklara binip kaçmışlar ve kaptan-ı derya nasuhzade ali paşa da bu patlamada şehit olmuştu. tarihçi ismâil hâmî dânişmend, bütün osmanlı yüksek görevlilerinin kısa biyografilerini verdiği eserinde, personelin daha hava kararmadan yaklaşan sözde avusturya gemileri konusunda kendisini uyardıklarını ama paşanın buna aldırış etmeden gaflet içerisinde gemisinde görev başında olması gerekirken "rakı içtiğini" yazar. (ismail hami danişmend, osmanlı tarihi kronolojisi, cilt5, sf 226)

    işin ilginci, bozcaada önünde buna benzer bir olayın daha meydana gelmesidir. tümamiral afif büyüktuğrul (allah rahmet eylesin), açık denizde güvenlik önlemi almadan yatan gemilerin bu cezayı çektikleri şeklinde bir ifade kullanır. (e. tümamiral afif büyüktuğrul, osmanlı deniz harp tarihi ve cumhuriyet donanması, cilt 2, sf 354)

    bu yılın önemli olaylarından bir başkası da küçük mehmed bey komutasındaki bir birliğin altı korsan gemisiyle yaptığı çatışmada çok kayıp vererek o sırada ingilizlerin denetiminde olan zenta adası'na sığınmasıdır. bunu gören adanın rum halkı sandallarla yanaşıp mürettebatın kafasını kesmiş, adaya çıkan türkleri korumaya çalışan ingiliz askerlerinden 6 tanesi de hengamede hayatını kaybetmişti.

    bu sırada yunanistan'da devlete isyan haline olan tepedelenli ali paşa, osmanlı devleti'ne karşı rusya'dan ve yunanlı isyancılardan yardım istemişti. ne var ki hüsrev paşa kuvvetleri tepedelenli'yi öldürmüş ve akabinde isyancıları yenilgiye uğratmıştı (1822). ne var ki tepedelenli gailesinin sona ermesini müteakip, bir başka güçlü osmanlı paşası devletten daha kuvvetli bir ordu kurmuştu ki, bu kişi, kavalalı mehmet ali paşa idi. sultan mahmud, mısır'da özerk bir yönetim kuran ve reformlar yaparak osmanlı modernleşmesinin de önüne geçen bu adamdan yardım istemekten başka bir çareye malik değildi. ona mora ve girit valiliklerini verdi. mehmed ali paşa, oğlu ibrahim paşa'yı isyanı bastıracak olan mısır ordusu'nun başına getirdi.

    ibrahim paşa 1824 senesinde 54 gemi ve iyi silahlanmış 16.000 kadar eğitimli disiplinli bir kara gücüyle rodos adası'na ayak bastı. burada kaptan-ı derya hüsrev paşa'nın filosuyla birleştikten sonra girit'e intikal etti. osmanlı kara birlikleri de onun emrine girdi. 1824 yılında mısır-osmanlı filosu, yunan filosunu yenerek navarin'e kuvvet çıkardı ve isyanı geriletti. 1826 yılındaysa büyük bir kara kuvveti osmanlı- mısır donanması tarafından mesolongi önlerine geldi. gemiler uzakta demirlemek zorunda kaldığı için karaya yeterince asker çıkarılıncaya dek savunmacı asiler takviye alarak hazırlıklarını artırmışlardı. buna rağmen kent iki ay sonra işgal edildi. ne var ki isyan artık 5. senesini doldururken büyük devletler işe karışma kararı aldılar. ingiltere'nin bu kararı almasında ingiliz kamuoyunun yunan taraftarı baskısıyla hükümetin kavalalı mehmed ali paşa'nın fazlaca güçlenmesinden duyduğu endişenin öne çıktığı görülmektedir. balkanlar'daki ortodoks halklarının ayaklanmasından korkan avusturya ise isyana destek verilmesine karşıydı. ama ingiltere, isyanın başlamasında en büyük amil olan rusya ve ayrıca mehmed ali paşa ile yakınlaşmak isteyen fransa ile birlikte hareket edecekleri bir platform oluşturmayı başardı. bu üç devlet yunanistan'ın bağımsızlığı için gerekirse osmanlı devleti ile savaşmayı kararlaştırdılar ve 6 temmuz tarihine aralarında yaptıkları londra protokolü sonucunda akdeniz'e bir rus, bir fransız ve bir ingiliz müşterek kuvvetinden müteşekkil bir kuvvet gönderdiler. osmanlı devleti'ne de yunanistan'ın bağımsızlığının tanınması için sakız adası başta olmak üzere 1821 istanbul pogromu ve imparatorluk genelinde rumlara yapılan saldırıları bahane ederek bab-ı ali'ye bir ültimatom verdi.

    yunan sularına gelen ingiliz filosunun komutanı amiral cordrington, fransız filosunun komutanı amiral de rigny, baltık'tan ege'ye doğru yola çıkan rus filosu da amiral heyden komutasında bulunuyordu. bunlar hükümetleri tarafından birleşik bir harekata karar vermek ve gerçekleştirmek konusunda yetkili kılınmıştı. amiral cordrington, aldıkları yetkileri osmanlıların ege'den yararlanmasını engelleme görevi şeklinde değerlendirdi ve ateş etme serbestisinin olup olmadığı sorulunca, buna sahip olduklarını bildirdi.

    bu dönemde osmanlı donanması bir yandan teselya'da yığınak yapıyor, diğer yandan da donanma, ege'deki bazı adalara hakim olmaya çalışıyordu. bunların başında osmanlı gemilerine karşı bir harekat üssü olarak kullanılan psara adası bulunmaktaydı. adadaki rum kuvvetleri durumları umutsuz hale gelince bir kısmı küçük teknelerle kaçarken, bir kısmı da ellerindeki tüm cephaneyi patlarak kendileriyle birlikte osmanlılara en fazla zararı vermeye çalıştılar. böylece ada her iki tarafın büyük kayıp verdikleri çatışmaları müteakip osmanlı denetimine geçti. ne var ki, bundan sonra diğer adalara karşı operasyon yapılmadı. esasen kavalalı, hüsrev paşa'nın kaptan-ı derya makamında bulunmasından hiç de hoşnut değildi. bunun üzerine çekilme tehdidinde bulununca, ikinci mahmud yelkenleri suya indirip hüsrev paşa'yı kaptan-ı derya görevinden azletti. yeni kaptan-ı derya çengeloğlu tahir paşa, isyanı bastıran kuvvetlerin başkomutanlığına getirilen kavalalı ibrahim paşa emrinde çalışacaktı.

    türk bahriyesinin en acı yenilgilerinden : navarin baskını, rus savaşı ve ihanetler zinciri

    1827 yılının ikinci yarısında, osmanlı devleti gene çok hassas bir durumla karşı karşıya bulunuyor, ancak bu duruma karşı gerekli tedbirleri alacak, istihbaratı değerlendirecek ve politika geliştirecek kurumsallıktan ve kadrolardan yoksun bulunuyordu. düşünsenize, günümüzde deniz kuvvetleri komutanının çok kritik bir harekatta görev başında içki içtiğini? o yıllarda donanma bu durumdaydı işte.

    rus-ingiliz-fransız cephesi ise yunan bağımsızlığını desteklemeye son derece kararlıydı. osmanlıların en büyük zafiyeti, zihin açıklığına sahip olmamalarıydı. yıllardır ardı adına gelen yenilgiler özgüvenlerini yitirmelerine ve beklenmedik durumlarda şaşkınlık yaşayıp, basiretlerinin bağlanmasına neden oluyordu.

    donanma komutanı çengeloğlu tahir paşa, aldığı talimat gereği cephane ve asker yüklü donanmsıyla navarin'e gelerek buradaki mısır gemilerinin yanına demir atmış, bazı gemilerini de isyan eden hydra adası'na göndermişti. tam da bu sırada bab-ı ali, rus-ingiliz ve fransız ültimatomunu geri çevirmiş bulunmaktaydı. bunun üzerine mısır ile özel bir ilişki peşinde olan fransız amirali, ibrahim paşa ile özel bir görüşme yapmak istemiş, o da bunu kabul etmişti. burada, fransızlar hydra adası'na karşı yapılan operasyonun durdurulmasını talep ettiler. görüşmeden sonra ibrahim paşa'nın navarin limanının tahkimatını kuvvetlenridiği, filonun açık denize çıkmasını engellediği gözlenmişti ki bu, muhtemelen donanmanın navarin'de kalması yolundaki isteklerinin kabulüydü. paşa sadece korint'e takviye için bir filo gönderilmesini emretti. bunun dışında ibrahim paşa ve fransız amiralin ne konuşulduğuna dair bir kayıt olmaması osmanlı devleti'nin düştüğü çaresizliği gösterir. komutanının yabancılarla yaptığı pazarlıktan haberi yoktu. bir sene önce yeniçeri ocağı'nı da kaldırmış olan osmanlılar, mısır ordusunun dışında elle tutulur bir askeri güce sahip değildi ve bir süre daha sahip olamayacaktı. ne var ki, mısır ordusu da osmanlı devleti'ne karşı ikili oynuyordu ve bir süre sonra savaş açmakta tereddüt etmeyecek, ibrahim paşa düşman bir ordunun başında istanbul'a doğru ilerleyecekti. bunlar belki de osmanlıların o tarihe kadar düştükleri en çaresiz durum ve en derin krizler silsilesiydi.

    (bkz: nizip muharebesi)

    muharebede askeri danışman sıfatıyla bizzat bulunan helmuth karl bernhard von moltke, "türkiye mektupları" eserinde o dönemler osmanlı ordusu'nun disiplinsizliğini bu eserinde anlatır. bilhassa asker kaçakları ve onların anadolu'da giriştikleri suçlar, askeri disiplin ve nizamdan yoksunluk, nizip muharebesinde osmanlı ordusunun yenilmesinin önemli yapı taşlarıydı. ayrıca (bkz: kütahya anlaşması)

    gelişmelere dönersek,

    korint'e gidecek filo gerek ingiliz filosunun önünü kesmesi, gerek hava koşulları sebebiyle navarin'e dönmek zorunda kaldı. ibrahim paşa da üstün düşman filosuyla savaşılmaması dışında bir talimat bırakmadan kara harekatını yönetmek üzere mora'ya gitti. fransızlar bunun üzerine navarin'e bir fransız gemisi sokarak keşiflerde bulundular. gemi, sözde mısır donanmasında çalışan fransızlara posta getirmekteydi. buna izin verilmesi başlı başına bir basiretsizlik örneğidir osmanlı donanması için. çengeloğlu tahir paşa, en azından limanda savunma tedbirleri alabilirdi. halbuki bu sırada mısır gemilerindeki fransızlar, yapılacak baskına karşı uyarılıyorlardı. kızıl düğün başlamak üzereydi ve orkestra, parolayı giriyordu.

    hatta mısır filosunun limandan çıkması için uyarı yapıldığı da söylenir. ve hatta gemilerdeki subayların bir mısır fırkateynine bindirilip gönderilmeye çalışılmaları dahi yeterli uyarı olmamış, kale komutanından da muhtemel bir olaya karşı hazırlanması istenmemişti. ne var ki komutanın ibrahim tarafından ateş açmamak üzere tembihlenmiş olması da olasılıklar arasındadır. her halükarda bundan sonra müttefik filosu limana girip rahatça mevzilendi ve aynı anda ateş açarak osmanlı donanması'nı tam bir kıyıma uğrattı. olay, bir muharebeden çok katliamdı aslında. türk gemileri toplarını düşmana çevirene kadar navarin'in dibini boylamıştı.

    üç buçuk saat süren çatışmada 57 türk gemisi battı ve 8000 asker şehit düştü. (sayısal veriler : yılmaz öztuna, türkiye tarihi, cilt 11, s 164)

    katliamsı muharebe, şöyle vuku bulmuştu :

    her üç amiral de, ateşkes şartlarına uyulması, osmanlı ordusu’nun mora'da yaptığı zulümleri durdurması ve filoları üslerine göndermesi hususlarında ayın 12'si ve 18'inde ibrahim paşa'ya iki mektup gönderirler. ibrahim daha önceden, sultanın reddettiği londra mutabakatını tanımadığını beyan etmiş ve asiler de bu anlaşmayı kabul etmemişlerdi. ibrahim'in 25 eylül'deki ve ekim başındaki ricatleri sonucu onun tekrar kuvvet kullanmayacağına kani olan amiraller, havanın kötüleşmesi nedeniyle navarin'i dışarıdan ablukaya almanın hemen hemen imkansız olacağını görerek, riskli de olsa ablukayı körfez içine taşımaya karar verdiler.

    müttefiklerin 12 ingiliz, 8 rus ve 7 fransız olmak üzere toplam 27 parça gemisi ile 17.500 denizcisi bulunmaktaydı. osmanlı filosunda ise, 40 nakliye gemisi haricinde üç osmanlı kalyonu, 22 fırkateyn (15 osmanlı, 4 mısır, 3 tunus), 30 parça kadar korvet (on parçası mısır), yedi brik, beş gulet ve altı ateş gemisi ile 22.000 asker mevcuttu. mehmed ali paşa’nın çabaları, kendisine yabana atılamayacak bir donanma kazandırmıştı; fakat navarin'de yatan donanmanın büyük kısmı istanbul'dan gelmişti. 5 kilometre uzunluk ve 4 kilometre genişlikteki navarin körfezi'nin ağzında, limana koruma sağlayan sphakteria adası (sapienza/burak adası) bulunur. açık denize çıkış, körfezin güney kısmındaki ve ada ile kıyı arasında yer alan 1,5 kilometrelik bir boğaz vasıtasıyla olup sahilde ve adada tabiye edilmiş top bataryaları vasıtasıyla daha da korunaklı hale getirilmiştir. mısır filosunun kaptanı le tellier'nin teklif ettiği şekilde tertiplenen osmanlılar, en güçlü gemileri at nalı şeklindeki birinci hatta dizdiler.

    at nalının içbükey kavisi liman girişine bakıyordu. ikinci hata yerleştirilen korvetler, birinci saf gemileri arasındaki boşluklardan ateş edebilecek şekilde dizilmişlerdi. hafif gemiler ile savaş güçleri düşük görülen üç tunus fırkateyni gibi birimler ise üçüncü safa yerleştiler. tüm osmanlı gemileri demir üzerindeydi ve inisiyatifi ellerinde bulunduran avrupalıların saldırısına karşı koymak zorundaydılar. çok fazla sayıdaki gemi, kaptanların büyük kısmının manevra kabiliyetlerine itimat edilmemesi ve özellikle körfezin darlığı; saf tertibinde demirlemiş fransız gemilerinin nelson'un filosu tarafından saldırıya uğradığı ebu hür (abukir) muharebesi'ni çarpıcı biçimde hatırlatmaktadır.

    osmanlı tertibini haber alan codrington, şu planı uyguladı: müttefik gemileri önce ingilizler, sonra fransızlar ve en son da ruslar olmak üzere körfeze girecekler ve at nalının içinde, türk ve mısır gemilerinin karşısına yerleşeceklerdi. böylece osmanlı birinci safındaki 22 gemi, 19 müttefik gemisi ile baş başa gelecekti. 20 ekim sabahı saat 11’de müttefik gemileri, sessiz kalan türk bataryaları önünden geçerek körfeze girdiler. saat 15:25'te ingiliz ve fransızlar yerlerini aldılar; ruslar da yerlerine geçmek üzereydiler ki, bir olay patlak verdi: türk denizcileri bir ateş gemisini hazırlamaya başlamışlardı ve ingiliz fırkateyni darthmouth'un filikalarından biri ateş teknesini açıkta tutmak üzere harekete geçtiği vakit, bir türk korvetinden hem filikaya hem de yakındaki fransız fırkateyni siréne'e ateş açıldı. her iki müttefik fırkateyninin karşılık vermesiyle donanmalar ateş içinde kaldı. burada kuşkusuz önceden tahmin edilemeyen kişisel ve kaçınılmaz bir inisiyatif kullanımı görünmektedir ; çünkü ne mısır amirali muharrem bey, ne de osmanlı amirali tahir paşa, böyle bir emir vermişti. boğazdaki bataryaların sessiz kalışı da ya ihtilaflı olarak ibrahim paşa'nın edip etmediğini bilmediğimiz ihanetinin, ya da topçunun inisiyatif kullanmaktan çekinmesi sonucu emir almadan ateş etmemesiydi. ki, boğazdaki türk topçusunun ateşi, müttefik gemileri için baştan tahrip edici olabilirdi. ne yazık ki ibrahim paşa da, fransız amiral de artık nefes almadığı için bu sırlar da onlarla birlikte mezara gitti. ihanet edip etmedigini asla bilemeyeceğiz kavalalı'nın.

    devam edelim,

    çarpışmaya katılacak büyük savaş gemisi sayısı her iki tarafta da neredeyse denkti. osmanlı komutanlarının muharebeye başlamakta tereddütleri, müttefik gemilerin gerektiği hallerde birbirlerinin yardımına koşmaları ve nihayet avrupalıların kabiliyeti, sürati ve isabetli ateşi hareketsiz osmanlı gemilerine galip geldi ; subaylarının cehaleti, mürettebatın cesaretini boşa harcamıştı.

    saat 17:30'da muharebe bitmişti. müttefikler 489 yaralı ve 182 ölü (80 ingiliz, 43 fransız ve 59 rus) vermişlerdi ; gemileri gerçekten büyük tehlikeler atlatmış olsa da, hepsi denize tekrar açılabilecek durumdaydı. osmanlılar açısında durum ise tam bir kıyımdı. ne savaş, ne muharebe, ne çatışma büyük bir katliamdı vuku bulan olay.

    tam dökümü yapılamıyorsa da yılmaz öztuna'ya göre 8000 şehit ; daniel panzac ve george finlay'a göre 3000-4000 ölü ve yaralıydı. gemi kayıpları ise kesin olmamakla birlikte 20 ekim akşamı müttefikler, yüzer halde bir fırkateyn ve 14 korvet ve bir brik saymışlardı. nitekim muharebe sırasında bir kısım savaş gemisi tamamen tahrip olmuş veya muharebe sonrasında mürettebatları tarafından tahrip edilmişlerse de az çok hasar gören diğer gemiler karaya oturtulmuş ve bunların en azından bir kısmı tamirat yapılarak tekrar yüzdürülebilmişti. böylece 7 aralık günü bir kalyon, 6 fırkateyn ve 10 parça hafif savaş gemisinden (bir kısmı muharebeden sonra navarin'e gelmişti) oluşan bir filo ile 30 parça nakliye gemisi navarin körfezi'nden çıkarak iskenderiye yolunu tuttu. müttefik filolar navarin sularını 25 ekim'de terk ettiler: fransızlar izmir'e, ingiliz ve ruslar malta'ya yönelmişlerdi. abukir muharebesinden sonra bonaparte nasıl mısır'a hapsolduysa, navarin'den sonra da kavalalı ibrahim paşa ordusuyla birlikte mora'ya hapsolmuştu. bu argümanlar onun ihanet etmedigini gösterse de, limana giren müttefik donanmasına kıyı topçusu tarafından en kritik anda ateş açılmaması, ibrahim paşa'nın donanmayı limana hapseden emirleri ve "tedbirleri" de onun türk tarafına ihanet ettigini göstermektedir. her halükarda gerçeği asla bilemeyeceğiz. takdir siz suserların.

    navarin baskını'nda ihanetin var olup olmadığı tartışmalıdır hala. ancak basiretsizliğin olduğu su götürmez bir gerçektir. kendisini savunamayan bir donanmanın tüm yetişmiş personeliyle beraber imhası anlaşılır bir şey değildir. hele ki limanda...

    tek açıklaması zihinlerdeki teslimiyettir. şimdi hem yunanistan'ın bağımsızlığı hem de rusya, osmanlılar yeni bir düzenli ordu kuramadan, içinde bulundukları zayıf durumdan istifade için yeni bir hücuma geçti. sadece bu değil, fransızlar da cezayir'i işgal etmek üzere hazırlığa giriştiler. navarin'den hemen sonra burayı ablukaya almışlardı. 1830 yılında karaya asker çıkararak işgale başlayacaklardı. bu olaylarla beraber, kavalalı mehmed ali paşa tarafından osmanlı tarafının varsaydığı ihanet, isyan ve savaşa dönüşecek, osmanlı donanması düşmana teslim edilerek bir başka felaket yaşanacaktı.

    navarin baskını 20 ekim 1827 günü meydana gelmişti. bu olayın türk bahriyesi için küçük düşürücü olduğu açıktır. osmanlılar büyük bir sıkıntı içerisinde olmasına rağmen karşılık vermek zorundaydı. ilk olarak boğazları yabancı gemilere kapattı ve yeni ordunun kuruluşunu (asakir-i mansure-i muhammediye) hızlandırdı. gerçi yeni ordu henüz hazır değildi ve uzun süre daha hazır olmayacaktı ama gene de kendisinden çok daha üstün rus kuvvetlerine karşı direniş gösterdi. buna rağmen 1828'de ruslar, varna'yı bile ele geçirecek kadar ilerlemişlerdi. bu arada çıkan salgın hastalıklarsa her iki tarafta muharebe kayıplarının çok üzerinde ölüme neden oldu. ingilizler savaşa karışmadılar. ruslar çok kayıp vermelerine rağmen savaşın ikinci yılında doğuda erzurum'a, batıdaysa edirne'ye kadar ilerlemişlerdi. istanbul bile tehdit altında kalınca osmanlılar kendilerine dayatılan barışa boyun eğmekten başka bir çare olmadığını anladılar. ruslar doğuda batum'a, batıda tuna'ya kadar olan karadeniz sahillerini aldılar.ayrıca yunanistan'ın bağımsızlığı tanınacak, büyük bir savaş tazminatı da ödenecekti. bu arada, eflak ve boğdan'daki rus nüfuzu da kabul edilmekteydi. pekala, bu felaketli savaş boyunca navarin felaketinden arta kalan osmanlı donanması neler yapabilmişti?

    pabuççu ahmet paşa komutasındaki osmanlı filosu biri büyük beşi küçük altı hat gemisi, 3 fırkateyn, 5 korvet ve 3 brikten kuruluydu. rus donanması ise 11 hat gemisi ile 2 fırkateyn ve 12 korvetten müteşekkildi. ne var ki kuvvet farkı gemi sayısındaki farkın çok ötesindeydi, zira osmanlı gemileri hala derme çatma halde ve eğitimsiz personelle denize çıkmak zorunda kalmaktaydı. bu durumda donanma 1828 senesi boyunca denize açılmadı. 1829 senesinde ise rus donanması'na süzebolu'yu işgal etme görevi verildi. türk donanmasının denize çıkmayacağı tahmin edilmekle beraber, her ihtimale karşı boğazın çıkışını gözetlemek üzere bir fırkateyn ile bir brik göndermişlerdi. fırkateyn, o gün denize açılacağı tutan osmanlı gemilerini görünce haber vermek için kuzeye yelken açtı ama o gece çıkan çok şiddetli fırtınada yolunu şaşırıp, sabah vakti kendisini osmanlı filosunun arasında bulmuştu. bir osmanlı gemisi bunu tanıyıp ele geçirdi ve istanbul'a getirdi. pabuççu ahmet paşa ise zaten muharebeye niyetli değildi. padişahın zoruyla denize çıkmıştı ve fırtınadan sonra hemen istanbul'a döndü.

    bu savaşta osmanlı donanmasının başarılı harekatları olsa da bu genel durumu etkilemedi. karadeniz'e hakim olan rus donanması kara birliklerinin operasyonlarını başarıyla destekleyerek süzebolu'dan sonra ağustos sonuna kadar meselperya, ahtapolu, vasiliko, iğneada ve midye'nin alınmasına yardım etti. bundan sonra, edirne antlaşması kabul edilmese ve yunanistan bağımsız olmasa, bir sonraki hedef istanbul'du.

    diğer yandan yunanistan'ın bağımsızlığı, osmanlı devleti açısından ege'de sürekli bir tehdit yarattı. bu ülke bundan sonra hiç ara vermeden sürekli bir saldırganlık güdecekti. ayrıca, osmanlı imparatorluğu'nda denizcilik konularına hakim olan kesim rumlardı. ticari denizcilik becerisi, hele o dönemde, derhal askeri yeteneğe dönüştürülebiliyordu. osmanlıların yitirdiğiyse şimdi hasım bir güçtü. ayrıca, yunanistan'ın kopması, balkanlar bir yana osmanlıların mısır ve garp ocakları ile bağlantısını da zayıflatmış, hem kopma eğilimleri hem de batılıların işgal girişimleri başlamıştı.

    böylece edirne antlaşması imzalandı. sırplara özerklik verilmesinin yanı sıra, osmanlılar, yunanistan'ın bağımsızlığını tanıdı. resmen ise 1832 senesinde imzalanan istanbul antlaşması ile tamamen bağımsız bir devlet konumuna geldi.

    ancak osmanlıların yenilgisi, yunanistan'ın bağımsızlığı, mehmed ali ve ibrahim paşa'nın göz koyduğu girit valiliği, hepsi de istanbul'da asılan rumların, mora'da öldürülen bebeklerin, navarin'de tecavüze uğrayıp bacak arası köpeklere parçalatılan kadınların cesetleri üzerinde yükseliyordu.

    yazıyı bitirirken, her savaşın bir "savaş suçları" bölümü vardır. ancak yunan isyanı veya "bağımsızlık savaşı"nda bu bölüm, savaşı kapsayan bölümden daha fazlasını teşkil ediyordu.

    yunan deyişiyle "küçük asya seferi", yani türk istiklal harbinde general anastasios papoulas ve ondan sonra general georgios hacıanestis'in kurmay heyetinde lojistik daire başkanı olarak görev yapmış yarbay spridonos'un hatıratında yazanlar, aslında kurtuluş savaşından tam 100 sene önce vuku bulan yunan isyanını özetliyordu :

    "...o gün türk telsizleri, konuşmaya çalıştıkları devrik yunanca ile nefret dolu bir ses tonuyla sürekli şu mesajı geçmeye başladı : 'yunanlılar, geçmişinizden utanın! kaçmayın da savaşalım!' "

    ve türk ordusu izmir'e ilerlerken spridonos, yunan ordusu'nun geri çekilirken anadolu'da yaptığı mezalime ithafen hatıratına komutanı hacıanestis'e söyledikleri şu cümleleri de eklemişti :

    "yaptıklarımızın hiçbiri kabul edilemez, yenilsek de medenice yenilelim! yunan ordusu neden yakarak,soyarak,öldürerek geri çekiliyor? neden bu kundakçıları, haydutları, katilleri, tecavüzcüleri durdurmuyoruz? sonra bu lekeyi nasıl temizleriz?"

    işte yunan isyanının askeri özetinden çok, insani özeti spridonos'un özetlediği şeklindeydi. isyan, hem türk hem de yunan tarihinde tarafların karşılıklı yaptıkları zulmlerden mütevellit kara bir lekeydi.

    "ulusun yaşamı tehlikeyle karşı karşıya kalmadıkça savaş bir cinayettir."

    -mustafa kemal atatürk.

    şerafettin turan, mustafa kemal atatürk: kendine özgü bir yaşam ve kişilik, bilgi yayınları, s. 597."

  • 18.02.2020 mackensen

16 Şubat 2020 Pazar

MEMORIES OF MURDER(2003)


https://www.imdb.com/title/tt0353969/?ref_=nm_flmg_wr_9

Virüs haberleri ile içinizi yeterince darlayamadıysam bir de film tavsiyesinde bulunayım. Oscar manyağı yapılan Parazit güzel film lakin aynı yönetmenin ondan daha da güzel bir filmi var, 2003 yılında ülkemizde Cinayet Günlüğü adı ile piyasaya sürüldü. Bunu da izleyin ağlanacak hale gülmenin sıradanlaştığı günümüz dünyasından son hız nasiplenmeye devam edin.

11 Şubat 2020 Salı

RUH HASTASI BİR TOPLUMDA HASTA OLMAYAN BİREYİN HAYATTAN KEYİF ALMASI MÜMKÜN MÜ?



Cevap veriyorum toplumu değiştirmediği ki bu zor tabi ve kendini toplumdan izole etmediği sürece pek mümkün değil. Sevgi yoksunu tiplerin her öpüşmeyi cinsellik olarak algılaması çok doğal ve tanımlayamadıkları bu şeyi ahlaksızlık olarak yaftalamaları da çok doğal. Ölmeden önce o kafanızın içindeki cehennemden çıkmak istiyorsanız sevgi kavramını kavramaya çalışın ve sevilebilir bireyler olmaya gayret edin yoksa ölene kadar kendi kininizde boğulacaksınız etrafa da bu zehiri saçacaksınız.

Edit: Bakınız bu yazdıklarımı Youtube'a da yazdım hemen cevap yetiştirmiş bu bahsettiğim zihniyetten biri o yazışmayı da ekleyeyim.



El Cevap: Hastalıklı bir toplumun hastalıklarına göre tavır takınmak bir tedavi biçimi mi? Ortalıkta sapıklar geziyor diye kadınları cinsel obje ilan edip onları insanlık onuruna aykırı biçimde paketlemek mi çözüm yoksa sapıklara karşı gereken hukuki ve eğitim yöntemlerini kullanıp onları baskılayarak sağlıklı ve mutlu hayatlar yaşamak mı? Deliyle deli olup deliye göre hayat tarzı mı belirleyeceğiz? Oradaki aşık çiftin çomarları kıskandırmak gibi bir derdi yok. Aklı başında kimse çomarların duygu ve düşünce dünyasını sallamıyor. Bunları bir kere sallamaya başlarsak işlerin nereye geldiği ortada. Hemen pornografik hikaye de yazmışsın orada ne olup bittiğini bilmeden yok bacak okşamalar yok sürtüşmeler. Size karşı bahane ya da gerekçe sunmuyoruz çünkü sizin bizden izahat almaya yetkin bir pozisyonunuz yok önce haddinizi ve yerini öğrenin ondan sonra fetva vermeye kalkışın. Sen ki bunu hayat görüşü olarak onaylamıyor olabilirsin o zaman yapma biri yaptığında da çevir kafanı. Sen kimsin insanların hayat tarzlarını özgürlüklerini her şeyden önce sevme ve sevilme haklarını gasp etmeye kalkışıyorsun?

Ba ba ba nasıl da kumaşını belli etmeden duramıyor :)





YİNE BİR KANDIRIRKEN KANDIRILMALAR



Yapılan işlemin resmi olmadığını kendileri de biliyor, ben nereden bileyim demişler yahu Alo SGK diye bir şey bile var numarası 170 doğrudan SGK müdürlüklerinin numaraları da var yıllardır nette, aç sor tv'de reklam gördüm böyle böyle diyorlar yiyor musunuz böyle numaraları diye. Tabi herkes yapıyordu, AKP'nin de haberi vardı bunca zamandır neden dur demediler madem öyle diye üste çıkmaya çalışıyorlar. O da %70 oy için anacım ama baktılar kasa tamtakır oldu, seçim işleri de nanay o zaman Alamancılara babay :/ Nasılsa ülkeyi savaşa sokunca seçim meçim de yalan olacak.

9 Şubat 2020 Pazar

DOKTOR MEZALİMİ

https://eksisozluk.com/entry/101835164?fbclid=IwAR0Ut7H9eCU1VZnTg2iC3CL_78c7fHmwGIvIpkgKwhVEmJF1kji-lODZD7k

Bu kazma iddia ettiği gibi hekim değildir inş zira bakınız ilgili konuyla alakalı mevzuat ne diyor. https://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=7.5.4847&MevzuatIliski=0&sourceXmlSearch=hasta%20haklar%C4%B1

Bu tip hekimlerle karşılaştığınızda bu mevzuatı hatırlatın ve buna rağmen ısrarla haklarınıza saygı göstermiyorlarsa Sağlık Bakanlığı'na şikayet edin. Ondan sonra bırakınız çalışma koşulları ile alakalı sabaha kadar ağlasınlar.

Sağlık sektöründeki çalışma şartlarını sıradan bir vatandaş olan ben oturduğum yerden iyileştiremeyeceğime göre meslek örgütleriniz şartların düzelmesi için gereğini yapsın. Biz vatandaş olarak bir şey yapamıyoruz kardeş, beş senede bir sandığa gel diyorlar orada beyan ettiğin fikrini sallayan da yok. Protesto yapsan hain yaftası ve dayaktan başka bir netice yok. Ama senin elinde yüksek uzmanlık gerektiren mesleğin var, örgütün var yani kozların var ve sen bunlarla hiçbir şey yapmayıp gelip bu hükümeti hiçbir şekilde desteklemeyenler de dahil vatandaşa carlıyorsun.

HASTA HAKLARI YÖNETMELİĞİ'nden

Sağlık Durumu İle İlgili Bilgi Alma Hakkı

Bilgilendirmenin Kapsamı

Madde 15- (Başlığı ile birlikte değişik:RG-8/5/2014-28994)

Hastaya;

a) Hastalığın muhtemel sebepleri ve nasıl seyredeceği,

b) Tıbbi müdahalenin kim tarafından nerede, ne şekilde ve nasıl yapılacağı ile tahmini süresi,

c) Diğer tanı ve tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler ile hastanın sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri,

ç) Muhtemel komplikasyonları,

d) Reddetme durumunda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri,

e) Kullanılacak ilaçların önemli özellikleri,

f) Sağlığı için kritik olan yaşam tarzı önerileri,

g) Gerektiğinde aynı konuda tıbbî yardıma nasıl ulaşabileceği,

hususlarında bilgi verilir.

5 Şubat 2020 Çarşamba

ŞUBAT 2020: UÇAK KAZASINDAN ÇIĞ DÜŞMESİNE DEPREME ORADAN SAVAŞ NARALARINA KISA KISA GÜNDEM MADDELERİ





Tam da Türkiye Cumhuriyeti'nde lakiklik ilkesinin kabul edilmesinin yıldönümünde güzel piyes. Bizde bütün yeminler namusumuz ve şerefimiz üzerine edilir. Namus ve şerefi beş para etmez değerler olarak görenlerin bu yemini önemsiz ve yetersiz bulmaları doğaldır. Zaten de ettikleri yeminleri sallamıyorlar görüldüğü üzere.



Şikayete bağlı bir suçta şahısların iradelerini dikkate almayıp alenen suç duyurusunda bulunun talimatı vermek de bilemiyorum yine bir demokratiklikler, kişilerin hak ve özgürlüklerine aşırı saygılar onlar bunlar. Taktik malum, suçlamaları asla kabul etmeyin hatta üste çıkın. Bir tane de savcı yok ki İlker Başbuğ'un iddialarını ihbar olarak değerlendirsin ve soruşturma açsın. Böyle de bir ülke. Yazık.




Bliyorsunuz AKP'den önce ülkemizde bırakın uçağı serum yoktu serum! Virüs ülkemize gelirse(tabi henüz gelmediği varsayımıyla) insanlığın soyunun kuruyacağından emin olabilirsiniz. Ha bu belki de iyi bir şey kim bilir. Bu olayda tek sevindiğim nihayet devletimize yakışır bir iş yapılmış ve aynı uçakla Çin'e tıbbi sarf malzemesi yardımı yapılmış. Gerçi Çin'r maske satma sevdasından ülkede maske kalmamış o da ayrı mevzu.
Suriye'nin toprak bütünlüğü mutabakatına imza atıp sonra BM tarafından da tanınmış(hatırlayınız Libya'daki iddialarını) resmi yönetimi Suriye topraklarına girmemesi konusunda uyarmak? Hayrola şahsım devletinin toprakları mı oldu oralar? Uluslararası alanda kim tanıyor bu iddiayı? Ne meclise danıştıkları var ne halkı sallıyorlar ne Türkiye'nin çıkarlarını umursuyorlar. Kafaya göre işlerine ne gelirse. Aynen devam edin bakalım. Yalnız bir küçük not o paçayı sıyıracağınızı vaadetmeleri filan var ya ha o iş öyle olmayacak yine kandırılacaksınız :/



https://eksisozluk.com/5-subat-2020-vandaki-ikinci-cigin-sorumlusu--6353889?a=popular

Asla dikkate alınmayacak haklı serzenişlerden bir diğeri. Kara komediden ibaret bir ülke. Virüs işini halletsinler Çin'e iltica edecem bari okumuş etmiş akıllı insanlar kahırları çekilir hiç olmazsa.




Hangi ara bu kadar duygusuz olmaya karar veriyor bunlar? Ölüm korkusundan delirip ben sallamıyorum yea böyle şeyleri demeye başlıyorlar diye düşünüyorum ben. Ek olarak elinde hiçbir veri olmadan uçak dandikmiş, pilot becerememiş inişi vs. diye sallayanların da kafasını ayrı seveyim. Havacılık zaten çok sayıda değişkenin kontrol altında tutulabilmesi ile devam edebilen aşırı hassas bir alan o yüzden uçak kazaları bu kadar detaylı bir şekilde takip ediliyor. Bazen en ufak bir ihmal, hata vs.'nin tespiti bu dünyadaki bütün havacılık anlayışını değiştiren bir gerekçe olabiliyor. Ve insanların ölümlerini dikkate almamız için biner biner ölmeleri gerekmiyor. Herkesin sadece bir canı var ve her insan ayrı bir dünya. Böyle tiplerin insanların yaşama sevincini öldürecek ölçüde pervasızca nette dolaşmalarını da ayrı seveyim.

Sabiha Gökçen'deki uçak kazası sonrasında ağır yaralıları otobüsle taşıyorlar ki kimde iç kanama var neler oluyor kimse bilemez böyle bir kaza sonrasında. Şu yapılanı Afganistan'da yapmazlar.
https://twitter.com/dozgurdunya/status/1225146733203730432?s=20

Uçak kazasının olduğu yere intikal eden polis aracı hendeğe düşüyor?!? Uyarı levhası yok diyor olayı anlatan da yahu burası Türkiye levha ne ola? Bu arada o polisler havaalanı polisleri muhtemelen ama bura nere, pist nerede, ortam neye benziyor bir kere bile çıkıp bakınmamışlarsa demek? İlaveten bu polisler Özel Harekat ha yani diyelim o uçakta terörist filan olsaydı müdahele edecek olanlar bunlar. Bu da Kongo'da bile olmaz.




Uzmanlarımız da evlere şenlik! NTV'ye çıkan "uzman" uçakta iki adet ayrılma olmuş neyse ki oralardan tahliyeleri yapabilmişler diyor?! Bahsettiği şey uçağın üçe bölünmüş olması alo?






Şirket politikalarını, pilotlara baskı yapıp yapmadıklarını bilemem de şu cehalet mi aptallık mı trollük mü neyse pespayelikler ne zaman biter? Biter mi? Pegasus Türkiye'nin en genç filosuna sahip. Bakımlar zaten zorunlu, yapılmazlarsa uçuş izni verilmemeli. Bu konu eğer ki sanıldığı gibi hava yolu şirketinin tasarrufuna bırakılmışsa onu denetimden sorumlulara soracaksınız. Pegasus GM'sine ambülans, hemşire, doktor, itfaiye eri soran tip de belli ki bu hizmetlerin havaalanı işletme hizmetleri olduğunu ve konunun hava yolu şirketi ile alakası olmadığını ya bilmiyor ya da maksat manipülasyon olsun. Daha rapor yok bir şey yok ortada Pegasus batsın diye atmadıkları takla kalmadı. Havacılık uluslararsı bir alan ve çok hassas dengelere bağlı velhasıl havacılıkta bir şirketin kapasitesinde en ufak bir sorun olsa evden bakkala uçurtmazlar onu. Yandaşlıktan nemalanacaklar diye yapmadıkları şerefsizlik yok pes. Yemin ediyorum Türkiye'yi devasa bir Cono mahallesine çevirdiler.



https://www.birgun.net/amp/haber/cemevine-diyanet-projesi-287021?__twitter_impression=true

Kaymakamlıklar eş zamanlı olarak camilerde Cuma günleri Alevi dedelerinin konuşma yapması için proje düzenlemedikçe bu bir misyonerlik faaliyetidir. Velhasıl her türlü misafirin başımızın üstünde yeri var safiyaneliğine lüzum yok. Zaten kültürümüzün deforme olması sonucu alakasız bir şekilde bir yanağına tokat atana öteki yanağını uzat gibi bizle alakasız tutumları benimsemek bizi bu hallere düşürdü. La olm biz Türküz, barbarız, koduk mu oturturuz alo? :)


Van'da muhtemelen 13 kaçak sığınmacı(ısrarla mülteci diyorlar bir de liboşlaın uydurduğu düzensiz göçmen tabiri var ki yasalarımızda hiçbir karşılığı olmayan bir kavram uydurması) donarak ölmüş maalesef eb azından iddialar bu yönde. Düne kadar Suriye'de vahşi bir iç savaş çıkmasını destekleyenler, sığınmacı kabülü prosedürlerine uyulmalı uyarılarımıza ensarız biz ensar diye çemkirenler bugün de bize neden yeterince üzülmüyorsunuz ulan ayılar diye çemkiriyorlar. Bazıları da diyor ki olan olmuş artık dönüp dönüp bunları konuşmanın anlamı yok. La olan oldu da olanı yapan pişman mı? Başka türlü bir çözüm üretme ve verilen hasarı tamir etme gibi bir niyeti var mı? Her şeyden önemlisi de çözüm üretme niyeti olsa dahi bunu yapabilecek kapasitesi var mı? O zaman neden susacakmışız acaba? Evrendeki bütün tanrılara bunlara elinizdeki en süper gazapları verin diyen mektup yazıyorum haberiniz olsun ulan çomarlar.

https://eksisozluk.com/entry/101816021?fbclid=IwAR0LrBnPk6ZVQos0mrPhyhjID9w1aIUsBEjh60ujLbVKFpJL3OmbA_y1GwI

Ara ara görüyorum TV'ye çıkan yorumcular Tayyip Erdoğan da bu yalakalıklardan rahatsızdır gibi laflar ediyorlar. Görün bakın bakalım ne kadar rahatsızmış. Twitter'da "İnşallah senden alıp sokak hayvanlarına verir." demişler. Amin.




Biri der senin oğlun da işsiz kalsın öbürü der senin oğlun da maraba olsun. İşsiz de olur marabalık da ayıp değildir ama sizler kendinizi hepten şaşırmışsınız.
İşler kesat gidiyorsa demek. Madem girdiniz bir şirk yoluna eşantiyon olarak yanmaz kefen de verilecek diyeydiniz tam olaydı? İşler kesat gidiyorsa demek. Madem girdiniz bir şirk yoluna eşantiyon olarak yanmaz kefen de verilecek diyeydiniz tam olaydı? Bu arada öte dünya hayallerinde de İnşaattan kopamıyorlar görüldüğü üzre.




Kule 06 için cleared to land diyor ve ama uyarmışlar diye savunuyorlar, clear to land demiş yani 06'ya iniş izni veriyorum demiş. Nereye izin veriyorsun önceki iki uçak pas geçmiş senin zaten çoktan 24'e yönlendirmen gerek o hızdaki ters rüzgarda. Bir de pisti değiştireceğiz de demişler uyarmışlar vs. diyorlar. Pisti değiştireceklerini yer ekibi başka bir uçağa söylüyor. Pilot neyin kafasında o da ayrı mevzu ama clear dedi ha tamam o zaman deyip rüzgarın yönü ve hızını mı dinlemedi yakıtı mı yoktu naptıysa demek onlar da kara kutu konuşmalarından ve kayıtlı verilerden belki anlaşılacak. Kuleyi masmasum ilan ettiler ya hayret bir şey.

https://eksisozluk.com/entry/101879109?fbclid=IwAR0JsTRaFC2cYMQg_StVk9eTgmYYLSU1oVb7tuJQ5kQswVwFrW4yURTzU54

Arkadaş özet geçmiş zaten yoruma lüzum yok.


https://eksisozluk.com/entry/101885803?fbclid=IwAR3lltnVzg1pH4SJ3SH1F475WoT5g2UVIl13L-k_kRkCScDB8UdHyCHd8H4

Anlatamazsın.


Hı hı bu kafayı savunan zamanında Almanya'da yaşasa ve eğer becerebilse SS subayı olur ve ülkesini bir güzel felakete sürüklerdi işte. Akıllarını slogana, gaza, demagojiye kiralık verenlere laf anlatmak zordur biz de o yüzden saldık çayıra mevlaları kayıra.


ABV alayınızın.


Piyonluğu da bizden öğrenecek değillerdi elbet.




Haber Türk'te görüntüleri defalarca yayınlayıp ballandıra ballandıra anlattılar. Halkın psikolojisini savaşa hazırlamaya çalışıyorsunuz da çomarlarınızdan başka kimse etkiniz altında değil onların da arzusu savaş yönünde değil zaten çaresizce son yalakalıklarını yapıyorlar işte.



Kuzu'ya da bak sen bir marifetler bir marifetler. Kara para aklama, uyuşturucu trafiği o bu bunlar malum sıradan işler bizim ülkemizde. Zaten bir Meksika bir bizden sorulur bu işler :)


Bizim neremizden dinlediğimiz önemli değil önemli olan Şahsım Cumhuriyeti'nin dinlememesi daha bunun ayırdına varamıyorsunuz. Yarın sizin de çaresiz çırpınışlarınız dinlenmeycek yani ona göre yapın yalakalıklarınızı.



Haşmetlimiz konuşmasında Tolstoy'dan alıntı yapmış yahu onca ayet onca hadis onca ilmihal varken yakışıyor mu "bizim" değerlerimize? Hayırdır Putin'e selam mı yolluyorsun yine neyin kafaları bunlar :)



Zaten de biliyorsunuz imparatorluklar daima böyle şuursuz, cahil ve aptal halkların omuzlarında yükselir hep :)

:)

İtidal, basiret, feraset ve asaletle yönetildiğimiz altın bir çağda yaşıyoruz :)


https://twitter.com/MikrofonX/status/1227497329378217985?s=09

Konuşmada fırıldak gibi dönmeden hemen önce din iman ahlak feraset yardırıyor bir de. Cehenneme güncelleme gelmiştir bunlar yüzünden zira mevcut teknoloji bunlara yetmez zannımca :/





700 kere doktor demiş, hasta olsanız ona gideceksiniz demiş şey yapalım ya doktorlara taç takalım ki yerimizi bilelim zavallı kulları olarak? Görgü şahidi defalarca kornoya basıldığı halde büfeden gelmemiş diyor eee onu napacaz? Suçu ve suçluyu övmek suçtur lakin saygılar abicim, içimin yağları eridi. Zenginlikte gözüm olmamıştır hiç sevmem de lakin bağzen zenginlik de güzel şeylere vesile oluyor. Umarız bu şenlikli eylem kamu spotu gibi olur da öküzler kafaya göre park yapmadan önce kapının önünü kapamayayım ambülans gelebilir, yolun köşesini gasp etmeyeyim itfaiye geçemeyebilir, evinden çıkmaya evine girmeye çalışan insanları delirtmeyeyim gelip anamı ağlatabilir derler.



https://eksisozluk.com/12-subat-2020-abd-turkiye-buyukelciligi-tweeti--6363786?a=popular&p=2

Kudüs mitingine eden katılmadınız dendiğinde bu videoyu yollayabilirlermiş :p




Baskıyla karar veren hakimlerin olduğu hukuk sistemini napacaz peki?
https://www.independentturkish.com/node/131626/haber/%E2%80%9Cburhan-kuzu-hakk%C4%B1nda-%C3%B6zel-b%C3%BCroda-soru%C5%9Fturma-ba%C5%9Flat%C4%B1ld%C4%B1%E2%80%9D



https://www.ntv.com.tr/ekonomi/ak-partinin-is-bankasinda-hisse-devri-icin-taslagi-hazir,DT_le166AECosCvnSR_BKg

Devasa bir Arap köyü olduk ya la :)




Şov işlerinden de hiç anlamıyorlar maalesef hele ki Kılıştar'da şovmen ışığı sıfır




Haggaten de çarıklıyı şehre indirmeyecekmişin daha da durmuyor nerelere nerelere gidiyor sonra


https://eksisozluk.com/elazigda-depremzedelerin-olume-terkedilmesi--6365007
Haber Türk'te gördüm haberi depremzede çadırları da beyaza büründü diye veriyorlar. Sanki çocuk masalı anlatılır gibi "beyaza büründü", "çadırlar akça pakça pambık gibi oldu"? ABV alayınızın.




https://eksisozluk.com/entry/102098142?fbclid=IwAR0bakABMh18hMMprh4bME8nn_SAlgDS2HL5whFNzGLSeuthzJZGfySxaHI

Birisi de şimdi ceza olarak görevden alırlar demiş şu durumda görevden almak ödül oluyor be canım alırlar mı bulmuşlar işte neyseah...






https://eksisozluk.com/entry/102170384?fbclid=IwAR0GhklH0HJxgJAnmLUSdWLgMnWaRlx-1b5vhnCm2iNQyB-A5eLaLQjuBd0

Sanki bunu konuşanlar muhalefetmiş gibi algı kas panpa. Kendi kendilerini güya mağdur etmek için yine başlamışlar senaryo yazmaya sonra vay efendim muhalefet böyle yaparsa tabi iktidardan inmezler goy goyu:)





Bekçilerin bıçaklanmasından bile nema kasacak kadar gözleri dönmüş maalesef oysa acı gerçekler varan bilmem kaç milyon :/ Bir de yetersiz seçim ve az eğitimle uzman erbaş olup savaşa gönderilenler var onların da alıyoruz acı haberlerini :/



https://eksisozluk.com/entry/102178640?fbclid=IwAR3ahcvS_QZifJzipPyRIOaGC1K9AauCYV21z3UcijiVCsWbVus_dzIp43o

Ülkedeki yozlaşmanın normalleşmesi adına küçük bir gösterge. Hızla en ilkel dönemlere doğru koşuyoruz kısfmet. Kendi kendilerine Allah affetsin deyip işin içinden çıktıklarını sanacak kadar da aymazları da bolcana.



Durumu hiç de parlak olmayan alım gücü düşük milyonlarca insanın hepsi akşam pazarını beklese hayatımızda ne değişebilir? Bu basit matematik hesabını bile yapamayan sözelcilerden tavsiyeler... Utanmıyorlar da evet en büyük sorunumuz bu hiç ama hiç utanmıyorlar. Mersolarının altında kalasıcalar.




Ülkecenek sürekli sallanıyoruz. Bu karda kışta sokakta kalan yoktur umarım.
http://www.koeri.boun.edu.tr/scripts/lst0.asp




https://www.independentturkish.com/node/130626/d%C3%BCnya/%C3%A7%C3%B6l-%C3%A7ekirgeleri-do%C4%9Fu-afrika%E2%80%99y%C4%B1-istila-etti-kara-k%C4%B1ta-a%C3%A7-kalabilir
Bunların da sebep oldukları kıtlık ayrı dert taşıdıkları hastalıklar ayrı dert. Daha da nerelere gidecekler bakalım. Çatlayana kadar yiyip ölen bir hayvan. Çok tanıdık.


https://www.bloomberght.com/erdogan-turkiye-japonya-ve-avrupa-nin-yerine-gecmeye-adaydir-2246696

Jet Fadıl'ın haksız yere vekilliği düşürüldü ya bunun için hah işte Fadıl'ın ahı tuttu na buraya yazıyorum,




https://tr.euronews.com/2020/02/17/hindistan-erdoganin-sozleri-nedeniyle-turkiye-ye-nota-verdi

O_o


https://eksisozluk.com/entry/102240668?fbclid=IwAR1TsGShncI4zyLKD8I35yXjj152jHtGfZk3hFF3J9346Ely67nCe943-Ms

Ve daha neler neler...


https://eksisozluk.com/entry/102257779?fbclid=IwAR2P47nUeMrxV1ja7kfkYG95ix8E4FUjPHztJ1Je_QdxHqVBXNt7hZ0stxw

O dönemde İstanbul Üniversitesi'nde öğrenciydim ve bu gerizekalılığın geliyor oluşuna gözlerimle şahit oldum ve tabi ki engelleyecek durumda değildim maalesef zira gerizekalılık aşırı bulaşıcı ve organize bir virüstür :/



https://eksisozluk.com/18-subat-2020-gezi-davasinin-karar-durusmasi--6371183?a=popular

Davacılara bak sen :) Hükümete karşı işlenen suç idari birimlere karşı işlenen suçları kapsamaz ilaveten hükümetin iş göremez hale gelmesini sağlayan koşulların elverişli olmuş olması şartı aranır. Bunlar oldu mu? Alakası bile yok elbet.

Edit: Ben bunu yazdıktan hemen sonra tüm sanıklar beraat etti. Burada etmeseler en geç Anayasa Mahkemesi hem usülden hem esastan bozacaktı kararı. Bu arada Anayasa Mahkemesi esasa karışamaz diye yaygın bir kanaat var hatta hukukçular bile söylüyor. Anayasa Mahkemesi Anayasa ile güvence altına alınmış olan haklarla ilgili karar alabilir dolayısıyla bir kanunun yanlış uygulanması yahut hiç uygulanmaması Anayasal bir hakkı önemli ölçüde zedeliyorsa karar verir. Pek çok da emsal karar var. Ha Anayasa Mahkemesi de güvenilmez lakin bu dava oradan dönecekti ve tazminatlara konu olacaktı zaten. Bu arada avukatlar da insanı ipten alır ipe verir. Osman Kavala'nın avukatı usülsüzlük var dava karar aşamasında değil esasa ilişkin savunma vermeyeceğiz demiş. Yahu mahkeme belli ki uzatmadan beraat verecek yoksa iptale konu olacak bu kadar aleni maddi hata yapar mı? Protesto etmeler bilmem neler sezgi yok bunlarda sezgi. Tabi bu kesinleşmiş bir karar değil itiraz edebilir savcılık o da ayrı mevzu. Fakat nihayetinde aslında siyaseten başka bir döneme girdik bunlar aslında bunun yansımaları. Not: Davalıların avukatlığını yapmak gibi bir niyetim yok.



Tünellere hele ki karlı buzlu havalarda ayı gibi hızla girenlere ibretlik zincirleme trafik kazası netice şimdilik 4 ölü 43 yaralı lakin ibret filan alınmayacak 2 gün sonra unutulacak elbet. 




https://simpleflying.com/pegasus-737-dusseldorf-evacuation/

Pegasus'un Dusseldorf havalimanındaki acil yolcu tahliyesi yer ekibinin kuleyi kulenin de pilotları yanlış uyarısından kaynaklıymış zira yapılan teknik incelemede standart ölçüler dahilinde bir fren ısınması tespit edilmiş. Bu mevzuyu da konu edinip epey bir propaganda kasmışlardı. Kartal İmam Hatipli THY yönetici kadrosu selam ve dua ile Pegasus'u bitirmeye çalışmaya devam ediyorsa demek :). Malum bunların derdi memleket gelişsin değil cepleri gelişsin ve ileriyi öyle bir göremiyorlar ki attıkları her adım hem kendilerinin hem ülkenin sonunu hızlandırıyor :/



:)




Bu şahıs bu kadar zamandır tutuklu anlaşıldığı kadarıyla bu soruşturma hakkında bir kere bile ifadesine başvurulmamış zaten de haberi bile yokmuş bu biraz bi dakka bi dakka bi de şey vardı deyip hukuka güveni hepten yerle yeksan etmeler bilmem neler. Ben sana soruşturma demiyorum naaapıyorsun diyorum?


Hepten kırdılar kafayı.



NATO'dan da gazı aldıysak keklik gibi avlanmaya hazır mıyız Türkiye?



https://www.dw.com/tr/bm-t%C3%BCrkiye-daha-fazla-suriyeli-almal%C4%B1/a-52448059

Ahırları yaptılar hepten bizi ama yetmiyor.





Yorum yapmaya değer mi?



ABD'li tarihçi yazar 7 yıl önce bunları söylediğinde bu adam İran'ın parayla konuşturduğu komplo teorisyeni diyorlardı, bunları söyleyen bizlereyse vatan haini diyorlardı hala da demeye devam ediyorlar. Artık gelinen nokta tam olarak bu ama bırakın sağlam dayanaklı öngörüyü görmezden gelmeyi artık gözlerinin önündeki gerçeği görmezden geliyorlar. Yapacak bir şey yok aradıkları belayı buldular ve belayadoyacaklar.






 Durum bu maalesef :(



"Yeni Türkiye" nasıl ama? Harika di mi? Aynen böyle devam edin bakalım.




İyiliği emretmek derken? Sonra çomarların totosu niye kalkıyor bilmem ne. Veriyorlar gazı veriyorlar gazı bu beyinsizlere al sana minnak padişahlar sultanlar bilmem neler...



Ecelim gelmediyse ölmem zaten deyip uçurumdan atlasana sen bir şey deneyeceğiz de? ABV alayınızın.




Muhalif olan herkese terörist diyen kafa halkın Anayasal protesto hakkını kullanmasına da terör girişimi der elbet. Yargılanacaksınız.




Aynen öyle bunlaaar terörist deyip artık bunlara yüz vermeyen seçmenlerine yaltaklanmaları da ayrı hesap. Sıkışınca yok efendim  türban mağduriyeti yok efendim bunlar terörik zaten biz gidelim de bunlar mı gelsin ağlanıyorlar paso. Muhalefette kafa mı var (ya da belki asıl soru şeref mi var), kafa(ya da şeref) olsa böyle bir iktidar kaç gün iltidarda kalabilirdi?




Daha geçen Rus savaş gemisi boğazda sürüklendi haberleri yapıldı o kadar alo?




Alkollü araba kullananlar kesinlikle taksirle cinayete teşebbüs cezasından(taksirle teşebbüs olmaz demeyin bakınız oluyor) hapse atılmalı. Öyle yalandan erteleme filan da olmamalı, yatacak en azından 5-6 ay ki bir daha bunu yapmaya kalkışmadan önce herkes bir düşünsün. Böyle vakalar da en az %90 azalır. Buna kaza demek ağır gerizekalılık belirtisi.



https://indigodergisi.com/2020/02/sabiha-gokcen-ucak-kazasi-karakutu/?fbclid=IwAR1OZ3P76jLAt9F8j7GFf8hsAxdRwHeNLJhlS0GVTSVLXFYm_EQP-usMpCw

Uluslararası havalimanlarında pilot ve havalimanı yetkililerinin iletişimi İngilizce olmak zorunda ama açın dinleyin şuradan sürekli Türkçe konuşuyorlar.  https://www.liveatc.net/search/?icao=SAW




https://eksisozluk.com/rusyanin-250-osolu-oldurmesi--6377491

Rusya bir Rus okulundaki çocukları rehin alan Çeçen teröristleri rehinelere bakmadan operasyon düzenleyen bir ülke ki bir çok çocuk da öldü bu acı olayda lakin Çeçenler de bir daha asla cesaret edemedi böyle bir şeye. Velhasıl Ruslar da Japonlar gibi merhametsiz ve inatçı bir topluluktur yani ağzını burnunu dağıtır kırar döker ötesini berisini düşünmez. Fotoğraflara bakamayanlar olacaktır anlatayım. Uygurlar, Çeçenler var çeşit çeşit milletten tipler de var misal zenciler var ama Afrikalı mı ne bilemem tabi muhtemelen Türk olan suretler de görülüyor. En vahimi perte çıkmış bir zırhlı araç var ki görünen o bizim tank zaten başka ne olabilir? Yani tankı düşmandan kapmış olsalar bu düşman Suriye ise model olarak bizimkine benziyor. Tankı bunların ellerine verme ihtimalimiz nedir bilemem ama tankın hemen yanı başında da cesetler var belli ki tankın içinden fırlamışlar. Olaylar böyle. Ve evet cihat cihat armalar yazılar bilmem neler onlar da var tabi bol bol.




http://www.haber7.com/dunya/haber/2945754-almanyadaki-saldiri-ile-ilgili-soke-eden-iddia

Tanıklardan biri Alman televizyonlarına servis edilen kişinin gerçek saldırgan olmadığına emin olduğunu söylemiş. Zaten saldırgan şöyle gelmiş böyle girmiş güvenlik kamerası görüntüleri düşerdi çoktan niye düşmediyse demek. Üstelik saldırgan annesini öldürüp intihar etmiş ve artık konuşamaz. Ne kovalıyorlarsa artık yine. Aman da komploya ne meraklısınız diyenler de kusura kalmasın böyle ruh hastası tiplerin paraya, mevkiye ve güce sahip olduğu bir dünyada her çeşit manyaklık mümkün.


Birkaç şehit!

Bırak bunlarla aynı ülkede yaşamayı aynı evrende olmaktan tiksiniyorum.





Haberi okuyacak olursanız göreceksiniz ki Tayyip'in atadığı ve daha önce de aynı konuda sabıkalı olduğu halde bu sebepten bırakın görevi kötüye kullanmak ve kamuyu zarara uğratmaktan sorgulatmadığı ve değiştirmediği valiyi hünkarım bu bürokratlar israf edip sizi kötü göstermeye çalışıyor diye şikayet ediyorlar. O sırada Tayyip onuncu sarayının, yüzüncü uçağının, beşyüzüncü zırhlı aracının kataloglarına bakıyor. Ya bu Doğu karda kışta yeterince eziyet çekmedi mi? Şu felaketleri biraz kuzeye biraz da iç bölgelere aldırsak mı artık bi?



Ruh hastalığı cehalette ısrarla birleşince sonuçları felaket oluyor ama komik de oluyor :/




Uçuşlara da kapatılacakmış havaalanları. Daha demin oldu canııım her yerleri kapatalım sanki ABD, Avrupa kapatıyor da diyen troller fırıl fırıl dönecek ne istediyseniz veriyorlar işte nankörler diyecekler bize. Maalesef bunları başımıza ciddi bir işler gelmeden yaptıklarını hiç sanmıyorum ama bir şey yapmaları da mucize gerçi malum mitingler, toplantılar bunların en büyük tutkusu, ya bize de bir şey olursa demişlerdir belki nihayet. Ölümsüz sanıyorlar ya kendilerini.




Trablus'ta 16 askerimizin öldürüldüğü açıklanmış. Açıklayan biz değiliz tabi biz en iyi ihtimalle ancak Libya'da birkaç bi bişi oldu der geçeriz hatta iddiaya göre subayları gizli saklı askeri törensiz gömüyor da olabiliriz. Aferin bize, Atatürk'ten sonra böyle bir noktaya gelmeyi başarmak da değişik bir beceri!



Rusya'da bir halk kahramanı çocuk hikayesi vardı efendim çocuk vergi olarak vermek yerine buğday mı ne saklayan babasını ihbar ediyor da bu arada babası idam ediliyor ondan sonra vay efendim öyle vatanseverlik böyle bilmem ne övmelere doyamıyorlar bir de malum Allah için oğlunu doğrama güzellemesi vardır. Bunlar da böyle tipler. Ulan başka görüntüler ve başka açılar da paylaşılmış ipuçlarını birleştirince aha bu bölgeden geçerlerken o sırada bombalama olmuş da diyemiyorsun ki evet teyit edilmeye muhtaç olsa da tamamen sallamasyon değil muhtemelen artı dün yaptılar, önceki gün, yaptılar daha önceki gün de yaptılar ve sen hiçbir şey diyemedin bugün neden yapmasınlar? Gammazlayın gammazlayın kafanıza nükleer yiyene kadar bu ülkenin iyiliğini, doğruluğunu, güzelliğini kovalayanları değil de matematik özürlü tiplerin sabah akşam kovaladığı kişisel hesaplarını savunun. O bombaları kafanıza yediğinizde çok geç olacak lakin tekrar ediyorum bir daha Atatürk gelmeyecek es kaza gelse bile sizlere acımayacak.


Monşerleri ne dinleyecekler onların hepsi hayat üniversitesinden mezun!





FETÖ'den içeri atıldı ya soruşturmayı başlatan savcı ve hakimler? Bazı kayıtlar delil olarak kullanılamıyor söz gelimi kişilerin kendi yaşam alanındaki konuşmalar. Zira özel hayatın gizliliği ihlali söz konusu oluyor ki burada doğrudan bir yetkisizlik var çünkü bunun istisnası yok.




Hala kanıt nerede diye sorup duruyorlar teröristinden rejimine devletine gelen giden Türk askeri öldürdüm diyor sen bırak sen ne diyorsun ulan ağırlığına sahip olmayı mitingde açılışta birkaç deyip geçiştiriyorsun. Kanıt ananda anana sor! Tevbe tevbe...



Bunlar kimin ülkesinden kimi kovuyor gerçekten çok merak ediyorum. Ulan çapsız çomar, ulan cahil, ulan gerizekalı, ulan zibidi, ulan vatan haini! Sen kimsin? Kimi nereden kovuyorsun ulan şuursuz?




https://eksisozluk.com/entry/102599458?fbclid=IwAR2bI6yg2j5EXEQZ0v-DGThoDPonUCxLOERE-tqRgQC3db_zwOSJhc7id9Q


O bozuk Türkçe ve mantıksız savlarla bundan da mağduriyet yontup ümmet muhabbeti çıkardın da aynı muhabbetle daha ne kadar idare edebileceksin acaba?




Bu çocuk öyle veya böyle bu şerefsiz gerizekalı sapıklarla aynı dünyada yaşayabilmenin yolunu bulacak ama bu hiçbir zaman alışma kaypaklığına varmayacak. İş ki bakalım asıl sen mi manyaksın ben mi iddialaşmasına girmesin ondan sonra bir bakmışsınız yine ağlaşıyorlar vay efendim bize şöyle yaptılar böyle yaptılar. Ya napılsaydı size acaba?


Bizim ülkede neden dahi yetişmiyor çünkü bir yanda ortalama çocuklarını at yarışına sokar gibi zorla sürmenaj edenler bir yandan ortalamaya göre yaşından önce gelişmiş bir sinir ağına sahip dahiyi standart çocuk kalıbına sokmaya çalışanlar. Ay yaşına uygun değil o kitap ay kavrayamaz ay ben öyle yetiştirmem çocuğumu bilmem ne. Sizin çocuklarınızda öyle özel bir cevher yokmuş ondan öyle yetişmişler sizin yetiştirmenizle alakası yok. Yani cevher olan çocuk zaten darlanır başka bilgilerin başka analizlerin peşine düşer ve şu an çağımız bilgiye ulaşmak için müsait öyle dağ başında kalakalmıyor kimse. Psikolojisi de gayet düzgün hatta siz "uzman" yetişkinlerin çoğunun psikolojisinden de düzgün hiç merak etmeyin ama sizin gibilerle yaşamak zamanla psikolojisini iyice zorlayacak tabi :/




Ne anlatsan boş beyinleri iptal bunların omurilikle idare ediyorlar işte.




Mantık biteli yıllar yıllar oldu "dadaistler" tarafından esir alındık çoktan.




He canım taksiciler öldürttü kafalara gel. Hala taksiciler gereksiz bık bık yapmasınlar bunlar taksi müşterisi değil zaten kısa mesafe gidiyorlar filan diyorlar. Hiçbir şeyi okumuyor, araştırmıyor, öğrenmiyorlar sonunda taksici savunacak hale düşürüyorlar insanı. Bu aletler her yaştan tipler tarafından saçma sapan bir şekilde yollara atlayıp ters yön, düz yön, kırmızı ışıkta geçme ve beceriksiz şekillerde kullanılıp insanların sürüş güvenliklerinin içine edebildikleri gibi kaldırıma çıkıp yayalara da bela olabiliyorlar. Sadece bizde böyle değil bilhassa Avrupa'da moda olmuş izledim görüntülerini youtube'da bu ne saçmalıktır dedim, hatta onlar da yasalara sokup önlem almaya çalışıyorlarmış yok kasktır kuraldır odur budur ama bunun önlemle çözülecek bir şey olduğunu hiç ama hiç sanmıyorum bunlar öyle bisiklet gibi tam kontrol sağlanabilir şeyler değil ama bisikletten bile daha hızlanıp kaykay gibi giden şeyler. Bize de geldiğini taksici serzenişinden duydum ve taksiciler bunlar trafiğin içine ediyor çok tehlikeli diye çemkirmiş gayet de haklılar.




https://www.birgun.net/haber/yurttasa-aksam-pazari-diyanet-e-dev-kulliye-289421

İnşaat tanrıları kurban istiyorsa demek.




Mesele hiçbir zaman inanç meselesi değildir. Asla. Fakat en yaygın bahanedir diyebiliriz.

https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/yilmaz-ozdil/bi-kac-tane-sehit-5644084/

https://eksisozluk.com/entry/102598803?fbclid=IwAR0PUZ9ZaJQ_0wP0bods7nC8kQmuhT6rawLgxINUxDpI1S6LQ1F5D3-jvC4

Yılmaz Özdil yine ahvalimizin özetini bir güzel çıkarmış da sondaki sorusuna bir şerhim olacak. Ne milleti? Millet olmanın unsurları nerede? Bıraktılar mı millet diye bir şey?




"Mahrem kalması gereken konular". Bu dünyada hiçbir kötülük gizli kalmaz Arınç'çım öyle veya böyle gerçekler ortaya çıkar.




Savaşı futbol maçı sanıyor herhalde?




https://www.reuters.com/article/us-syria-security-turkey-russia/russian-state-tv-turkish-army-is-firing-on-russian-planes-in-syrias-idlib-idUSKCN20L28N?feedType=RSS&feedName=topNews&__twitter_impression=true

Rusya devlet televizyonu İdlip'te TSK'nın Rus uçaklarını düşürmeye çalıştığını söylemiş. Bu konuyla ilgili bir sürü haber yapılmıştı gün içinde ama gayet resmi bir açıklama da yapılmış oldu böylelikle. Sonra Corona yüzünden borsa çöktü diyorlar Bloomberg'te orada burada bunlar da kim malum. Acaba ülkeyi anlamsızca savaşa sürükledikleri için çökmüş olmasın o borsanız oyunuz buyunuz?




Bu kafalarla ohoo bela bulmamak mümkün değil. Rusya böyle yapsa bile sen ne yapabilirsin bunu der ve dalar sen ne yapabilirsin? Beyinsizler, ne plan ne program ne strateji ne bişi Coni ne derse emredersiniz bilmem ne... Adamlar Avrupa'da Kırım'ı ilhak etti zinhar da yerinden kıpırdatamadı kimse sen güven Coni'ye daha dur bak neler gelecek başına.




İlk resmi açıklama. Açıklamayı yapan da vali?!


https://eksisozluk.com/entry/102770317?fbclid=IwAR1S9P3UXfEg0wNvt5gBVNffc5tXjMewf_iS9b7sC5J9-bdsVTkHTMH1fmo

Kimsenin tanımadığı bir devlet olma yolunda dünyanın en saçma, en hazin ve en insanlık dışı hareketlerini izliyoruz.



https://tr.wikipedia.org/wiki/So%C3%A7i_Mutabakat%C4%B1
Manzaraya bak burada 30km gösterilmiş, Soçi mutabakatına göre 30km SDG'nin geri çekileceği bölge, 32km güya genel kabul gören güvenli bölge, biz yine Soçi'ye göre 10 km derinlikte Ruslarla devriye yapacağız diye anlaştık, 32km'deki mevcut statükomuz da Barış Pınarı harekatı kapsamında yani PKK, IŞİD vs. için uzlaşılmış. Görüldüğü üzere Suriye'nin Kuzeydoğusunda Kürt devleti kurulmak üzere bekliyor, biz Esad'ı gel birlikte o devleti ortadan kaldıralım diye ikna etmeyi bir kenara bırak İdlip'e sıkışmış cihatçıları kurtarmak için uğraşıyoruz. Ne için? Sonra Kürtlerle savaşacaklar filan mı elbette hayır bir takım anlaşmalar yapılmış Rusya ABD'ye tamam demiş kurun Kürt devletini kalanı Esad'ın. Ha bir de görünen o ki İsrail'e Golan Tepeleri de verilmiş. Evet o kafa kesen cihatçıların asla uğramadığı İsrail. Zaten o devlet kurulduktan sonra güya cihatçı aslen ucuz asker çomarların ne yapabilecek? Bizi de oyalıyorlar işte vay efenim Esad şöyle, Esad'ın askerleri böyle yok mazlum cihatçılar bilmem ne. İş bitmiş fiş gitmiş buna çanak tutanlar gitmemek için neler kovalıyor. Açık söyleyeyim kimse için üzülmüyorum. 3 kuruş para için bir iş yapıyorum iddiasıyla her kim benim ülkemi böyle bir halin içine sokmaya katkı sunduysa onun başına her türlü bela gelsin ve daha hala da marifetlerini sadece izliyorsak biz zaten bize armağan edilen tam bağımsız özgür bir devletin hür vatandaşları olma halini hiç hak etmemişiz.



Doğru olup olmaması önemli değil çünkü bize gerçek haberler verilsin verilmesin bunlar olacak. O cihatçı görünümlü ucuz askelerin götünde gezinildiği sürece Rusya bütün Türk askerlerini bir bir öldürecek, en ufak bir hamlende de misliyle bedel ödettirmeye devam edecek. Ve bu konuda ne BM ne NATO ne Pakistan milli ordusu ne Kasımpaşalılar derneği ne okçular kulübü kimse ama hiç kimse hiçbir şey yapmayacak.




Öyle dememiş aslında Türkiye'de Afganlının kıymeti yok demiş. Türkün de yok kardeş.




Para para para...


Bunlar bu parasızlıkta sığınmacı taşıyan taksici, tekne ve otobüslere ceza da kesebilir ha çünkü bakınız 690 sayılı KHK ne diyor :)
MADDE 6 – 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“Göçmen kaçakçılığı suçunda kullanılan araca elkoyma

EK MADDE 1 – (1) Göçmen kaçakçılığı suçunun işlenmesinde kullanılan araçlara, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 128 inci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüne göre elkonulur.

(2) Birinci fıkraya göre elkonulan aracın;

a) Soruşturma ve kovuşturma devam ederken aynı suçun işlenmesinde tekrar kullanılması,

b) Türkiye’de sicile kayıtlı olmaması,

c) Toplam yolcu sayısına göre önemli sayıda göçmen taşınırken ele geçirilmesi,

ç) Suçun işlenmesini kolaylaştıracak özel tertibatının bulunması,

hallerinden birinin varlığı durumunda, elkonulan araç sahibine iade edilmez. Bu durumda sahibinin, aracın değeri kadar teminatı elkoyma tarihinden itibaren otuz gün içinde Maliye Bakanlığına teslim etmesi halinde, araç sahibine iade edilir. Aksi takdirde, Maliye Bakanlığı tarafından soruşturma ve kovuşturma sonucu beklenmeksizin derhal tasfiye olunur. Tasfiyenin satış suretiyle gerçekleşmesi halinde, satıştan elde edilen gelirden aracın muhafaza edilmesi ve satışı için gerekli olan bütün masraflar karşılandıktan sonra kalan miktar, kovuşturma sonucuna göre işlem yapılmak üzere emanet hesabına alınır.


(3) İkinci fıkra hükmünün uygulanmasındaki değerden, kara araçlarında kasko değeri; deniz araçlarında tekne ve makine sigortasına esas teşkil eden değer; sigortasız araçlar ile hava ve demiryolu araçlarında ise piyasa değeri anlaşılır.”




Yedirmemek için baş kesecekmiş primata da bak sen




:) Hani senin ne ABD'den ne Rusya'dan bir türlü almayı başaramadığın hava savunma sistemleri var ya hah onlar Suriye'de var S300, S400 ne ararsan var. Sen yine bir daha düşün istersen yiğido?




Dünyanın en işlevsiz meclisi goygoydan başka ne yapacağdı? İktidarına bir onun bastonu muhalefetine iki.



Devran dönünce tarih böyle yazılacak. Çomarların oyuncağı olan garibanların yitip gidişini oturup sadece izlediğimiz için o tarih bizi de yargılayacak.


Hala Atatürk Suriye'yi yakardı geyiği yapıyorlar. He canım Atatürk emperyalistlerin sadece aptalların yutacağı oyunları için Türk askerini harcardı ondan sonra gidip intikam alırdı. Kesin öyle olurmuştur. Yapacağınız algıya bir vereceğiniz gaza iki...



Sene 2013 megri megri seneleri hey gidi...




İki tane şehitlik var biri milli şehitlik yani yasalarca tanımlanmış vatan için canını feda etmiş insana verilen paye bir de dini şehitlik var. Atatürk ben size ölmeyi emrediyorum dediğinde vatan işgal altındaydı hem de "gavurlar" tarafından böyle bir durumda her türlü şehadetten bahsedilebilinir. Tabi bu işte kritik nokta vatan için canını feda etme yani vatanın içine etmek içinse tartışılabilinir bence. Bunlar pek bayılır dini olana, insanları ölüme yollarken gaza getirmek için pek tabi. Sanki imanlı olan biri kendi bilmiyor inancı neymiş habire tekrarlar dururlar staddaki amigo gibi ve fakat ölenin müslüman öldürenin müslüman olduğu durumda o iş öyle işlemiyor pek sanki? Zira Kuran'da sürekli Allah yolunda ölen kişiden bahsediyor. Ben müslümanım o değil dersen zaten doğrudan şirk? Sen müslümanla neyin cihatını yapıyorsun acaba? Cihatın şartları bellidir bir kere müslümana cihat yapılmaz zaten onun adı bildiğin düz savaş. Müslümanlığa saldıracak ve müslümanın ibadetine mani olacak olmadı seni müslümansın diye yerinden yurdundan edecek bilmem ne yapacak birileri de cihat edeceksin. Ondan gayrisi tatlı dille tebliğ ikna o bu? Ne anlatıyor bu goygoycular acaba? En kısa sürede en acılı biçimde soyun sopunla beraber yer değiştiresin ey utanmaz arlanmaz goygoycu. Biz Türküz böyle bozuk para gibi harcatmayız kendimizi elin çomarına çapulcusuna diyecem ama ağır sallıyor olacağım. Zaten bugün Moğolistan başkanının heyetiyle birlikte Çin'e yalaklanacak diye Çin ziyareti yapması ve dönüşte hastalanıp karantinaya alınmasını da okuduktan sonra dedim eh Cengiz Han ne Moğolluk kaldı ne Türklük. Bitmiş gitmiş her şey. Heder olmuş o cağnım genler.




Daha ne kadar düşebiliriz derken yepyeni seviyeler keşfediyorlar. Yeni sığınmacılara da Hatay'dan giriş yapın diye davetiye mi çıkarmışlar napmışlar öyle? La almıyorlar işte, zibilyon sığınmacı gelecek ondan saçmalıyoruz diyorlar yenilerine reklam yapıyorlar. Vay anasını seviyelere gel.


Eeeen güzeli bunları kendi haline bırakmak :/ Keşke Atam da öyle yapaydı, boş yere onca can onca emek. Hiç gerek yokmuş.


https://eksisozluk.com/entry/102800856?fbclid=IwAR3764nzf1W46aZ5as6jmzn2xXjjYjdNRlOp78Xuq7ZLwfoaDs20rFvqQvU

Bir insan empati kuramayabilir(bkz. psikopatlar) yahut canı istemez empati kurmaz(bkz. ben, gerçi yeni çalışmalara göre bu psikopatların içinde bulunduğu gerçek durum https://www.kigem.com/psikopatlar-empatiden-yoksun-degil.html) neyseah ama bu seviye bambaşka bir seviye. Ben sosyal davranış kodlarından muafım diyen anarşist bir duruş da değil. Bu ne hepimiz biliyoruz öyle değil mi?




https://sputniknews.com/amp/middleeast/202002291078432455-the-stolen-province-why-turkey-was-given-a-corner-of-syria-by-france-80-years-ago/

Ruslar Hatay aslında Suriye'nin muhabbetini çevirmeye başlamış. Ege adalarını kaptırdı Kuzey Kıbrıs'ı kaptırdı Hatay'ı da kaptırmasa hatrı kalırdı zaten.




https://eksiup.com/v/394619149

Arzın merkezine doğru yeni haller hareketler...




Kendilerinin yayınladığı canlı yayında naklen izlenilen şeye bile montaj diyecek kadar haysiyetsiz olmak. Kaç tane keriz düşürsek kardır kafası bunlar. Bir kaç tanesi bu başka günden diyerek şansını denemiş. Hadi bu yalanın belki daha bir gideri var zira başlık okuyan haber okumayan görüntü izlemeyen davar çok ama montaj ne kodumunun davarı?


Sıkışınca daha düne kadar hatta bana sorarsanız daha hala düşüp kalktıkları FETÖ'yü ileri sürüp FETÖ'cüsünüz zırtlaklığı. Kim tutuyor sizi buyurun alın "başkomutan"ınızı çıkın sefere?




ABV sizin yapacağınız açıklamanın da zürriyetinizin de.



Hay sizin hastalıklı romantizminize ona buna acıyarak egosunu okşayan mal kibirinize. Savaş var yokluk var tavşan gibi yavruluyorlar üste en azından karnım aç değil sırtım da pek demeyip dandik botlarla el kadar bebeleri de peşlerinde ölüme sürüklüyorlar. Bunlar bir de eşini çocuğunu yanında sürükleyenler bir de eşini çoluğunu çocuğunu savaş ortamında bırakıp tüyenler var sonra ağlanıyorlar karım da gelsin çocuğum da gelsin mağduruz. Kodumunun parazitleri. Yaşayabilmek içinmiş? Bak garibim Coronavirüsü de var olabilmek için ne taktikler geliştiriyor ne savaşlar veriyor neler neler yapıyor onu da sahiplensene?



Bunların buradaki sorunu görememelerinin sebebi ne cehaletleri ne görgüsüzlükleri. Vicdan mekanizmasını algılayamayacak ölçüde düşük seviyede beyin faaliyetleri. Bu da onları doğal kötü yapıyor haliyle :/ Tabi hemen bir kısım liboş diyebilir ki ha onlar da öyle demek bir suçları yok. Öyle değil işte, onlara laf anlatmaya çalışan onları uyaran milyonlar var ama dinlemiyorlar. Yok öyle yağma.



O işler hiç belli olmaz bugün gücünün yettiğine saldırır hepten köşeye sıkışınca önüne gelene.




İşte bunlar heb satanizm :/




Özendikleri şeye bak sen dünyanın en rezil teröristleri tarafından yönetilmek :)




Valla ne onları ne bizi almıyorlar anacım yoksa ben istemez miyim elimde mojitomla helaklardan helaklara koşuşunuzu uzaktan izleyeyim :/ 




Cık onu anlayamaz o hatta ekstra ekstra soktular içeri onu da anlayamaz.
Dünyada Yeni Coronavirüsü salgını var 4 milyonu daha soktu içeri. Bunlarda ne gibi hastalıklar var, bunlar terörist mi, katil mi, psikopat mı belli değil zaten de Avrupa'nın alacağı yok bunları bilmem ne. Arada garibanlıktan parası iyi diye uzman erbaş çavuş olan yeterince eğitim almamış çoluk çocuk ölüyor böyle böyle. Ülkemiz kafası çalışan insana hasret gömülüyor bataklığa.




Zirveyi Wuhan'da yapacaksanız neden olmasın?



Tabi ki muhtemelen zarf da bayılıyorum şu tüh ya tam da oyları %30'a düştüydü muhabbetine. 20 yıldır aynı muhabbet O_o O pırıl pırıl gençler o kimi atanamayan öğretmen kimi işsizlikten bunalmış bir başka genç, sırf yoksul ailesine destek olsun diye belki de hakikaten vatan için iyi bir şeyler yapıyorum zannıyla yitip giderken anası babası onlara sahip çıkmamış daha sırada var yollarım ben diye yırtınmışlar hatta -elbet hepsi değil elbet hep sürüden ayrılan her zaman olacak lakin- biz sahip çıksak onlara höt sen de kimsin ulan hayin der bir güzel taşlarlar bizi üstüne de tükürürler bize güzel kardeşim. Sen en iyisi bak beni dinle bunları kendi haline bırak ve bırak o pırıl pırıl gençler de kendi kendilerine sahip çıkmayı öğrensinler zira biz kimiz ki bir avuç zavallı, kifayetsiz, hayin kurtaracakmışız şehitler tepesi sakinlerini ba ba ba!




PKK ile savaşıyoruzdan gelinen noktaya bak. Halep'e saldırılıyor diyorlar ama kimse de sormuyor yahu orada Kürt devleti kurmuşlar şimdiden o uçaklar madem dalacaktı neden oraya dalmıyor mesela çoktan beri? Neden cihatçı poposunda dolanıp askerlerimizi kurban verdiniz de o bahaneyle ABD'nin yarım kalan işlerini hallediyorsunuz?




:)





Meclisin toplanmasına gerek yok yea deyip akabinde savaş açmak. Ve inanır mısınız bilmem ama Anayasa'mıza göre savaş açma yetkisi hala mecliste. Tabi yersen :/ https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tc_anayasasi.maddeler?p3=92









Ne yozlaşma ne çürüme bunlar bu kelimelerle tarif edilemiyor yeni kelimeler bulmamız lazım.




Zaten mühim olan moral anacım moralin iyi olduktan sonra isterlerse kazığa oturtsunlar hahahaaaay der geçersin O_o

Ve bu rezilliklerle dolu Şubat ayına veda ederken son sözlerim de şunlar olsun; Cansız bedeni kıyıya vuran Suriyeli bebek dramı üzerinden ne siyaset yapmışlardı hatta siyaset yapmalara doyamamışlardı şimdi aynı bebekleri dandik botlara tıkalayıp aynı yoldan yollayıp üste tef çalıp oynuyor ve bu durumu kutluyorlar. Böyle iblisler ancak ve ancak iblislikten anlar ondan gayrisi boş :/

https://mariadebonne.blogspot.com/2020/03/mart-2020-savas-naralarina-viruse.html