25 Nisan 2007 Çarşamba

yalnızlık


Ne çok kişiden dinlediniz di mi? Bi de ben anlatayım. Ne kadar kalabalık olursak o kadar iyidir. Ya da değildir. Her neyse.

Yalnızlık efenime söyliyim apartman yöneticisinin özene bezene daktilolarla neyim hazırladığı, aslında pek de iplemediğiniz apartman ile alakalı gönderileri şahsına yazılmış mektupçasına pür dikkat ve heyecanla okumaktır. Veya derhal çöpe yollamaktır.

Yalnızlık sıklıkla yere, duvara veya ellerine gözünü dikmektir. Boş bakışlar yalnız insanın doğasında vardır. Genel anlamda "burası neresi, ben kimim?" tandansıdır yalnızlık. Sürekli bir hafıza kaybıdır.

Yalnız insanı daha da yalnız hissettirecek insanlar da olur etrafında. Onları görmeli ve onlarla arasındaki kalın duvara sıklıkla toslamalı ki yalnız insan bu dünyadaki yerini bilsin, haddine vakıf olsun. Yani yalnız insan sap gibi dolaşmakla mükellef değildir. Yalnız insanın müfredat gereği çekeceği çilesi kalabalık ve gürültülü olabilir.

Yalnız insan bazen yazı yazar. Okuma yazma öğrenecek kadar sosyalleşebilmişse tabi. Ama yalnız insan haybeye yazar. Bu gibi sebeplerden, kendi kendine konuşmayı tercih eder çoğu .

Yalnız insanın oyuncakları, aletleri, edevatları, eşyaları vardır. Bunlar da tektir genelde. Tek kahve fincanı, asla bir takımın parçası olmayan toplama tabaklar. Misafir gelince en çok bunlar şaşırtır yalnız insanı.

Söz misafirden açılınca yalnız insan yalnız kala kala toplumun basit ama bir o ölçüde etkili bazı kurallarını unutur. Misal misafirliğe gittiğiniz bir arkadaşınızın tuvaletinin önünden geçerken ve de o da işerken kendisiyle gözgöze gelirseniz, arkadaşınıza bitki filan hediye edin. Yalnız o. Unutmuş insanları.

Yalnız insanlar zamanla delirirler doğru. Doğa onlara sürü halinde gez derken isyan eden bu cibiliyetsizler genellikle beyinlerinin oyunlarına kaptırırlar kendilerini zamanla. Neyseki artık yalnız kalmazlar bu sayede.

Yalnızlık anlaşılacağı üzre fevkalade meşakkatli bir o kadar pohtan bişiydir çok afedersiniz. Tıpkı yukarıdaki fotoğrafta tespit edilebileceği üzere bir nevi kendi popona kazık sokmak gibidir. Ama mülkiyetçi kişilik der ki "elalem sokacağına ben sokayım". Her zamanki gibi bir sokma hadisesidir anlayacağınız. Ah bu doğa yok mu, bu doğa.

1 yorum:

  1. "...
    kertenkele uyandığında, kendisinin hayatta kalan son kertenkele olduğunu anladı.
    ailesi ve bütün arkadaşları gitmişlerdi.
    sevmedikleri, okulda ona kötü davrananlar-hepsi- gitmişlerdi.
    kertenkele artık yalnızdı...
    ailesini ve arkadaşlarını özlüyordu.
    hatta düşmanlarını bile.
    yalnız olmaktansa,
    düşmanların ile olmak daha iyidir.
    aklından geçen bunlardı.
    güneş doğarken düşündü...
    yaşamanın ne anlamı var...
    eğer konuşacak hiç kimse yoksa
    eğer son kertenkele iseniz...
    böyle düşünmenin hiçbir anlamı yoktu."

    Ruang rak noi nid mahasan (2003) - Pen-Ek Ratanaruang

    YanıtlaSil

Yorumlar spam değilse küfür vs. içerse dahi yayınlanır ama biraz vakit alır :)