1 Haziran 2017 Perşembe

Kelimeler...

İletişim kurarken seçilen kelimeler albayım, o kadar da mühimler ki. İnsanların kafasından geçenleri değil(zaten kafalarından geçenlerin çoğu kendilerine ait olmuyor, başka kafalardan geçmiş ve geçiyor olanların genellikle algılanmamış, anlaşılmamış başarısız replikaları) doğrudan karakterlerini görebiliyorsunuz.

Kutsalıma laf etme: Ben bir şeyler üzerine düşünmek ve bunun neticesinde kaçınılmaz olarak eylemelere dönüşecek kararları almak istemiyorum. Bu tip sorumlulukları almaya yetecek kapasitem yok. Buna yetecek ne aklım, ne bilgim, ne de cesaretim var. O yüzden sadece taraf olup o sürünün gücünden nemalanmak istiyorum. Havladığıma bakma. Yeryüzündeki sayısız korkaktan bir diğeriyim işte.

Bunun dinden soyutlanmış ama o mantıktan fazla da uzaklaşamamış modelleri: Töreme laf etme, ideolojimi (fikirlerimi?) küçümseme, bana saygı duy!

Dogma yani sorgulanılamazlık zırhına bürünmüş hiçbir şey saygıdeğer olamaz. Siz her şeyi yanlış anladığınız gibi saygıyı da başka başka şeylerle karıştırıyorsunuz. Güce tapmak mesela. Bunu saygı sananlar var. Aman kalbini kırmayayım "merhameti"(o sırada pazarlarda çocuklar seks kölesi olarak satılıyor filan ama bir gerizekalının kalbi çok daha mühim tabi).

Bana birisi gerizekalı dese bu ithamını önemsemem. Çünkü ne olduğumu biliyorum. Muhtemelen amacı dur şuna şöyle bir şey söyleyeyim de kendini kötü hissetsin gibi bir şey. Genellikle de yansıtmadır bu tip şeyler. Sabah akşam yalan söyleyen tiplerin önüne gelene yalancı demesi gibi. İşte bunlar bu dünyada yaşamakta zorlanan insanların savunma mekanizmaları hep. Kendim adına değil de o kişi adına üzülüyorum tabi. Çaresizlik beni her zaman hüzünlendirir. Ne sağlam bir fikirle geliyor(yanlışlanması zor ve ufuk açıcı) ne de bana açabileceği yeni bir pencere(karşısındakini sabit fikirler hapishanesinden çıkarıp özgür kılacak yahut başka bir hapse de tıkabilir tabi) var. Sadece anı kurtarmak için debeleniyor. Köşeye sıkışmışlık, ne yapacağını bilememek bunlar bütün insanlığın aşina olduğu zor haller. Hangi sosyal, ekonomik, entelektüel gurplandırmaya dahil olursak olalım hepimiz öyle veya böyle bu duygu tadıyoruz. Yaşamak zor meşgale.

Karakterler albayım, karakterler bizim yaşama alanımızı şekillendirir. Güvenli veya huzurlu oluruz yahut tatminsiz ve hırçın. Elbette her gün güneşli olmayacak. Çünkü migren var mesela, sürpriz yıldırımlar düşüyor hatta kıtalar, plakalar oradan oraya kayıyor. Belki bir gün onlarla ilgili de bir şeyler yapmaya fırsatımız olur. Belki bir gün beynimizde sıkışıp kalmak yerine biraz hava almaya karar veririz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar spam değilse küfür vs. içerse dahi yayınlanır ama biraz vakit alır :)