7 Şubat 2018 Çarşamba

VAKTİYLE BİR ATSIZ VARMIŞ

Atsız her şeyden önce bir hatırlatıcıdır ve Türklerde atasını hatırlatmak öncelikli bir vefa borcudur, kaldı ki Atsız bundan da ötesine imza atmış önemli bir kilometre taşı.

Atsız'ın dile hakimiyeti, düşüncelerini net, doğrudan, sade bir şekilde aktarması ve tüm bu özellikleri tercih etmek gibi bir güçlüğe rağmen etkileyici metinler yazabilmesi gerçekten hayranlık uyandırıcı. Uzmanlığı olması bir yana bu iş yetenek ve inanmışlıkla yapılmış belli ki.

Atsız'ın siyasi metinlerini yazdığı dönem Türkler için geri dönüşü imkansız olmayan ama zorlu bir dönemecin zirve yaptığı bir dönem. Atsız bu ülkede tabutlukta yatırılmıştır. Ölmeden mezara gömülmeye çalışılmış, tek gıdası bir kuru çay olmak suretiyle giderlerin pis kokusu içinde ve malum ihtiyaçlarını da göremeden işkenceye tabi tutulmuştur. Fakat tabi bunlar ancak güçsüz insanlarda işe yarayan caydırma teknikleri. Atsız'ın ne kadar güçlü bir karakter olduğu düşmanları da dahil herkesin malumudur. Şimdi biz de yine korkunç bir dönemeçin olduğu bir dönemden geçiyoruz. Geçmişte olanları gözümüzün önünden geçirip bugün geldiğimiz noktaya göre ne yapmalıyız ve nasıl yapmalıyızı tekrar ve tekrar düşünmemiz gerekli. Atatürk bilim beni yalanlarsa bilime güvenin demiştir. Bizler de her şeyden önce geçmişimize ve geleceğimize bilimsel bakış açısıyla bakmalıyız. Türk Milleti duygusal bir milletir ama duygularının esiri bir millet değildir. Yeri gelir bu dünyayı başlarına yıkarız. Yine Atatürk'ten örnek vermek gerekrise, Atatürk eğer bugün bu cephede savaşırken Tengri kazanmamız izin vermezse bu ülkeyi yakar yıkar bir kuru çöl bırakırız ellerine demiştir. Fakat o noktaya gelmeden önce yapılması ne lazımsa onu yapmak gerekir bu da cin olmadan adam çarpmaya kalkışıp dünyayı fethedeceğiz naraları atmak olamaz elbet. At sürdüğümüz otağ kurduğumuz her toprak bizim değildir. O mantıkla tüm dünya bizim dememiz lazım gelir ki bu da bizim mal mülk sevdalısı budalalardan olduğumuzu kabul etmemiz demektir. Bu da bize göre bir şey olamaz. Bunlar açgözlü korkak milletlerin hayalleri. Unutulmaması gereken bir şey var, zorbalıkla yönetmek ancak beceriksizlerin tercih edeceği bir yöntemdir. Ha çıkış yolu bulamazsak, kabul edersek şartların çok ağır olduğunu ve bunları aşmanın mümkün olmadığını zorbalığı da tercih ederiz ve bunu özenti bir diktatör gibi değil bir kurt gibi yaparız elbet.
Velhasıl onun da dediği gibi samimi Türkler olalım, fikirlerimizi geliştirmeye, konuşmaya, tartışmaya; en doğruyu, en güzeli, en gerçeği aramaya devam edelim...

Vaktiyle bir Atsız varmış, iyi ki varmış, var olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar spam değilse küfür vs. içerse dahi yayınlanır ama biraz vakit alır :)