1 Eylül 2017 Cuma

DUYGULARIN KİMYASI

Başlığa bakınca seksten bahsedeceğim sanmış olabilirsiniz ama tabi ki sıkıcı bir konudan bahsedeceğim. Beyin. Ortaokul bilgilerinizi tazelemekte fayda görüyorum çünkü belli ki hiçbir şey öğrenmediğiniz için bol bol saçmalıyorsunuz.

Biliyorsunuz uzmanı olmadığım konularda konuşmaktan nefret ederim ama neyse ki hiçbir konuda uzman olmadığım için istediğim kadar yazacağım şimdi.

Biliyorsunuz dünyayı şarlatanlara ve delilere kaptırdık. Bilim de dahil. Tanrı parçacığı, ruh molekülü bilmem nesi cahilin çomarın delinin ağzında sakız oldu. İnternete biraz göz gezdirirseniz göreceksiniz ki bilimsel ünvanlılar da dahil tüm bu bilimsel araştırma konusu olguları kendi acayip bir o kadar hastalıklı hikayelerinin sağlaması olarak kullanmak üzere ciddi ciddi yayınlar yapıyorlar.

Bu aşamaya gelmemizde o pek sevdiğiniz Einstein ve Hawking gibi tiplerin bilimsel ciddiyetten uzak abuk tutumları da etkili. Bu tipler güya bilimsel tutuculuğu kıracağım devrim yapacağım derken götleriyle dağları devirdiler ve yüz verdiler çomarlara çomarlar da geldi sıçtı bilimin ağzına.

Kapıyı bilimin ebesine atlanmasından açtığıma göre biraz daha yardırayım çünkü gazım bitmedi henüz. Bilim her şeyden önce mutlak bir merak, beraberinde şüphe ve amaca ulaşmak için de bol bol emek getirir. Teori geliştirecek gibiyseniz o teorinin en büyük düşmanı da önce kendiniz olmalısınız. Bu standart insan davranışından beklenecek bir şey değil. İnsan beyni anlamadığı boşlukların karşılığını sallamayla doldurmaya meyillidir. Zira bilinmezlik tehdittir ve bu stresi tetikler. İnsansa stresten ölümüne kaçmaya programlanmıştır. Hatta gerekirse ölür bile.

Nesnele indirgeyecek olursak bir örnek vermek isterim. Diyelim 3 kadın var ve bunlardan 1.'si  kocasının kendisini aldattığını düşünüyor(eşlerim birbirini aldatması kavramının mühim bir mesele olup olmaması ortalama sosyal değer üzerinden alınmıştır. Zaten varoluşumuzun açıklamasının mühim bir mesele olup olmaması da aynı şekilde muğlak bir değer sahibidir).

Kadınların her  biri açık bir şekilde şüpheye sebep olacak bir delile şahit olur diyelim ki komşusu kadının eşini bir kadınla sarmaş dolaş görmüş. Bu birincil dereceden bir kanıt değil ama komşu güvenilir biri mesela.  Fakat 1 numaralı kadınımız şöyle düşünmektedir. Kocam beni asla aldatmaz(dogma). Şüphe devreye girmişti illa ama derhal bastırıldığı çok açık .Bu söylediğinin mutlak bir gerçek olduğundan emin olmasına ihtimal var mı? Yok ama merak etmek yerine soruyu kendi kendine cevapladı ve kafa rahat artık. Şüphe aşamasını direkt öldürdü merak aşamasına geçemedi emek verecek de bir durumu yok zaten artık. Bu kadında bir çeşit hirstiyan mezhebi kafası olabilir mesela. Öteki yanağını uzat İsa'sı iyimserliğine sahip.

2 numaralı kadınsa tepki olarak erkektir yapar deyip olayın üzerine gitmemeyi tercih ediyor. Bakınız şüphe dahi duymadı. Olayın gerçekliği ile alakalı net bir karara vardı, erkekler bir takım konularda gneiş yetki ve ayrıcalıklara sahiptir. Bunu sorgulamak bana düşmez. Bu da bir dogmadır. Bireysel benliğini işe katıp düşünmeyi reddedip başkalarının ürettiği hazır kalıp düşüncelere saplandığınız anda dogmaya saplandınız demektir. Neticede erkeklerin yapmasının doğal kadınların yapmasının anormal olduğunu dayandırdığınız hiçbir bilimsel veri yok elinizde. Böyle saçma bir bilimsel veri de olamaz zaten. Bu kadının müslüman mezhepine dahil olduğunu düşümlüyorum. Bu kadar kadın düşmanı bir yaklaşım bu yüzyılda bir tek onlarda moda.

3 numaralı kadınsa şüphe duyuyor ama kafasında net bir neticede yok. Düşünüyor tartıyor ama bu şekilde net bir sonuca varamayacağını anlayıp objektif bir şekilde delil toplamaya karar veriyor. Bakınız şüphelendi, merak etti ve emek vermeye hazır. Bilim aynı zamanda korkusuzluk da gerektirir. Çünkü neyle karşılaşacağınızı asla bilemezsiniz ve karşılaşılan sonuç ne olursa olsun onunla yüzleşmeye de hazır olmanız gerekiyor. Buna sahip olamayan nice biliminsanı yıllarını saçma sapan tezlere vakfedip umduğunu bulamayınca delirdi biliyorsunuz. Velhasıl bilimsel yaklaşım böyle bir şeydir. Bu kadın kesin ateist :) Hayır agnostik değil onlar bu evrenin en loser'ları. Ben kocamın beni aldatıp aldatmayacağını hayatta öğrenemem diyen kafa. Müslüman kadından çok da farkı yok görüldüğü üzre :/

Peki bizler bu acayip farklı noktalara nasıl oluyor da geliyoruz. Vücudumuzdaki her şeyi yöneten DNA'lardaki kodlarımızın beyinle yediği naneler neticesinde. Bu arada şundan da bahsetmek isterim sistem biyolojisi denen bir şey var. Yani şunu şu bölgede şu yönetiyor ve şöyle yönetiyor diye bir sistem anlayışından uzaklaşıyor bilim. Çünkü anlaşıldı ki görev dağılımları acil durumlarda değişebiliyor. Bir DNA kodunu bloke etseniz de başka bir DNA nöbetçi yönetici gibi devreye girip o işi yapabiliyor. Hatta geçtiğimiz senelerde tek ve küçük beyin lobu olan bir adamın normal insan gibi yiyip içip gezip çalıştığını tespit ettiler. Görüldüğü üzere o bölgeler, merkezler çok lüzumlu ise dakkasına yalan olabiliyor. Kuantum bilgisayarlarının da bu mantıkla çalışması için çalışmalar yapılıyor vs. Bu noktada doğanın kesinlikle kusursuz olmadığı ama çok acaip bir mekanizması olduğunu kabul etmek gerekiyor. Kendini kodlayan çarpık ama reddedilemeyecek ölçüde şaşırtıcı bir yazılım.

Duyguları etkileyen sinir hormonlarından en bilineni serotonindir herhalde. Evet çikolata yedirten O_o. Bu duygu dediğimiz şey de beynin duyu organları ile algılayıp dışardan aldığı dataları kendindeki hazır datalarla harmanlayıp işleyip sizi dürtmesi hadisesi. Bunları son derece hızlı bir şekilde yapıyor. Kalb kalb kalb olayı değil yani. Ruh dediğiniz şey de benliğiniz ve o da baskın olarak DNA emri ve çekinik olarak dış etkenlerle şekillenen bir beyin çıktısı. Yani çoğu insanda maalesef olmayan bir şey :/ Her neyse halk edebiyatı ile yazdığım için bunların sembolleri nasıl üretildikleri vs. detayına girmiyorum ama yönergeler DNA'dan geliyor ve DNA bu lazım bana deyince moleküller falan filan derken elimizde böyle bir hormon oluyor. Üretildiği yer omurgalılarda(biz) beyindeki Pineal Bez(Epifiz). Bunlara  Nörotransmitter deniyor çünkü adından da sezileceği üzere nöronlar arasında ve nöronla hücre arasında iletişim sağlayan kimyasal emir eri postacı gibi tipler bunlar. Sinir hücreleri arasında sinaps köprüleri filan var çok tatliş çizimlerle anlatılmış. Bence detaylara da bakın yazı şimdiden Manas Destanı olduğundan daha da coşamıyorum.

Yani seratonin(daha serotonin bitmedi nasıl bitecek bu yazı acaba O_o) bilindiği üzere insanı rahat, huzurlu, iyi güzel minnoş lay lay hissettiren bir sinir hormonu. Fakat bunların %90'ı bağırsaklarda çalışıyor garibimler. Görevler ve işyerleri de farklı farklı yani.  Bildiğin emekçiler la. Bu arada pek moda bir laf var bağırsak ikinci beyin. Canım yea :/ Hadi sistem biyolojisi görüşüne atıfta bulunup yedek beyin diyelim bari.

Özstrojen yüksek serotonin sebebi yani kadınlık = mutluluktur. Ama misal kadın o ay yumurtasını dölletmedi atacak hop östrojen düşüyor buyrun menopoz teyze. Çikolata yamyamlığı ordan. aslında beyaz peynirli domatesli bir tabak yapsanız o da olur. Süt de içebilirsiniz(vegan kadın hışmı nerden geliyor anladık mı biraz?). Çikolata bilhassa hipoglisemi problemi olanlarda azıcık uzun vadede daha da sıkıntı olur çünkü kan şekeri düştü mü serotonin binayı terk ediyor. Bayılmamak için adrenalin ordusu salınması söz konusu. Bu arada serotonin gitti mi migren de geliyor çünkü damarlar geniliyor. Neyse domates yiyin o zaman(benim alerjim var:/). Bunlar tabi yobazların ve kadın düşmanlarının ısrarlı kadının muayyen günlerinde kafası bık bık olur o zaman onlara görev vermeyelim, şahit olmasınlar tezlerini doğrulamıyor. Bazı değişiklikler olduğunu ortada ileri bir bilim olmasa da zaten biz de gözlemliyoruz ama her kadın için aynı derecede etki olmadığı gibi takviyelerle sıkıntısız bir süreç atlatmak da gayet olağan ki zaten kadınlar bunları yapıyorlar. Ayrıca kan şekeri seviyesi hiçbir zaman olması gereken seviyeyi tutturamayan kadın ve erkek insanlar her gün geziniyor aramızda. Onların erkeklerine de lola yapsanıza? Görüldüğü üzre yobaz gerizekalılığının çözümü yok yobaz kardeş. Ya sen napacan :/

Serotonin fazlası da serotonin sendromuna sebep olup öldürücü bile olabiliyor. Aktardan hiç bilmediğiniz bitkileri lay lay tüketiyorsunuz ya. Hah onların içinde böyle hormonlar olabiliyor. Bihassa başka ilaç ya da gıdalarla tükettiğinizde küt diye gitme ihtimaliniz var yani. O notu da buraya yazalım. Ha cinsiyet değişimi sonrasında sıkça rastlanan intiharlarda hormon pompalanmasının etkileri ile ilgili bir çalışma var mı ona da bakmak lazım mesela. Neyse her şeyin fazlası zarar. Mutluluğun bile.

Daha bir sürü hormon var artık kısa kısa geçeceğim. Anahtar kelimelerle detaya bakarsanız(serotonin seviyem azaldı görüldüğü üzre. Nerede yazıya başlarken lay laylık nerede darlandım ulan noktası :/).

Bir diğer meşhur hormon Melatonin bu da serotoninle aynı yerde üretiliyor zaten de onun izomeri. İzomere halk edebiyatı ile aynı bokun laciverti diyebiliriz sanırım. Fakat minicik fark ona bambaşka bir görev vermiş. Biyoritmi ayarlıyor. Yani biyolojik saate göre hormon salgılatıyor. Gece, gündüz, mevsimlere göre vücut ne yapacak hep bunların ilgi alanları. Bu ritm meselesi bilim dünyasını epey ilgilendiriyor bu aralar. Çeşitli hastalıkları ritme uyarak tedavi etme çalışmaları var filan. Malum gece salınımı artıyor. Uyuyamayanlara melatonin satıyorlar filan aktarlarda orada burda. Evinizde kendinizi test edebileceğiniz gelişmiş bir lab'ınız yoksa saçma sapan işler yapmayın derim. Kediotu filan gibi şeyler de epilepsi krizi ataklarını tetikler mesela. NÖ AKTARDAKİ HER ŞEY! Velhasıl bağışıklık sistemi ile de çok alakalı bir mevzu. Geceyi bilhassa 23-05 arasında uykuda geçirmeniz faydalı görünmekte. Bu da uzun mevzu kestim. Umarım mevsim geçişlerinin filan vücudumuzu nasıl etkilediğini anlamışsınızdır. Mevsimlik ayar yapılıyor çok geniş çaplı. Evet kombiden farkımız yok :/

Bu ikisinin bir başka izomeri DMT'ye bakalım. Bu her türlü mistik manyağın en sevdiği mevzu. Buna ruh molekülü, üçüncü göz bilmem ne neler neler diyorlar. Bazen Vatikan'ın bilgiyi halktan saklamasını çok mantıklı buluyorum :/ Bu biz uyurken salgılanan bir hormon. Rüya görürken salgılanıyor. Hayır kimse uzaylılarla iletişime geçip yahut tanrılarla konuşup başka alemlere filan gitmiyor. Uyku ve halüsinojen kullanımında gördüğünüz şeylerin maddi bir karşılığı yok. Bilgisayarınızı kapattığınızda ya da açtığınızdaki işlemler gibi bir şey bu. Datalar gözden geçiriliyor, anlamlandırılamayanlar anlamlandırılmaya çalışılıyor, gereksizler atılıyor, gerekliler muhafaza ediliyor bazen de yanlış yorumlanıyor tabi vs. Beyin garibim sizin gibi dışarılarda gezip tozmuyor cumbada oturuyor öyle. Napsın işte anladığı kadarıyla kendi kendine bir yorumlar yapıyor arada da dinleniyor. Yazık la beyine :/

Daha üç tane hormon anlattım amk. Hepsini sayıp bunların mental problemlerle bağlantılarını gösterip beynin farklı bölgelerinin nasıl da olaylara müdahele ettiğini filan anlatacaktım oysa. Neyse şimdilik bu kadar. Sonra güncelelyecem artık inş.










































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar spam değilse küfür vs. içerse dahi yayınlanır ama biraz vakit alır :)