27 Nisan 2008 Pazar

Bekle beni ithaka geliyorum


İnsanlık tekerleğin icadından beri epey yol katetti. Kilometre bazında.

Bazen denizi süzüyorum. Pis pis. Deniz umutsuzluk demek. Zor demek. Uzak demek.

İnce ince kanıma karışıyor soluduğum şeyler bile. Sevmiyorum.

Ne yosun kokusunu, ne balıkların uçuşunu.

Küçük, güzel renkli taşlar bile kandıramıyor beni. Kayganlıkları ve denizden koparıldıktan sonra dönüştükleri hal. Hep hayalkırıklığı.

Anlamsız efsaneler ve etkisiz hikayeler de kandıramıyor. Denizkızlarından ve korsanlardan bana ne.

Soluklanmak için küçük bir ada. Bir kurban gibi bekliyor insan adımını. Hüzünlü ve yalnız adalar. İsola. isolation. Yazık sizlere.

Kımıldamadan durmak. Bir ölü gibi. Ölü gibi buz mavisi gözlerle anlamsızca bakmak. Bir ölüyü anlayabilmek. Bir ölü olmak. Uzunca bir süre. Karanlık sulardan kirletilmiş bir kıyıya vurmak. Ayağındaki serçe parmağının ucunu bile kıpırdatmadan kabullenmek yokluğunu. Hiç olmamış gibi. Olmayacak gibi olmak. Aslında olmamak bir çeşit. Ama yine de olmak ve bundan sıkkınlık, bıkkınlık duymak. Bir gemiden atılmak bu yüzden.

Belki bir çan çalar diye beklemek. Olmadı biri bir yere yağ döker, içine bir ip koyar ve yakar. Sonra o ipi alıp senin boynuna takar. Ve o ateşi alıp ayak serçe parmağından seni yakar. Ve sen başkası yüzünden tutuşursun. Sen boğulur ve yanarken o sana bakar. Neden diye neden sormaz? Ve sen onun adına da sorarsın. Ve sen onun adına bir cevap bulamazsın. Çünkü sen sensindir.

Gemide ana rahminde gibisindir. Sallantılı ve beklentili bir yolculukta gibi. Sonunda her şey ışığa çıkacak ya. Ya çıkmazsa demezsin. Dersen bilirsin ki mağrandan başka gidecek yerin kalmaz. Mağranda huzurlusun, güvendesin. Ama gitmek eline tutuşturulmuş bir görev. Oku dediler okudun mu?

Her şeyin adı kondu, her şey titizlikle ölçüldü. Her şeyi "sana geri vereceğiz" deyip senden aldılar. Çünkü sana daha güzelleştirip vereceklerdi. Kandın. Çünkü sen herkesi kandırdın. Sen sahip olabileceğin tek herkestin.

İçinden kesip çıkarmaya kıyamadığın her bir organın senin tükettikçe belki de ağladın. Ağladın, kaybedeceğin bir yarıştaydın. Kimsenin kazanamayacağı bir yarışta yarıştırıldın. Oyuna gelen küçük, sümsük, hayalperest, zavallı bir varlıktın. Bunu sana pek çoğu anlatmak istedi. Dinlemedin. Çünkü küçük, sümsük, hayalperest, zavallı bir varlıktın.

Rengi değişirse değişir mi elmanın tadı. Rengi değiştiği için mi tadı değişir, tadı değişti için mi rengi değişir? Tadı değişti elmanın. Artık kahverengi ve solucanlı. Artık çürümüş ve kahverengi. Hep bekledin. Hep vakit kaybettin.

Şimdi bir sürü tantana daha çıkacak. Belki alabora olacak gemin. Yine. O tantanalar, o alaboralar, o gereksiz fırtınalar ve kahkahalar. İşte hepsi bu sahip olabileceklerin. Yola çıkmaya hazır mısın?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar spam değilse küfür vs. içerse dahi yayınlanır ama biraz vakit alır :)