30 Ekim 2008 Perşembe

perihan beni kovdu

Öncelikle http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=YazarYazisi&ArticleID=905772&Yazar=PERİHAN%20MAĞDEN&Date=30.10.2008&CategoryID=96 sonralıkla ise söyleyeceğim şunlar;

Perihan Hanım'ın bahçesine sıklıkla dalanlardan değilim. Dolayısı ilen sözlükte (Ekşi sözlük) gezinirken, yani bir link vasıtasıylan öylesine uğradığım bir yazıdan kovulmak çok da iplediğim bi hadise değil aslında. Ama yine de bir şekilde Perihan Hanım'a haddini bildirmeye karar vermiş bulunuyorum. Bu hanıma gıcığım efenim. Ve fakat yeterince açık konuşamayacak olmanın verdiği bir rahatsızlık da yok değil.

Bir vakitler sözlükte filan yazar iken bir kısım kesim gayet şuursuz bir biçimde "Efenim tarzınız filan ne kadar Perihan Mağden'e benziyor" demek suretiyle kan şekerimi, tansiyonumu hoplatır idi. Tabii yeterince açık konuşamadığımdan ki açık konuşunca ne güzel konuşuyorum lan, o vakit içimden verdiğim tepkileri tahmin ederek bulabilirsiniz. Dışarı ise "Hadi ordan" demekle yetiniyordum. Bazen "survive" filan derken oluyor böle istemdışı sosyalleşmeler.(Perihan'cım anladı beni. İnglişçesi pörfet)

Gelelim ana mevzunun nüvesi Cadıhan hanıma.

Bir kere "Sen şunun oğlusun ondan öyle filmler çekiyorsun", "Sen boş kafasın ondan yanlış biliyon", "Hepiniz ya onlardan ya bun-lar-dan/**&+" şeklindeki tespitlerin var ya. Hah yavrum ben merak ediyorum sen kimin kızısın? Iq'un kaç? Ve kimlerdensin bacım?

Anladığım kadarıyla Atatürk'ü sevmiyorsun, Türklerden tiskinme olasılığın yüksek, ha bir de "Çekerim AKP desteğimi senden" filan gibi bişiler yazmıştın ahah...Ay ben de seni gereğinden fazla tanıyorum ya. O kadar gözümüze gözümüze soktular ki seni. Ve ben seni okuyacağıma Ayşe Arman'ı okurum o derece.

Şu kendini aydın yahut artık her ne naneyse onu zanneden kitleden çıkan en gereksiz ve itici tespitlerin, histeri krizi mamülü, kişisel görünümlü güdümlü fikirlerin, duygu ve mantık bütünlüğünden uzak ama herhangi bir serbest dışavurumdan çok çirkin bir kolaja benzeyen anlatımın, çoğu zaman acınacak ve genellikle kişiyi ailene haber vermeye ya da ambülans çağırmaya teşvik edecek ifadelerin ve sen Perihan. "Kasedimi türbanlılar" almasın dediler anlarım. Adam dünyaya bir güzellik sunduğunu düşünür ve bunu sevmediği kişilerle paylaşmak istemez. Ve fakat sen ey kendini dalgaların deli kızı, dağların bir numerolu çobanı, özgürlüklerin yılmaz bekçisi sanan Peruşum, sen neden mahrum ediyorsun bizi?

Amacın Atatürkçüye giydirmek mi, onun dedikodusunu yapmak mı? Radikal okuyan bana göre gayet gereksiz nesli gütmek mi tek derdin? Bu ülkenin en paçoz, en kirli, en götünden sikilesi orrospu çocuklarının ekmeğine yağ sürmekteki bilinçli yahut şuursuz gayretinin kökü nerde?

Köşkün birinde kendini tesettürlü barbie sanan hanımla yaptığın kısa ve hoş sohbetlerin, acaba bu ülkenin özgürlükler konusundaki ilerlemesine ne gibi katkılarda bulundu?

Özgürlüğü esirlerden aldığı destekle sağlayabilirsin. Ama özgür olmak isteyen esirlerden. Peşkeşçi, dalkavuk, fırdönek esirlerden değil.

Bu gün bu ülkede birileri çıkıp eğer Atatürk hakkında yapılan bir filmden öyle veya böyle rahatsız olursa, ve insanlar "Bu hepitopu bir film, bir deneme, bir belgesel çalışması" deyip geçemiyorsa bundan sadece kraldan çok kralcı bürokrasinin, kral öldü yaşasın halife diye bağıranlar sorumlu değildir. Giyinik ama sadece alışamadığın bir kıyafeti tercih etmiş bir kral için "kral çıplak" diye bağıran gerikafalı, kapasitesiz, yobaz insanların da eseridir.

Bir toplumun %51,89998'i yahut %67'si yani çoğunluğu ne zaman nitelikli, kendinden emin, kendi kararlarını kendi verenlerden olabilir? Köpekler gibi şekerle, etle, hatta topla kandırıldıkları sürece böyle bir şey mümkün mü?Öyle değilse neden lojistik destek sağlıyorsun bu heriflere? Seni de mi kandırdılar?

Türkiye'de derin mevzular vardı, olacak. Peki biz bu mevzuları böyle gayri ciddi, böyle kan davası mahiyetinde, politik çıkar amacı güderek mi takip edecektik. Neden alenen suçlu olan birileri evlerinde, yazlıklarında, müdür koltuklarında otururken kara listelere alınmış isimler içeriye alındı tek tek? Nerde başlıyor nerde bitiyor senin özgürlük anlayışın Perihan Hanım? Belli ki askerliğin başladığı yerde bitiyor.

Anarşistlerin de neyi sevip sevmeyeceğine karar verdin ya. Müslümanlar el kesmiyor diye şaşırmıyorsun da "Bana otorite, kural dayatamazsın" diyenlerin okuyacağına pek güzel karar veriyorsun. Ah be gözüm anarşizm böyle bir şey. Anarşist evladı anarşist Fransız ihtilalinde gider Jakobene destek olur. Canı ister "Peace" der (bunu da bir radikal okuyan gençler bir de peruş anladı) ota sarar, ot sarar, canı ister gider federal bilmem ne binasını bombalar. Yani senin kafanda çok net bir "Anarşist" belirmiş ama o kadar az sayıda olup bu kadar çeşit olana ben başka bir dünya görüşünde rastlamadım. Aslında senden de iyi anarşist olur ha, belki de öyle sanıyorsundur kendini kim bilir. Ama ben yine de sevmem seni boşa kasma.

Hani sen diyorsun ya "Okumayın beni" ve hatta tepiniyorsun bize geçirdiğin duyguya bakarsak, hatta tırnaklarını bile yiyiyor olabilirsin. Belki de Dündar'ın filmindeki Atatürk gibi yalnız, mutsuz ve umutsuz, anlaşılamamış biri olarak 1 büyük rakı devirdin de yazdın bu yazıyı. Yazık ama gözüm be. Bak sirozu var, kanseri var, yazıktır gençliğine. Radikal gençliğinden bahsediyorum. Ahahah ben onları kovmam ama. Gençliklerine veriyorum.

2 yorum:

  1. oh içim soğudu resmen! ağzına sağlık. baba kompleksli (hatta genel olarak bakınca ebeveyn kompleksli), dikkat çekmek için yapmayacağı şey olmayan, eline bi iki kere kalem aldı diye kendini yazar zanneden, türkiye'nin en saldırgan ve kin dolu, neyi niye ne zamana kadar savunacağını kendisi bile bilmeyen karakterine "ama o çok zekiiii, görüşlerini çokkk destekliyorum, niye sevmiyosun kii" diyenlerin çoğunlukta olduğunu görmekten çok sıkılmıştım.

    YanıtlaSil
  2. Hesabı kim ödeyecek?!!!

    ZÜLFÜ LİVANELİ ÖMER ÇELİK İLE TARTIŞTI, DEVREYE YAŞAR KEMAL GİRDİ

    Hayır hayır, haber sandığınız gibi değil.
    Ama bir tartışma yaşandığı gerçek.
    Fakat tartışma fikir ayrılığından çıkmadı. Hesap meselesinden çıktı.
    Evet, kafanız karıştı; en iyisi en başından anlatmak.
    Önce kahramanlarımızı tanıyalım:
    Ömer Zülfü Livaneli yazar, sanatçı.
    Ömer Çelik AKP milletvekili.
    Yaşar Kemal yazar...

    Yer: İtalya'nın başkenti ROMA

    Zülfü Livaneli ve Ömer Çelik yakın dostlarıyla birlikte bir İtalyan Lokantası'nda yemek yiyor, şaraplarını yudumluyorlar.
    Ve keyifli bir sohbet yapıyorlar.
    Yemek sonunda hesabı kimin ödeyeceği tartışma konusu oluyor.
    Ömer Çelik, "Adanalı'nın olduğu bir masada hesabı mutlaka Adanalı öder" diyor.
    Zülfü Livaneli karşı çıkıyor ve hesabı kendisinin ödeyeceğini söylüyor.
    ‘Sen ödersin, ben öderim’ tartışmasından bir sonuç çıkmıyor.
    O halde, diyorlar, bir üstada başvuralım; o söylesin hesabı kimin ödeyeceğini…
    Üstat Yaşar Kemal telefonla aranıyor.
    Yaşar Kemal bir Adanalı olarak, AKP milletvekili Ömer Çelik'e hak veriyor.
    Ve hesabı Ömer Çelik ödüyor.
    Neymiş, masada bir Adanalı varsa hesabı o ödermiş!!!


    http://www.odatv.com/index.php?id=14156

    bu yazıyı okumuştur o manyak buna eminim kendisine küfredilmesi bile tatmim aracıdır böylelerinin. Bıraksın ahkam kesmeyi cinsel sorunlarını haydar dümen'e anlatsın adam karga terbiye ediyor bu faşist kargaya vibratör kullanmayı mı öğretemeyecek.

    Perihan teyze bir kemalist erkek tarafından terkedilmiş sebep bu sadece. Fransa'da bunların saçlarını kazıyıp sokakta gezdirdiler işgalden sonra hesabı ödediler, hep öderler, ödeyecekler. Ama saddam gibi ama miloseviç gibi ama hitlerin köpeği gibi.

    YanıtlaSil

Yorumlar spam değilse küfür vs. içerse dahi yayınlanır ama biraz vakit alır :)