Günlerden 29 Ekim saatlerden 11:30 iken elimde bilet, etrafımda en güzel elbiselerini giymiş, makyajını yapmış cumhuriyet teyzeleri(makyaj kısmı hariç annem de bu güruhtan) , çoluğunu çocuğunu kapmış getirmiş tatlısu müslümanı, laik, Atatürkçü (hayır "Kemalist" değil efenim, onu sonradan gündeme kakaladılar, bizim köyde "Atatürkçü" denir. Yanisi apolitik, atatürk ne içtiyse aynısından ısmarlayan kitlenin mensubu) bir kesim bekledik "Mustafa" başlasın da izleyek deyü.
Şimdi tabi "Mustafa" Atatürk'ten bahsedilirken sıklıkla tek başına kullanılan bir isim değil. Nitekim Atatürk de ya "M." veya hiç kullanmayarak imzalarını atıvermiş oraya buraya. En çok "Kemal" demiş kendisine anladığım kadarıyla. Onunüçün de başlık "Kemal".
Kendini kendi tanımlayacak insan, kendi sıfatlandıracak, kendi adlandıracak. Bunu yapmayan/yapamayan adam bırak tarihi şekillendirmeyi, "Bi durun lem! Bu iş öyle olmaz böyle olur" deme cesaretini göstermeyi, iki eliyle bi sikini bile doğrultamaz.
Can Dündar bu ismi "o aslında içimizden biri" mesajını vermek, onu en saf haliyle tanıtmak için kullandığını söylüyor. Yani dikkat çekmek için değilMİŞ. Ama önemli değil tabi. Mustafa, Kemal ya da Atatürk veya iblis yahut dinsiz deyin. Atatürk yine bildiğiniz Atatürk. Ama tabi her zamanki gibi genellikle bakıp da göremediğiniz.
Film, tarihteki bir kısım detaya şöyle bir dokundurup geçmiş ama süre kısıtlı tabi. Filmi pek çok yapımdan ayıran en önemli özelliği bizim resmi tarihte çok da vurgulanmayan bazı önemli konulara alenen değinmiş olması. Misal Atatürk'ün kürtlere özerklik sözünü vermesi (Gerçi Atatürk de köprüyü geçene kadar dinciye, komüniste ona buna "he he" demek durumunda kalmış ondan dolayı bence bu söze çok da güvenmesin bazıları tezlerini savunurken).
Biz hiç Atatürk'ün "Sevgili müslüman kardeşlerim ve komünist yoldaşlarım" diye başlayan cümlelerini okumadık misal tarih kitaplarında. Yahut onun tepeden indiği iddia edilen kitaplarla, gaipten alınan ilhamlarla, dogmalarla değil hayatın gerçeklerinden alınan ilhamlarla ülke yönetme vurgusundan haberdar edilmedik.
Elitist anlayışın doruklarındaki yapısı, dikta yönetimi anlayışı vs'si yani okuma ve araştırma külfetine katlanan pek çok kişinin kolaylıkla ulaşabileceği ama ona zahmet etmeyenlerin devletin resmi politikası gereği bihaber oldukları pek çok mevzu nihayet toplu bir biçimde gündeme getirildi. Ama tabii ki detaysız, yorumsuz biraz da yavan bir biçimde.
Çünkü biraz daha detaya inildiğinde işler karışıyor. Ama yine de belki birilerinin kafasında bir soru işareti yanar. Birileri de neymiş acaba, neler olmuş diye meraklanır ne bileyim.
Ancak öyle olursa küçükken hocadan yediği dayağa bağlamaz birileri medreselerin kapatılmasını. Daha bir derin analizler yapabilir. Çünkü filmin böyle bir mesajı olmasa dahi o söylenen sözü aynen alıp hafızaya yazan zilyon tane salak var.
Şu meşhur "Atatürk'ün gözü düzeltiliyor resimlerde" iddiası da gayet normal bir biçimde anlatılıp geçmiş. Yani atamızın gözü şarapnel yüzünden biraz kayık. Paniğe lüzum yok.
Çıkan isyanlardan çok Fikriye, Latife ve diğer aşklara vurgu yapılmış. Bu aşk mevzuları çok insani göstermiş tabi Atatürk'ü heralde. Bunlar da önemli mevzular ama çıkan isyanlar, anlaşmazlıklar, dönen oyunlar, alınan kararlar ve sonuçları bu kadar da silik değil bu gönül maceralarının yanında.
Ve tabii ki Atatürk'ün yalnızlığına yapılan vurgu. Hüznüne odaklanmalar. Kusura bakmayın elbet anlaşılamama, yorgunluk kimi zaman bezme söz konusu olabilir. Ama o kadar da yalnız, depresif, neşesiz bir hayat değildi son yılları gibime geliyor.
Yani belgesel olarak zayıf, kurgusal olarak fazla tarafsız gibi gözükme kaygısında bir taraflılık söz konusu.
Yine de "Beni hatırlayınız" diye rica eden bu çılgın Türk'ü izlemenin verdiği coşkuyla filmin bitiminde filmi alkışlayan, çıkışta karşılaştığım sosyal aktivite olarak okul gezisiyle filme gelen çocuklara şunu sormak isterim. "Onu hatırlayacak mısınız?".
can dündar saidi nursi için de belgesel çekti bunu anlayabiliyoruz netekim kendisi bu ülkenin en önde gelen sağcılarından biridir. Asıl komik olan mühendis, doktor, öğretmen orta sınıfın can dündar gibileri kendilerinden sanmaları Ey yarım aydınlar can dündar ve benzerleri solcu aydın falan değildir Atatürk'e karşı derin bir savaşın psikolojik safsatanın yıllardır en önünde yer alan kişilerdir. turkcell gibi koca bir şirketi tehdit eden bu can dündar bu gücünü sanattan alıyor olamaz, arabesk ve korkak ruhu can dündara bu kadar yürekli olmasını söylemiyor NATO amcası kah saidi nursi diyor kah Koca bir imparatorluğu yıkan Atatürk diyor :) 1. Dünya savaşı sonucunda yok olan ''Osmanlının yok oluş sebebi Atatürk'' diyerek başlayan belgeseli Atatürkü sevenler alkışlıyor can dündar ve onun iplerini elinde tutanlar kıskıs gülüyor.
YanıtlaSilcan dündar türk basınında mümtazer türköne gibi bir projedir arabesk sosu ile gerçeği saptırması açıkça şirketleri tehdit etmesi diğer yaptıklarının yanında masum kalır. Gladio'nun Türkiye şubesinin önde gelenlerindendir. can dündar ahmet altan mümtazer türköne üçlüsü Engin Çeberi öldürenlerle aynı paralelde aynı amaç ve saikler içerisinde karşı devrimci fena halde NATOcu ruhları kirli derebeyi kılıklı insancıklardır. kenan evren'in misyonu sayesinde Kenan evren'in gösterdiği yol amaçta kürek çeken can dünadar ve taifesi önce servetlerini ve gizli görüşmelerini açıklasın, kapalı kapılar ardında yaptıkları pazarlıklarını açıklasınlar fiyatlarını.
Kemal Ataürk'ün naaşının İstanbul sokaklarında Camilerin kubbelerinde dahi insan seliyle karşılandığı, köylülerin yalın ayak günlerce yürüyerek ankaraya akın ettiği gerçeği var. Anadolu o öldüğünde yasa büründü ve olan bitenler bize Kemal Atatürk'ün haklılığının öngörüsünün değerini bizlere gösterdi ve göstermeye devam ediyor. Atatürk bu halkı daima sevdi ve bu halk daima bu sevgiyi hatırlayacak.
bu ülkede can dündar gibi sağcı gladio uzuvları budanmadan ne demokrasi ne de huzur mümkün değildir. can dündar ve benzerleri için TDK şu ifadeyi kullanıyor nazlılcakçocuğu :)