17 Eylül 2007 Pazartesi
Katil uşak adı Brütüs
Yiğit Özgür - Sen de mi Brütüs
Sırtından bıçaklanma hadisesinin en keyifli kısmı "Acımadi ki" dediğiniz kısımdır. Lakin acımamış olması kan kaybetmediğiniz anlamına gelmez. Neyse ki makul ölçüde kan kaybının telafisi mümkün.
Ben şahsen pek çok zaman sırtımda o bıçağı hissettim. Dönüp kolunu büktüm bazen ilgili Brütüs'ün, bazen de mal gibi yedim bıçağı oturdum aşağı. Aslına bakarsanız bu biraz da insanın kendini ve başkalarını gereğinden fazlacana önemsemesiyle alakalı. Önemsemeyince de tadı çıkmıyor diye diye yorduk biraz vücudu ama olsun. Olur öyle arada.
Bridget Jones'un sevgilisini şikayet etmeye kalktığı hapishane sahnesi geliyor aklıma. Gururu kırılmış şu bu bahsedecek lakin kadınlar başlıyor "Kocam beni erkeklere pazarladı" yok "Uyuşturucuya alıştırdı sevgilim". Kal geliyor susuyor kadın. İster istemez "bu ne ki?" moduna giriyor zaten zamanla insan. Yani alışıyorsun babayı almaya zamanla.
Bir gün dünyayı kurtaracağım sanıyorsun ertesi gün bir bakıyorsun konserve kutusunu bile açamıyorsun. Bunun adı büyümekmiş. Küçülmek gibi geliyor bana. Gitgide minnacık olacakmışım da en sonunda biri beni bilye kutusuna koyacak ve unutacak o kutuyu bir yerlerde.
Benim bu konuyla alakalı olarak en trajik bulduğum şey de çok uzun zamandır "Bunu senden hiç beklemezdim" diyememiş olmam. Ne kötü bir şey birileriyle ilgili olumlu ve net yargılar edinememek, aslında normalde olması gerekenlerin lütuf gibi sunulması.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
ben havarilerime bile güvenmiyorum.
YanıtlaSilen tehlikeli olanlar onlar zati.
YanıtlaSilher şeyi normal karşılayıp empatinin bokunu çıkarınca olacağı bu. şikayetçiyim ben de. şaşırmak üzülmek kızmak filan istiyorum lan.
YanıtlaSil