30 Ağustos 2008 Cumartesi
When i leave the world behind
I’ll leave the sunshine to the flowers,
I’ll leave the springtime to the trees;
And to the old folks I’ll leave the memories
Of a baby upon their knees.
I’ll leave the nighttime to the dreamers,
I’ll leave the songbirds to the blind;
I’ll leave the moon above
To those in love
When I leave the world behind.
Irving Berlin
28 Ağustos 2008 Perşembe
Friedrich Wilhelm Nietzsche
23 Ağustos 2008 Cumartesi
abuklamname 2
Öncelikle benim gibi kendi halinde yaşayıp giden bir insanı götü kalkık biri zannedip üstüne de kendini bir bok zanneden ve boktan mütevellit varlığını bir şekilde başkalarına, hatta bana kabul ettirmeye çalışan insanların hepsinin ağzına sıçayım(Bu kısım tamamen serbest akış alışkanlığının çıktısı olarak ele alınabilinir, oluo öyle)
Yaz denizde yüzerken güzel, sokakta bi yerlere koştururken değil (Genel kabul görmüş evrensel gerçekler kısım 2'den)
İnsanın blog yazması kadar gereksiz çok şey var ama bu da son derece gereksiz.
Bir gün "Dünyayı kurtarayım" derken öteki gün "Sikmişim dünyayı" demek eğlenceli.
Herhangi bir insanın diğerini gerçek anlamda sevmesi (zaafı veya ihtiyacı sevgi sanan hıyarlara gönderme yapacaktım ama gönderilmiş sayılsın) insan ırkının doğasına aykırıdır. Zaten hem sevme, hem sevilme özellikleri taşıyabilcek herhangi bir canlı türü imal olunmamıştır.
Her şeyi savaşma ve ganimet edinme olarak algılayan agresif zavallıları, agresifliğimle değil alaycılığımla evlerine gönderdim durdum. Bunu farklı bir şekilde algılayan hıyarları da burada andım bu şekil.
Şimdi hazır kusmaya başlamış yaralı ceylan olarak algılanırken şunu da eklemek istiyorum. Aslında arayabileceğin ve bulabilceğin herhangi bir şey yok bu hayatta. Icon adventure değil oynadığın. Kıçını kaldırabiliyorsan yap istediğini, başkası olma kendin ol, kafamı attırma!
17 Ağustos 2008 Pazar
Hancı diyalogları
-Çok içtin istersen eve git.
-Yeterince kusmadım, hep yutmaya çalıştım ondan oldu.
-Bence evde kus
******
-George sen hiç bir kuleden aşağı baktın mı? Kuş sandın mı kendini mesela?
-Benim muhabbet kuşlarım var. Kımıl kımıllar. biri mavi biri yeşil.
-Olmuyor George olmuyor.
******
-George bazen düşünüyorum sonra "Ne düşüneceksin" diyorum ama o da bi düşünme çeşidi oluyor.
-Valla kiraya zam yaptı pezevenk herif işte ben de ona taktım.
-George barınmak çok temel bir mesele.
-Diyorum zate evin temeli boktan. Bi deprem olsa.
-George bazen hangimiz sarhoş anlamıyorum.
-Ben içmem abi. Müslüman oldum hapisteyken zati.
******
-Bazen konuşmak istiyorsun tek bir kelime yok söyleyeceğin.
-Sen konuş ben dinlerim.
-Ne söyliyim abi?
-Orhan babadan söyle abi "Batsın bu dünya"
-Çok farklı coğrafyaların havasını soluyoruz George
-Gel sen buraların havası güzel abi
-Ahaahaha...
-Espri yaparım ben çok güzel. İlkokulda müsamerelere çıkardım.
*******
-George bi gün de neşeli olayım beah.
-Sen hep neşelisin de farkında değilsin
-O nasıl oluyor George?
-İşte ben söyleyince oluyor. Söylemesem olmaz.
-Vay çok derin mevzulara daldın aniden.
-Mesnevi okuyorum. Çok derinlik kattı bana.
9 Ağustos 2008 Cumartesi
abuklamname
Sebepsiz ölüm, koşulsuz sevgi yok.
Herkes yabancı, gerçekler hayal.
Karga tulumba dünyaya atılıvermiş insanlar ne yapsın?
Tuzakların en korkunçlarını kendine kurmuşlar.
Sokak lambasız, pis kokulu yoldasın. Yoldaşların sadece lağım fareleri.
Canını acıtman mı, acıtılman mı daha acıtıcı?
Kürek mahkumu gibi dakikaları sayarken şarkı söylemek zor.
Yeni, her zaman gözüktüğü kadar yeni değil.
Ezberlerini bozacak bir mektubu posta kutuna atan yok.
Kusmak çok doğal ama istemiyorsun.
İstemediklerin, istediklerinden çok.
Sen çoksun bir o kadar da az.
Onlar kalabalık ve gürültü her zaman ses değil.
Görebildikleri kadarsın ve röntgen cihazındasın.
Bir bacak koparmak veya göz oymak ne kolay.
Değneklerini sopa sanıyorlar.
6 Ağustos 2008 Çarşamba
million dollar baby
Gavur parasıylan 1 cent etmiyorum farkındayım. Lakin ne vatanperver insanlar var, memleket uğruna canını verecek ama vermese iyi olur tabi. Ne de olsa parasıyla değil mi kardeşim bu can mevzusu da?
Hayır bu arabacıkları özel bir indirimle mi alıyorlar? Kasımpaşalı tüccar misali "Aman kaçırmayalım eşe dosta alalım. Nasılsa arabalar şirketten" gibi bir zihniyet mi var?
Elbet bunca sene gelen geçen yedi, yedirdi de böyle göstere göstere yapacaklarını ben anladıydım Susurluktan sonra.
Evet, vatan uğruna binlerce şehit feda olsun. Ne de olsa cennet garantide tabi. El bebek, gül bebek onlar orada hı hı.
Ama bazıları o kadar şanslı değil ki şansını denemek istemiyor.
Eski cumhurbaşkanı 3-5 görevli götürdü, iki uyduruk araba aldı diye kıyameti koparanlar bu vakit ses etmedi nedense. Netekim o da devlet sırlarına sahip, korunması gereken bir kimseydi belki ama o kadar da üstün başarılar elde etmemiş ki malum düşmanlarımız hain pusularla canına susamamış. Dolayısıyla "million dollar'lık baby" olamamış.
Güzel kardeşim. Kimse sizden "vatana canım feda" edebiyatı beklemiyor tamam. O edebiyatı ancak garibana yutturursunuz zaten. Ama yani göstere göstere filo kurdunuz be anam. Uçak filosu, gemi filosu, araba filosu. Ulen trenler devriliyor bakıyorsunuz araba, gemi oldu mu kaçırmıyorsunuz. Müstahakınızı bulasınız diyecem ama "bi buldurtsalar"la olmuyor o işler belli.
Not: Olayın en komik yanı da biri "Aldık ama sor bak niye aldık" derken, diğerinin "Öle bişi almış felam değiliz" demesiydi. Bu küçük mutluluklar da payımıza düşen işte. Kikikiki gibi.
2 Ağustos 2008 Cumartesi
The silk road project
Efenim bir kısmınız muhtemelen fotodaki kimselerden haberdardır. Biz olmayanlara bir hizmet götürelim die şeyettik, kendilerinden kısaca bahsedeceğiz.
Ömrümü yiyen bir kısım husus var bu hayatta. Öyle sürekli katıldığım bir etkinliktir, aktivitedir olmaz. İzlediğim filmi "Brasil" değilse bir daha izlemem. Ya da nebleyim parkta çekirdek çıtlamam, barda her gece hovardalık yapmam, yapamam. Ama bazı şeyler var harbi ömrümü yiyiyor.
Her otistik gibi öle bir ileri bi geri sallanmalarım bi yana ilk tetrisle başladı zannedersem. Bilimum comp. oyunu ve dahi halen misal brain var şimdi feysbukta. Of serverları çökesiciler. Neyse şarkılar bi de yiyor ömrümü. Led zeppelin kafadan bi beş yılımı yemiştir tahminim.
Fotodaki mavi gömlekli çekik amca da kafasına koymuş demek, "dur birilerinin ömrünü hacıvat edem" demiş. Toplamış bilimum sanatçıyı, ipek yolu güzergahındaki yerel şarkılar türküler dinle dinle doyamıyosun. Git sen klasik batı müziği enstürmanını çal bi köşede kardeşim. Her neyse dünyada böle de bişi var. Çok güsel. Dinleyin, dinletin. Bihassa "Mohini" ve "Gallop of a thousand horses" yediniz lan ömrümü. Bu arada son söylediğim şarkıyı "bi yerlerden biliyorum da çıkaramadım" derseniz kafayolları haritasını takip edip hiç bey'e sorabilirsiniz.
http://www.silkroadproject.org/
Düşmüşlüğe düşkünlük
Gerçi benim gibi kullanan pek yok heralde bu lafı.
"Kötü yola düşmüş kadın" var misal. Ama böyle de değil. Gerçi bu kadınlara "düşmüş" de derler. Hani böyle artık koca bulamaz, işi bitmiş, beş para etmez, ıslah olmaz bundan sonra gibilerden. Bu parantez içi cümleler düşmüş insana bakış açısı işte. İşi bitmiş.
Düşmüşlüğe gizli bir düşkünlük vardır. Kıl payı yırtma sevincini yaşamak için mi bilinmez, direkten dönen binlerce tehlikeli hareket yapar insanlar. Kenar mahalle gülleri misal. Yani elbette bunlar heyecan arayışı, mazoşizm, yaşamdan sebeplenme arzusudur da. Ben anlatamayacağım gibi ne demek istediğimi:(
Misal bir trajedi çokça beklenmeyen, istenmeyen bir şeydir görünürde. Ama olsun diye de bekler insanlar.
Kaosa düşkünlük vardır aslında. Otobüs devrilmek üzereyken tekrar lastiklerinin üzerine otursa sanki karşıdan izleyenlerde gizli bir keşke devrilseydi, heyecan olurdu beklentisi gözlemlenebilir.
Ya da depremden çok korkulur da arada bir salladı mıydı heyecan olur. Enkaz altında kalsam da ama şöle bir kurtulsam şeklinde hayal kuran çok adam var bence. Olayı aktarış biçimleri, anlatmaları, yansıttıkları duygular o yönde.
İlişkilerde de olur böyle şeyler. Arada bir taraflardan biri çeker bi bombanın pimini. Aşk, aile, iş hepsinde var bu.
Canımız sıkılıyor bu gerçek. Çoğu bundan. Ama bir de sahip olduğu şeyleri riske atma sevdası var. Onları kaybetme korkusundan gibi sanki. Yani kaybetmedim, ben attım. Kovulmadan istifa etmek. Terkedilmeden terketmek gibi.
Bazı şeyler var. Üzerinde çok da kafa yorulacak şeyler değil. Sıkıntıdan onu bunu düşünüyoruz.