İşin açıkçası ben Russell Crowe'u bir Western filminde göreceğimi dahası kendisiyle aşka düşeceğimi hiç tahmin etmezdim ama kısfmet bu işler.
3:10 to Yuma bir Western filminden edinebileceğiniz maksimum hazzı verebilecek kapasitede bir film.
Yani "Bir Western film izledim hayatım değişti" cümlesinin kurulma ihtimali ne kadar düşükse bu filmin beğenilme ihtimali de o kadar yüksektir gibi.
Filmin en önemli özelliği konusundan çok oyunculuklar. Tabii aynı zamanda yaratılan o kasvetli ama etkileyici ve hatta ne kadar boş ve saçma olsa da ele silah alıp barda kavga çıkarmaya özendiren yapısı. Klasik iyi westernleri izlerken hissedilen klasik duygular bunlar tabi. Ve fakat bu sefer gerek diyaloglarla, gerek insanların verdiği tepkilerle, dönemin sosyal yapısı, insanların sıkıntıları daha net ve etkileyici bir şekilde anlatılmış gibi. Çok iyi hazırlanmış soundtrack de bonus.
Russell Crowe gerçekten etkileyici. Yani etkileyici olsun diye ellerinden geleni yapmışlar bilhassa aksesuar ve giyim konusunda. Ama onu etkileyici kılan asıl şey her şeye bıyık altından gülen, soğukkanlı, alaycı, umarsız, dengesiz gibi gözüken ama kendi içinde tutarlı olan tavırlara sahip Ben Wade'i çok güzel canlandırmış olması.
Diğer bütün oyuncular gibi Christian Bale de son derece başarılı ama rolünün de gereği çok ön plana çıkamamış.
Asıl bombastik karakter ise Charlie Prince. Bilemiyorum insan sabırsızlıkla Ben Foster'ın canlandırdığı efemine cani (ya da kafadan gay hatta) Charlie'nin gözükeceği sahneleri beklemiyor değil.
Filmin genelindeki klişeler ve hatta klasik gelebilecek/beklenen bir finalle sonlanması izlenmesinden alınan hazda bir azalmaya sebep olmuyor.
Ama finalle ilgili şöyle bir şey söyleyeceğim (izlemeyi düşünüyorsanız burayı kesinlikle okumayın) yani bir aşk üçgeninde yer alan 3 erkeğin ikisi ölüyor diye yorumlarsak finali, gay kovboylarla organik bir bağ kurabiliriz bile:p
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlar spam değilse küfür vs. içerse dahi yayınlanır ama biraz vakit alır :)