24 Kasım 2009 Salı

Les Climats


Bir insanın kendine edeceği başat kötülüklerden biri fransız filmlerini bilhassa Nuri Bilge Ceylan yapımlarını sevmek.

Nuri Bey'in sinemasının tek güzel yanı film devam ederken mutfaktan bir şeyler almaya gidebilmek ve hatta bulaşığı yıkayıp dönebilmek. Nuri hiçbir şey kaçırmadığınızın garantisini veriyor.

Bu kısa ama derin yönetmen eleştirisinden sonra gelelim "iklimler"'e.

Efenim iklim dediğin bir nedir? Gelir geçer ve yine gelir bir merettir.

İnsan ilişkilerindeki bu sebepli-sebepsiz, gel-git'ler ile ilgili güzel bir anlatı bu film.

"Issız adam"da anlatılmak istenen ama retro-porno arasında sıkışıp eriyen mevzu da buna benzerdi sanırım.

Bu filmde kararında bir ruh daralması ve istikrarlı bir umutsuzluğu yakalamak çok mümkün.

Hazır konu açılmışken insan ilişkileri, bilhassa kadın-erkek ilişkisi hakkında biraz daha atma fırsatını kaçırmayacağım elbet.

Filmin başında kadını anlaşılmaz, histerik ve itici bulduk/bulacağız değil mi? Çünkü kadınlar hep böyle anlaşılmaz, detaycı, hasta ruhlardır. Neyseki bunun böyle olmadığını, aslında çou zaman erkeklerin kadınları delirttiğini anlatan filmler mevcut. Bu film böyle bir film demiyorum. Bu film sorular soran, yanıtlar vermeyen felsefi filmlerden biri. Ama kadın da erkek de zor. İnsan zor belli ki?

Film ilerledikçe anlıyoruz ki asıl arıza ne istediğini bilmeyen, belki de aslında hiçbir şey istemeyen çünkü evet ne istediğini bilmeyen İsa.

Filmle ilgi en güzel sahne bence Bahar'ın sahilde uykuya daldığı ve İsa'nın onu önce öptüğünü, sonra kumlara gömdüğünü sonra da kumları kafasına döküp boğmaya çalıştığını gördüğü sahne idi. Bu bir insanı sevmek ama ona güvenmemekle yaşanan korku ve ruh daralmasını çok güçlü ifade eden bir resimdi.

Daha pek çok resim arda arda geldi. İsa'nın detaylardaki şeytanlıkları, Bahar'ın sürekli saklamaya çalıştığı zayıflıkları.

Her ikisi de birer çocuk olan iki yetişkinin oyun oynarken birbirlerinin gözünü çıkarma noktasına gelişleri.

Dediğim gibi film cevap vermiyor, ama sorduğu sorular da yeni değil. Yine de mutfağa giderken 'pause'a tıklamamak elde değil.

Teşekkürler Nuri Bilge Ceylan. Memleketi ve onun insanını en güzel fotoğraflayan insan.

1 yorum:

  1. her bi bok hakkında yorum yapmak ihtirası, en bilmediğin keneflere burnunu sokup soluklanma ihtiyacı bizim devrin çocuklarının hastalığı olsa gerek. ama varsın olsun, nasıl olsa ağaç kıyımına neden olup beyaz kağıtları kirletmiyor böylesi. ekran dediğin refresh edilsin diye imal edilmiş. öyleyse, back'e basıp nasıl geldiysek buraya öylece dönelim.

    YanıtlaSil

Yorumlar spam değilse küfür vs. içerse dahi yayınlanır ama biraz vakit alır :)