7 Eylül 2008 Pazar

Sixty six



Yönetmen Paul Weiland'ın kendi hayatından esinlenerek yaptığı harika bir filmden bahsedeceğim. Gerçi bahsetmek istiyorum da nasıl anlatabilirim bu filmi bilemiyorum.

Hikaye basit ama işlenişi, oyunculuklar, atmosfer inanılmaz.

Hem güldüren hem ağlatan klasik sıcak filmlerden.

Yahudiler niye sinema endüstrisinde bu kadar etkin denip duruluyor ama adamlar yapıyor işte. Hem de öyle bir yapıyor ki abuk gelenekler, adetler, anlayışlar bile bir şekilde son derece samimi, sempatik sunulabiliniyor.

Bu filmde olağandışı, atraksiyonlu, şehvetli vs'li bir şeyler gelişmiyor. Hemen herkesin ve hatta sıradan çoğunluğun hayatında aslında ne kadar da önemli olayların geliştiği, başkalarınca önemsenmeyen kocaman fırtınaların koptuğu gösteriliyor.

Özgürlük şu bu adına her türlü duygu erezyonun sonrasında insanların elinde kalan anlamsız fransız filmi gibi hayatlardan böyle film çıkmaz. Böyle bir film ancak korkulara ve umutlara aynı anda sahip olabilen sıradışı sıradanların hayatından çıkar.

Keşke her şeyin bokunu çıkarmaya meraklı insanoğlu uçlarda gezinip duracağına böyle sade ama gerçek, zor ama o kadar da değil bir hayatı sürdürüp yaşamın gerçek keyfini çıkarabilse.

Açıkçası her ne kadar tek başına var olabilmeyi başarmak güzel olsa da hayatın türlü zorluklarına karşı yanında birilerinin olduğunu ve her türlü aptallığınıza rağmen gitmenize izin vermeyeceklerini bilmek güzel bir şey.

Bu film bu ve benzeri güzelliklere dair bir film.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar spam değilse küfür vs. içerse dahi yayınlanır ama biraz vakit alır :)