6 Ağustos 2008 Çarşamba

million dollar baby



Gavur parasıylan 1 cent etmiyorum farkındayım. Lakin ne vatanperver insanlar var, memleket uğruna canını verecek ama vermese iyi olur tabi. Ne de olsa parasıyla değil mi kardeşim bu can mevzusu da?

Hayır bu arabacıkları özel bir indirimle mi alıyorlar? Kasımpaşalı tüccar misali "Aman kaçırmayalım eşe dosta alalım. Nasılsa arabalar şirketten" gibi bir zihniyet mi var?

Elbet bunca sene gelen geçen yedi, yedirdi de böyle göstere göstere yapacaklarını ben anladıydım Susurluktan sonra.

Evet, vatan uğruna binlerce şehit feda olsun. Ne de olsa cennet garantide tabi. El bebek, gül bebek onlar orada hı hı.

Ama bazıları o kadar şanslı değil ki şansını denemek istemiyor.

Eski cumhurbaşkanı 3-5 görevli götürdü, iki uyduruk araba aldı diye kıyameti koparanlar bu vakit ses etmedi nedense. Netekim o da devlet sırlarına sahip, korunması gereken bir kimseydi belki ama o kadar da üstün başarılar elde etmemiş ki malum düşmanlarımız hain pusularla canına susamamış. Dolayısıyla "million dollar'lık baby" olamamış.

Güzel kardeşim. Kimse sizden "vatana canım feda" edebiyatı beklemiyor tamam. O edebiyatı ancak garibana yutturursunuz zaten. Ama yani göstere göstere filo kurdunuz be anam. Uçak filosu, gemi filosu, araba filosu. Ulen trenler devriliyor bakıyorsunuz araba, gemi oldu mu kaçırmıyorsunuz. Müstahakınızı bulasınız diyecem ama "bi buldurtsalar"la olmuyor o işler belli.

Not: Olayın en komik yanı da biri "Aldık ama sor bak niye aldık" derken, diğerinin "Öle bişi almış felam değiliz" demesiydi. Bu küçük mutluluklar da payımıza düşen işte. Kikikiki gibi.

2 Ağustos 2008 Cumartesi

The silk road project



Efenim bir kısmınız muhtemelen fotodaki kimselerden haberdardır. Biz olmayanlara bir hizmet götürelim die şeyettik, kendilerinden kısaca bahsedeceğiz.

Ömrümü yiyen bir kısım husus var bu hayatta. Öyle sürekli katıldığım bir etkinliktir, aktivitedir olmaz. İzlediğim filmi "Brasil" değilse bir daha izlemem. Ya da nebleyim parkta çekirdek çıtlamam, barda her gece hovardalık yapmam, yapamam. Ama bazı şeyler var harbi ömrümü yiyiyor.

Her otistik gibi öle bir ileri bi geri sallanmalarım bi yana ilk tetrisle başladı zannedersem. Bilimum comp. oyunu ve dahi halen misal brain var şimdi feysbukta. Of serverları çökesiciler. Neyse şarkılar bi de yiyor ömrümü. Led zeppelin kafadan bi beş yılımı yemiştir tahminim.

Fotodaki mavi gömlekli çekik amca da kafasına koymuş demek, "dur birilerinin ömrünü hacıvat edem" demiş. Toplamış bilimum sanatçıyı, ipek yolu güzergahındaki yerel şarkılar türküler dinle dinle doyamıyosun. Git sen klasik batı müziği enstürmanını çal bi köşede kardeşim. Her neyse dünyada böle de bişi var. Çok güsel. Dinleyin, dinletin. Bihassa "Mohini" ve "Gallop of a thousand horses" yediniz lan ömrümü. Bu arada son söylediğim şarkıyı "bi yerlerden biliyorum da çıkaramadım" derseniz kafayolları haritasını takip edip hiç bey'e sorabilirsiniz.

http://www.silkroadproject.org/

Düşmüşlüğe düşkünlük

Düşmüş lafı böyle bir loser gibi ya da lost gibi yani böyle güzel bir laf anlatamadım ama.

Gerçi benim gibi kullanan pek yok heralde bu lafı.

"Kötü yola düşmüş kadın" var misal. Ama böyle de değil. Gerçi bu kadınlara "düşmüş" de derler. Hani böyle artık koca bulamaz, işi bitmiş, beş para etmez, ıslah olmaz bundan sonra gibilerden. Bu parantez içi cümleler düşmüş insana bakış açısı işte. İşi bitmiş.

Düşmüşlüğe gizli bir düşkünlük vardır. Kıl payı yırtma sevincini yaşamak için mi bilinmez, direkten dönen binlerce tehlikeli hareket yapar insanlar. Kenar mahalle gülleri misal. Yani elbette bunlar heyecan arayışı, mazoşizm, yaşamdan sebeplenme arzusudur da. Ben anlatamayacağım gibi ne demek istediğimi:(

Misal bir trajedi çokça beklenmeyen, istenmeyen bir şeydir görünürde. Ama olsun diye de bekler insanlar.

Kaosa düşkünlük vardır aslında. Otobüs devrilmek üzereyken tekrar lastiklerinin üzerine otursa sanki karşıdan izleyenlerde gizli bir keşke devrilseydi, heyecan olurdu beklentisi gözlemlenebilir.

Ya da depremden çok korkulur da arada bir salladı mıydı heyecan olur. Enkaz altında kalsam da ama şöle bir kurtulsam şeklinde hayal kuran çok adam var bence. Olayı aktarış biçimleri, anlatmaları, yansıttıkları duygular o yönde.

İlişkilerde de olur böyle şeyler. Arada bir taraflardan biri çeker bi bombanın pimini. Aşk, aile, iş hepsinde var bu.

Canımız sıkılıyor bu gerçek. Çoğu bundan. Ama bir de sahip olduğu şeyleri riske atma sevdası var. Onları kaybetme korkusundan gibi sanki. Yani kaybetmedim, ben attım. Kovulmadan istifa etmek. Terkedilmeden terketmek gibi.

Bazı şeyler var. Üzerinde çok da kafa yorulacak şeyler değil. Sıkıntıdan onu bunu düşünüyoruz.