22 Ocak 2017 Pazar

DİN TÜCCARLARI, AHLAK TÜCCARLARI, AHLAK DÜŞMANLARI

Kafası basmayanların ahlakını düzelttiklerini iddia edip daha da ahlaksız bir zemin oluşturuyorlar. Zenci diye, çirkin diye, birine eziyet ahlaksızcadır ama onu dalga geçer gibi güzellik kraliçesi seçmek daha da ahlaksızcadır. İnsanları oyuncak yapmışlar ve bunu alkışlayan ahmaklar var maalesef.

Daha da beteri alttan alta ahlakın zeki insanlar tarafından önemsenmediğini filan iddia ediyorlar. Dahiler ahlaksızmış efenim. Sherlock'un final bölümünde güya dahi bir kadın ahlakın anlamsızlığını ispatlıyor ve buna dahi diyorlar? Üst zeka seviyesi böyleymiş!


Ahlak dediğimiz şey iyi ve kötüyü, güzel ve çirkini ayırt edebilme yetisidir. Bu kavramlar da soyut değil somut olguların adı. Bazı dangalaklar bunları ayırt edemiyor diye onları işaret ederek ahlakı gereksiz, kötü hatta yok saymaya çalışıyorlar. Bu gerizekalıların hepsinden zeki olan biri olarak diyebilirim ki ahlaki gelişim hala devam ediyor ve etmeli de. Yemeyin bunları.


Ahlaki gelişim subjektif değildir. İnsanlar ne kadar geniş açıyla bakıp ne kadar çok hesaplama yapabilirse o kadar gerçeğe yakınlaşılır. O yüzden dönem dönem değişiklik gösteriyor. Çünkü yeni seviyeler açılıyor yahut kaydedilmiş başka bir yere dönülüyor. Bu olgunun değişkenliğinden değil ona bakanların kapasitelerinden kaynaklı bir şey. Belki yarın hayvan eti yemek yamyamlık olur? Belki de olmaz. Haritaları ne kadar açtığımıza bağlı olarak ilgili konuda neyin iyi/güzel olduğunu göreceğiz. Bence yamyamlık? Sence değil belki. ikimiz de emin olamayız çünkü bu konu henüz kafalarda olgunluğa erişmiş bi konu değil. Yeni başladık düşünmeye.


İnsan kesinlikle etobur değil ama manyak bir survivor olduğundan büyük ihtimal açlıktan gebermemek için başlamış bu işe.Uçak kazasında akraba ve arkadaşlarının cesetlerini yiyen katolikler filan var. Bence normal bir şey yapmışlar ama iyi/güzel mi? Bu tercih edilebilir mi? Sıradan bir günde, hiçbir mecburiyetimiz yokken bir şeyi öldürüp onu yemeli miyiz? Hele ki bunu endüstriyelleştirmek?


Bence ahlak soru sormakla başlar. Böyle cevabı umursanmayan felsefe hobisi gibi değil gerçekleri titizlikle arayarak, bilim olarak ele alınarak. Tabi o cevapları ağzıma yağmur kaçtı orucum bozulur mu diye soran yalan dolan gerizekalılar bulamayacak asla.



19 Ocak 2017 Perşembe

Halka Rağmen Halk İçin Ama Nereye Kadar?

Solcu halkçı geçinir ama her şeyi olduğu gibi bunu da götünden anlamıştır. 19 ocak 2017 yılmaz özdil köşe yazısı: http://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/yilmaz-ozdil/al-sana-baskanlik-1630099/

Halkçılık zümrelerin değil halkın çıkarlarını gözetmektir. Bu kimi zaman halka rağmen bile yapılabilir evet ama bu şekli halkı mahvetmektir. Halkçılığı dinci dolandırıcılar da kullanıyor ama onun kafası daha net. O zaten halkı sömürmek için bir araç bulmuş onun peşini kovalıyor.


Halkçılık halkın hiçbir vasfı olmayan kesiminin gönlünü hoş tutmaya onları şımartmaya motive olmuş bir gerizekalılık değildir. Eğer böyle olursa netice de günümüz Türkiyesi yahut Venezuelası olur böyle.


Halkçılık herkese eşit eğitim fırsatı sunup bu fırsatı kullanan çalışkan zeki insanların meritokratik bir düzende kendine yer bulabilmesidir. Bu sayede bir dağ köyünde doğmuş ama azimle oradan çıkıp ülkenin en yetkili konumuna kadar yükselmiş kişinin halka hizmet vermesi sağlanır. Hayatı boyunca bir bok yapmamış kahvenin önünde milletin karısının kızının poposunu kesecek tıynettekinin halka verebileceği hiçbir şey yoktur. Ne kendine ne ailesine ne insanlığa zerre katkı sunmayan ve sunmayacak olanın eline erk verdin mi yapacağı ilk iş ortalığı yıkıp dökmektir.


Bunun bir değişik modeli de kendini entelektüel olarak geliştirmeyip(geliştiremeyip) sendika, parti, dernek, abi, ortam kovalayıp erk edinenlerdir. Bu otobüs şöförlerinden de bir nane olmaz. Otobüs şöförü yönetici oldu bak ne harika işte adalet diyenler de ancak ve ancak gerizekalılardır.


Atatürk halkçıydı. Çünkü dini sınıf, soy sop zenginlikle değil azim ve çalışkanlıkla halktan herkesin bir şeyler yapabilmesine imkan sağladı. Bu sayede herhangi bir zümreye mensup olmadığı halde Aziz Sancar Nobel ödülünü aldı. Aziz Sancar hayatı boyunca sermedi, hep çalıştı. İşte yeteneğin, zekanın, azmin ve çalışkanlığın halka sunabileceği bir şey vardır ancak. Bu seçkincilik değil rasyonel halk çıkarcılığıdır.


Eğer ki düzen bozuluyorsa zümreler oluşuyorsa buna dur diyecek sensin. Sen dur dedin mi? Hayır tam tersine özel okulları sağ iktidarlar açtı. Yaşasın dinimiz bravo Allah süfersiniz köylü hırtlarımız diye diye zümreler oluşturdular. Çünkü ABD öyle istedi. Çünkü bunlar onun köpeğiydi. Halkı ne solcular ne dinciler ne liboşlar düşünür. Dinci zaten ekmeğinin peşinde, liboş zaten açıkça söylüyor ekmeğinin peşinde olduğunu, solcu istese de düşünemiyor.


Sizi sadece Atatürk düşündü hem de çok güzel düşündü. Ama o kadar gerizekalılar var ki bir de üstüne küfür bile ediyorlar böyle bir adama. Yok efendim halkı aşağlıyorlarmış. Aşağılanan hazıra konmaya çalışıp bu uğurda her türlü rezilliği göze alan ve çapsızlığına bakmayanlar.


Kimse bir insanı sen neden yeteneksizsin zaten de çok da zeki değilsin diye suçlayamaz. Namusuyla evine ekmek götürmeye didinene kim ne der? Çiftçi, köylü vs. milletin efendisi de olabilir. Tabi ki böcek ilacını dayayıp milleti kanser eden çiftçiye kim niye saygı duysun? Atatürk bunları söylediğinde insanlar karga bokunu yemeden kalkıp it gibi çalışıp üretiyordu. Yeri geliyordu bir ayaz tüm emeği çöpe atıyordu. Yılmıyordu yine çalışıp çabalıyor üretiyordu. Sen ben de oturup onların emeklerini zıkkımlanıyorduk. Öyle insanlar tabi ki başımızın üstünde? Ha ama bu insanlara boşver ya ne uğraşıyorsun gel birlikte ülkenin anasını ağlatalım, al sana rüşvet dendiğinde atlıyorlarsa ben öyle milletin de ebesini hürmetsizce anma hakkına sahibim demektir.


Bütün hikayeyi baştan sona çarpıtıp, bütün kavramların içini boşaltıp bir güzel keklediler çoğunluğu. Bunlar da bir güzel yedi hepsini budalaca.


Atatürk'ün hatalar olmadı mı. Bir sürü sayarım. Ama onların çoğu neticeleri görmeden alınmış iyimser kararlar bunu da unutmayın. Biz gördük. Bana göre Atatürk'ün en büyük hatası insanlardan beklentisini, özellikle Türklerden beklentisini çok yüksek düzeyde tutmasıydı.


Her insanın kendi potansiyelinin tamamının kullanabileceğini düşündü ve bu konuda aşırı teşvik edici uygulamalar geliştirdi. Bu imkansızdır. Bu yüksek beklenti insanlar beceremedikçe onlarda ezikliğe sebep olur. Ezikliğin neticelerini de günümüzde an ve an felaketlerle görüyoruz.


Bir insanın potansiyelinin olması başka bir şeydir o potansiyelini kullanacak motivasyonunun olması yahut kullanabilmeyi öğrenmesi başka şey. Daha da fenası onun düşündüğü gibi herkesin illa ki potansiyeli olacağı yanılgısı. Maalesef öyle değil. Bomboş teneke insanlar var aramızda.


Atatürk'ün manevi kızlarından birisi Paris'te öğrenim görmekteyken intihar etmiştir. Kendisi evi özlediğini dönmek istediğini belirtmiş. Bunun en büyük sebebi de derslerinde bir türlü başarılı olmayışıydı. Belki yalnız kaldı diye ama muhtemelen beceremedi onca dersi o hiç bilmedği ortamda. Atatürk'se yapabileceğini söylemiş. Velhasıl teşvik edici olmak için okulu bırakmasına izin vermemiş. Netice trajedi olmuş. Bu tabi istisnai bir durum muhtemelen öngöremedi.


Bunu Atatürk'ün insanlara duyduğu güvenin, insanlardan beklentisinin çok üst düzeyde olduğu tezimi delillendirmek için söyledim. Bu hatadır. Burada kötü niyet yok burada aşırı iyimser bir bakış açısı var. Ki kendisi ülkede olabilecekleri tek tek yazmış yani iyimser de değil ekseri. Yani insanları tanıyor, biliyor fakat potansiyelleri olduğu için çok farklı olabileceklerine dair güçlü bir kanısı var. Maalesef kendisyle hiç hemfikir değilim :(