31 Mayıs 2008 Cumartesi

Ruhum ellerimden kaçıyor

Renkler hayatımızın trafik lambalarında yanıp sönüyor. Bazen durmasını bilmiyor insan. Bir anda donuyor o saniyelik görüntü bir yerlerde. Ve götümüze patlıyor bilmem kaç dakika ve dahi yıl olarak götümüzde.

Birileri nerden buldukları meçhul cüppelerini giymiş tokmaklarını vuruyorlar kafana kafana. Aslında ben hepsini masun ilan edeli asırlar olmuş, onlar kesecekleri cezaya kafa yorarken.

Boğazında düğümlenip kalan ve yutmayı isteyip de yutamadığın binlerce şeyi kusarken buluyorsun kendini. Oysa minik bir bebeğin anlama, öğrenme merakından gibiydi belki de tüm bu boğulma sekansları. Masum, deneysel ve ölümcül.

Bu kadar tozun dumanın arasında, bir sürü sıvı transferi ve trajedi kurgularıyla, asla gerçekleşmeyecek gereksiz hayallerinin sıkıntılarını çekiyorsun başkalarının.

85 yıllık ve belki de göründüğünden eski ya da yeni bir çift göz sana anlatıyor "her şey berbat ama hikayem daha bitmiş olamaz" Dinliyorsun sanki katılır gibi. Sonra da katılıyorsun ona. İkna oluyorsun yaşamaya.

Sabah uyandığında yatağındaki derin çukura çekiyor bir şey seni.Uçurumdan düşmeden önce bir el seni yukarı çekebilir de, sana el sallayabilir de. Bilmiyorsun. Sadece bekliyorsun. Sesin kısılmış. Çığlık atamıyorsun.

Aradığını buldun mu küçüğüm? Sulara bakıp düşündüklerin, gökyüzüne bakıp düşlediklerin gerçekleşti mi? O tırtıl da sevdi mi seni, senin onu sevdiğin kadar?

24 Mayıs 2008 Cumartesi

Ekşi sözlük üzerine

Öncelikle "Arama motoru veya başka internet şeysi beni buraya attı. Sen kimsin? Ekşi Sözlük nere/ne/kim?" diyebilecekler için son derece saçma bir yazıdır bu diyeyim ki vakit kaybına sebebiyet vermeyelim.

Efenim bendeniz internetten bolcana faidelenen biri olarak (bilgi edinme olsun, yine misal bedavadan gazete okuma ve dahi saçma oyunlara bağımlı olma vs. gibilerden) bu Ekşi Sözlük denen nane sayesinde faydalanılan biri haline geldim ki hiç hoşlaşmadığım bir özellik oldu bu. Hani "ne faydanı gördük kardeşim?" dersen küfür ederim ondan bi dur orda. Neyse ben sömürürüm yani genelde böyle bilgi olsun, entel dantel işler olsun, mizah olsun gibi konularda.Yapım bu.

Gerçi Ekşi Sözlükten önce zibidi/private/gia gibi sözlüklerde de epey mesai harcamışlığım var lakin ekşi sözlüğün çocukları olduğu için bu siteler yine Ekşi'ye kıl kapabiliyoruz bu hususta.

İş yeri denen nalet zindanlardaki küçük hava delikleri internet siteleri. Ekşi boru gibi bir delik açıkçası. Çünkü pek çok konuda bilgi, görüş alınıp verilebilinen, insanlarla kaynaşılan, sosyal ve sanatsal etkinliklerin paylaşılabildiği bir alan. Çalışanın hapisane avlusu ne bileyim.

Hani "ben ne kadar sosyalleştim, ne aldım verdim" deyince elde var sıfır ama olsun. Gönül isterdi ki binlerce can yoldaşı buldum, beşinci kitabımı yazıyorum sayesinde, nobelden de götürdüm paraları falan filan diyebileyim. Lakin hayatım ilk defa bir dergiye yazma ve çizme teklifini dahi sosyomatta aldım ve de yaptım bunu. Bana kitap yazmam hususunda destek veren kişiler filan çıktı. Gerçi ordan da atıldım yoksa Nobel kesindi yani. Her neyse tabii bazı aklıevveller "Sosyomat tabe nolcek" diyebilir. Adamlar attı beni diyorum. Bilemiyorum.

Ekşi, derinlemesine bir ilişkinizin olmadığı, merabalaştığınız, sempatik bulduğunuz bir insanı tanıdıkça ona kıl kaparsınız ya hah işte öyle duygularla veda edilen bir yer diyeyim size. Veda edilen diyorum çünkü "Attılar mı" diyenler var yok efenim "Sizle aynı zamanlarda çaylak oldum. Ben de mi atılacam" diyenler var. Hayır atılmadım ama hani atılsam daha bi havam olacaktı gibi. Böle bi itilmişlik, yasaklılık, iplenmeme, talep ettiği entryleri ile ilgili işlemleri dahi ötelenen ("aman entryler de siz de kalsın, lanet olsun bu hayata" diye sonuçlanan bi süreç bu da), kısaca tam ve hatta yarım anlamıyla dahi adam yerine konmayan, sayıyla 8bin küsür entry'e sahip biri olarak bilyelerimi aldım, evimin yolunu tuttum(burada ağlayın lan).

Şimdi şöyle bir gerçeklik var. Ne kadar küt, karakteri elastikiyetlere müsaade etmeyen, 5000 tane prensibi kıçından uydurabilen ve bunların tatbikinde sıkıntı yaşamayan biri olsanız da her insan gibi maymunla/şempanzeyle ortak genlerinizden gelen taklit, benzeşme ve asimile olma sorununuz olacaktır. Ve ben insanların birbirlerini aptallaştırabildiklerini, delirtebildiklerini kabul ediyor ve her insanda olan potansiyel saçmalık yapma ve şiddet uygulama eğilimini ortaya çıkartabilecek özelliklere sahip olduklarını düşünüyorum.

Yapılan hiçbir şeyin mazereti olmadığı bu dünyada hepimiz deli ve aptal. Ve şunu söyleyebilirim Ekşi Sözlük okuyucunun zihninde yeni ufuklar açabilen bir ortam iken kullanıcıyı aptallaştırabiliyor. Ben bunu kendimde hissettim açıkçası. Kendimi dünyanın en saçma konuları üzerine kafa yorarken yakaladım binlerce kez. İlkokula başlamadan kafamda bitmiş olan dosyaları tekrar tekrar açtım. Ve bunları kusura bakmayın ama sokakta görsem yüzüne bakmayacağım, muhatap olmayacağım derecede aptal insanları son derece ciddiye alarak yaptım. Hayır günlük hayatta onları oldukları gibi kabul edemediğiniz için koşarak kaçabiliyorsunuz ama biri bizi gözetliyor evi gibi bir kıçkıça yaşama alanında görmezden gelemiyorsunuz. Gelebilenler şanslı azınlık. Sigara içmezlerse 100 yıl yaşayabilirler. Duman avcıları öyle diyor.

Tabi şimdi ben pek çok sitede yasaklanan, kullanıcı hesabı kapatılan biri olarak Ekşi Sözlük'ün -belli tecrübelerin de ışığında- faşizmin hatalarını minimize etmeye yönelik yönetimsel anlayışını az da olsa takdir ediyorum. Hadi yine iyisiniz yani. Ama misal SSG bir faşist olarak çekilebilinirler sınıfındayken (bütün o bot'umsu yapısına rağmen ki adamın artizlik anlayışı buysa ne yapalım) ben guru gibi bi adamı ciddiye almak bir yana kendisini tam olarak "hade ordan"lıklar arasında bir yere tıkıştırabiliyorum. E guru'nun eline kamçıyı veren adama da bu bağlamda Armağan Çağlayan gibi "5 puan verdim o da payetli elbiseni beğendim diye" diyebiliyorum.

Netice itibariyle her şeye rağmen Ekşi Sözlük güzeldir. Çünkü her şeye rağmen insanlar güzeldir. Ve yine her şeye rağmen hayat güzeldir (balkonun kapısından enfes bir rüzgar esti de.. yoksa bok güzeldir. Her şey ya boktur ya püsürdür ya da kusturur)

21 Mayıs 2008 Çarşamba

yassah gardesim yassah

dağdan inmiş şehre
medeniyet öğretçekmiş bi de bize
kulağından üflesinler egzozları
kıçına soksunlar baz istasyonlarını
nükleer santral kursunlar çükünde
depremde evin başına yıkılsın
versin belanı allahın

bin yıl yaşayacakmış
her şeyin en iyisine o layıkmış
arrap yarraklarını alasın ağzına
kıçını amerikan postalı damgalasın
yedi sülalene yedirdiğinde boğulasın

her lafı kanunmuş tanrı katında bile
tek eksiği bir asa bir de hare
götüne soksunlar asanı da hareni de
adana pavyonunda sıraya dizsinler
seni de benzeşlerini de

dizi dizi koyunlar güden çoban gibi
kendini sanırsın hem akıllı hem ulvi
danışırsın her adımında cahil efendine
sen köpek bile olamazsın fabrikaya sanayide
ananızla babanızın marifetine tüküreyim
geberin de biraz kafa dinleyelim

8 Mayıs 2008 Perşembe

Eurovision 2008

Galatasaraydan sonraki en saçma tutkum Eurovision'un mevsimi geldi çattı. Ben de dadandım yine Eurovision resmi sitesine. http://www.eurovision.tv/

İşte şarkılarla ilgili görüş ve beyanatlarım.

Öncelikle epey bir zaman yolculuğuna çıkacak gibiyiz. Andorra Abba'lı yıllara takılmış. Belarus neyseki 80'lere varmış ama daha yolu var tabe kendilerine "hasta la vista" diyorum. Hırvatistan daha da gerilere gidip geliyor ama güzel yapıyor. Favorilerimden. Bulgaristan uzay çağını yakalamış. Kendilerini marsta, fezada görmek isteriz.

Danimarka da böyle bi eski vakitlerden geliyor ama paragraf açtım sor bak neden. Koca kafalı bi oğlan var pek şeker. Takke takıp kafayı kamufle edio uyanık. Ha işte yirim ben onu. Simon'um benim. Şeker şey.

Fransızlara bilindiği üzre UFO'ların varlığının tek bilimsel kanıtı. Ve tanrı nihayet Fransızlara ingilizceyi öğretti! Şaka gibi diyim geçiyim.

Bilindiği üzre Almanlar da Fransızların uzaydan geldikten sonra İskandinavlarla çiftleşmesinden peydahlanmış bi ırk. Velhasıl ahhah yok lem çok da kötü değil işte. Alman yani daha ne yapsın.

Belçikalılar üstte yazdığım iki ırkla da akraba olup daha bi deyişik malumunuz. 2008 Eurovision'da bir kez daha bu bilgimizi tazelediler. Hayır resmi site olmasa "fake lem bu" deyip bi şans daha verebilirdim kendilerine.

Finlandiya'nın katılımcıları belliki Metallica dinleyerek büyümüş temiz bar gençleri. Solistlerini verseler onu da yirim o da ayrı. Haşin şey. Çılgın.

Rusya da ingilizce ile katılımda bulunup Lenin'in kemiklerini sızlatmaya devam etmekte. Bizim de kulakları.

Ermeniler ne yapsa oy alıyor da yani ne bileyim. Parça ingilizce sanırım. Arada bir "you" der gibi oldu. Bu arada Hintliler niye katılmıyo bu yarışmaya misal onu da anlayamadım?

Yunanistan katılmasın artık. Yeter her sene pilav yapıp koyuyolar önümüze. Hani sarman, dolman? Yunanistan deyince nedense aklıma Kıbrıs Rum kesimi geldi. Şarkı ve şarkıcı sempatik. Alır bunlar puan.

Müjde Hollandalılar evrimini tamamlamış ve Türk olmuş nihayet. Kral tv mi lem bu diye izledim klibi.

Norveçli Maria kardeş American Idol birincisi gibi bişi. Tarzım deyil yani kendisi. Yoksa o da helal süt emmiş belli yani.

Makedonya için "gençler eğleniyo" diyebiliriz.

Polonya yine yarışmaları karıştırmış. Best model seçmiolar kardeeşşş hüooop...

Ukrayna da taş gibi bi hatunla katılıyor. Sesi de iyi gibi de şarkı bişiye benzemiyor pek.

İrlanda Johnny Logan'ı aşamadıklarını itiraf ediyorlar bir nevi. Yani öle demiolar da öle oluo netçe.

Sırbistan geçen senenin taklidiyle taktik yapmış. Yavaş başlayan şarkı gittikçe yükseliyor. Güzel ve değişik sesli şarkıcı coşuyor, coşturuyor. Ev sahibi de oldukları için üst sıralarda yer bulurlar kendilerine gibi.

Estonya boştan yere masraf kapısı olmuş. Kızları yollu gibi. Simon'dan uzak durun yolarım!

Arnavutluk için olabilirdi olamamış diyebiliriz.

Bosna'nın şarkı eh ama klip izlenebiliteli bi klip.

Portekiz'e başarılar diliyorum. Hayatta.

Azerbeycan'a 12 puanlar gidecek, gitmeli diyebilirim. Yalnız klibe bütçe bulamamışlar neyse ala pula gerek yok zate.

Gürcistan'ın şarkı klişe, geyik ama güzel, klip güzel olabilirmiş ama Bülent Ersoy güneş gözlüğü takılan solist klipte olmasa daha iyi olurmuş. Kadın kör sanırım bu arada. Pardon ama.

Macaristan'ın şarkısı piyano ve sürreel klip girişiyle önce ümit vaadediyor sonra 2 saniye içinde bayıyor bayıyor...

Çekler anca bacak fetişistlerine hitap edebilcek tahminim.

İzlanda'nın şarkı "it's my life" tadında şöle böle bişiy de klibi bilimadamlarının takdirine bırakıyorum.

İsrail'e ise sadece "neden?" diyorum. Ardından ekliyorum puahahah...

Letonya için "ne kadar votka içerseniz için yok abi" diyebilirim.

Litvanyalı çocuk saç uzatmış, armoni çalışmış, kaşını gözünü boyamış ne diyim. Olmayınca olmuyor.

Karadağ'ın iyi niyetli katılımcı olduğu belli. Üzerine gitmicem. Kendi haline bırakçem ben bu çocukçağızı.

Malta kedi olalı bi fındık faresi bile yakalayamadı daha da yakalayamaz böle giderse. Şarkının çakma kısımları fena deyil de kendimizden de bişiler katalım kısımlar çok fena. Kızın sesi de güzel aslında yazıııkk..

Türkiye yani mor ve ötesi ile de Ezel Akay'ın çektiği kliple de olayı yarmış epey bi. Favorilerden ama azeriler çok coşmuş daha başkaları da var. Ben öle gördüm bilemem. Bu arada Harun için şöle böle diolardı. Ruju da sürünce eheh aman beah neyse....

Romanya eurovision'a neyle katılmışlar diye bilhassa takip ettiğim ülkelerden. Lakin seneye yeni yarışma yeni şans diyoruz.

San Marino da böle bi oğlan grubu yollamış. Momento felam anlatıolar bişi İtalyanca. Fena değil.

İspanya için Fransa ile çok sıkı fıkı oldular bi vakit diyim. Diskoda kılabta çalarlar ama bunu.

Norveçli hatun makyajı seviyo diyebilirim. Bu kadar.

İsviçreli oğlan da güzel çocuk. İtalyanca söylüyor. O da bu kadar.

Ve nihayet İngiltere bir şarkıyla katılmaya karar verdi. Gerçi bu şarkıyı George Michael'dan dinlemek vardı ya. Neyse favoriler yani.

20 Mayıs'a kadar beklicez artık.

1 Mayıs 2008 Perşembe

1 Mayıs gaz bombası bayramı




Malumunuz gaz bombası ve cop cennetten çıkmadır. Tanrı bunun için özel bir kutlama günü tahsis etmiştir. Ahan da 1 Mayıs'ın önemi budur. Birlik beraberlik içinde dayak yemek her kula nasip olsun inşalla. Canınız patlasın e mi?