25 Temmuz 2007 Çarşamba

Dolce Far Niente




Efenim yukarıda görmüş olduğunuz eser John William Waterhouse'un. Şahsımın hayata bakış açısını yansıtmakta.Görüldüğü üzre bakış açım 180 derece.

Kimseler değerimi bilmedi, şımartmadı bu aralar -ki genelde de hep böyle zati- diye oturup kendimi şımartmak amacıyla yazı yazmaya karar verdim. Sonra kendini beğenmiş filan diyecekler yine. E güzelim sen kıymetimi bilmezsen ben sahip çıkarım elbet kendime.

Benim cici mariadebonne'um genelde böyle malak gibi serer. Arada bir kafayı kaldırıp söylenir sonra yine kendi alemine dalar. Aslında ideal insan olmamdaki en önemli hususlardan biri de bu zannedersem. Kendi kendi oyun oynayan çocuk mizacı var bende.

Bazen pencereden bakınca açıkçası anlamlandıramıyorum olan biteni. Yani evet şundan bu oldu, ondan bu oldu peki hani bunun çıkış noktası diyorum kendi kendime. Sonra dönüyorum yine kendi halime. Sokakta top kavgası söz konusu olduğunda "yeterin ulen başım şişti" diye bağıran ve alayına fırça çeken yapım bundandır. Mahalleye pencereden bakıp, aşağı inmeyen çocuk psikolojisi. Velhasıl elbet her şeye kuşbakışı baksanız da aşağıya inince kendini şaşırmak mümkün. Zira futbol maçını televizyondan izlemekle sahaya inip penaltı atmak aynı şeyler değil. Ama ben her şeye rağmen o penaltıyı da gole çeviren bir insanım. Bravo maria'cım hep böyle kal.

Sonra misal engellenemez bir doğa sevgim var. Akreplerden tırtıllara. Yani insan sanki labda üretilmiş gibi bilemiyorum. Pek uymuyor doğaya. Meşe ağacı olmak isterdim ben ya da ceviz. Gülhane parkı şart değil. İklim uygun olsun yeter.

40 derece sıcakta Sibirya köpekleri dilleri dışarda dolaşıyor. Bir de ona kızıyorum. Bencil olan her insana var bir kastım. Benim bencilliğim de bu insanları asla ve kata hoşgörmeyip, ısrarla gidip canlarını sıkmakta. Görüldüğü üzre kendimde beğenmediğim noktalar bile beni mükemmelliğe yakınsıyor.

Aslında yazacak daha çok şey var ama gerek yok. Şımardım yeterince. Neyse. Uyuyalım bakalım. Bu mükemmel gözler de dinlenmeli biraz. Baaaş baş.

24 Temmuz 2007 Salı

Ben işemedim miki işedi







Seçim sonrası alınan sonuçlar doğrultusunda sonuçtan memnun olmayan cenah ihaleyi ona buna dağıtmaya başladı. Tabii her zaman olduğu gibi başta Deniz Baykal olmak üzere sırasıyla Ahmet Necdet Sezer akabinde Yaşar Büyükanıt ve son olarak Anayasa Mahkemesinin işte o üyeleri. Hatta Kanaltürk'e kadar geldi dayandı suçlamalar.

Yahu bu millet harbi cozutmuş diyorum sonra dönüp "yok öyle bir şey sensin cozutuk" filan diyorlar neremle güleceğime şaşırıyorum.

Efenim bu sayılan kişi ve kuruluşların konuyla en ufak bir alakası varsa ben de deli dumrul'um kabul.

Güzel yavrum senin halkın bu işte. Bu kadar. Bu adamlar hangi politikayı gütse, her ne yaparsa yapsa bu değişmez. Hatta bu adamlar milletin tatilden dönüp koşa koşa oy atmasını sağlamak suretiyle senin seçim sonrasında suratının alacağı şekli bile bir nebze düzeltmiştir emin ol.

Halk demokrasi dersi vermişmiş. Halk orduya muhtıra vermişmiş. He canım senin halkın öyle bilinçli bir halk ki demokrasi kültürü o denli gelişmiş ki zamanında kendi seçtiği adamı alaşağı eden cuntaya %92 evet demiş bir halk. Ha değişmedi ve gelişti halkım diyorsun muhtemel. Evet anket yap yüzde bilmemkaçı amerikan düşmanı, seçim sonuçlarına bak %46.6'sı amerikan politikası yandaşı. Ha bunları bilinçli mi yapıyorlar sanıyorsun. Emin ol kendinde değiller. Bilinç filan ohooo nerde o günler.

Böyle bir oluş biçimine bizi getiren hususlar elbet pek çok kişiye ihale edilebilir. Ama gelinen nokta öyle bir nokta ki dönülmez akşamın ufku gibi. Kapkara günlere doğru yol açıyoruz fora yelken.

Bakınız "laik azınlık" diye bir kavram bile uyduruverdiler. Laiklik devletin temel ilkesiyken, her din ve görüşe saygıyı temel almışken ne güzel bir gelişme değil mi? akp'ye oy veren şeriatçı oldu birden. Böyük işadamlarımızdan yuppielere kadar yapıştırdı elin gavuru etiketi. O etikete layık olmanız beklenecek sizden de uzun vadede. Ah kömür ve bir altından daha pahallıya sattı diye kendini değerli zannedenler. Sizlerin vebali onlardan daha beter. Merak etmeyin gün gelir ödersiniz.

Ordu başrolde deniyor. Valla Büyükanıt duygusal adam ben size söyleyeyim. Sizin tehdit dediğiniz uyarıdır anam. "Böyle gidersen varacağın nokta budur, beni bunu yapmaya zorlama"dır. Sonra küt yapsalar yapacaklarını "ama niye yaa noldiki şimdi" deme diye.

Ve sağolsun Bülent Arınç gibi yangına körükle gidenler olduğu sürece, geçmişten dersler almak yerine yerdeki gölgesine bakıp kendini iki metre boyunda sananlar olduğu sürece bu talihsiz gelişmeler her daim olacaktır. Bu işlerin çağı değil filan demeyin. Vahşi ve ilkel bir çağda yaşadığımızı ipod'lara bakınca unutuyorsunuz. Biraz kaldırın kafanızı. Ateşin ortasında kalmış akrepler gibisiniz.

Velhasıl ona buna ihaleyi kesmeden önce insanımızın ne denli geri kalmış, bilinçsiz, umarsız, bencil olduğunun nedenlerini sorgulayın. Bu sadece politika ile alakalıdır. Ama bu politikaları kimler uyguladı ona bir bakın. Demokrasimizin yıldızları kuşkusuz size yol gösterecektir.

Bu gün ordunun da sorgulaması gereken zamanında komünizm yükselişe geçmesin diye yapılan uygulamaların ne şekilde sonuçlara sebep olduğunun hatırlanmasıdır. Oturup pirincin taşını ayıklarken bunları düşünsünler bir.

Deniz Baykal her zamanki dürüst, temiz, inatçı politikacıydı. Ona buna ne kendini ne fikirlerini peşkeş çekti. Doğru ya da yanlış bildiği yolda ilerledi. Memleketimiz böyle adamlara hazır değil. Memleket masala doymamış daha. Ninniler istiyorlar. Ninni söylesin ya da çeksin gitsin diyenler ezberden konuştuklarının bile farkında değiller. Yazık. Hatta dün bir yerlerde okudum efendim geçtiğimiz dönem RTE'nin meclise girmesine kolaylık sağlamış. Bu gün bunlar tabi olurmuş. Adam ne yapsın, sanki tekrar gündeme gelmeyecekti. Şiir okudu diye hapse attılar adamı efsane oldu, peygamber mi ilan ettirtecekti adamı. Yazık bu kafalarla daha çok saçmalarsınız.

Ahmet Necdet Sezer içinse diyeceğim şudur, bu ülkede adam gibi adam olmanın ne denli değersiz bir şey olduğunu, disiplinin, ilkelere bağlılığın alay konusu bile yapıldığını alenen ispatlattı. O ilkeler senin olmasa bile sen mahalle kahvesinde apışarasını kaşıyarak ana avrat küfreden tipleri yeğ tutsan da bu adama yine bile biraz insanlıktan anlasan saygı duyardın. Ama insan olmak birincil şart elbet.

Gelelim Anayasa mahkemesinin o üyelerine. Anayasa mahkemesinin kararları sorgulanabilir. Kanundaki bu şartı bir kişisinin bireysel insiyatifiyle cumhurbaşkanı seçmesini engellemek için kullanmış olabilirler. Lakin ben şahsen o kişinin kafasına göre adam atar gibi cumhurbaşkanı seçmesini hiç demokratik bulmuyorum. Hele seçemeyince demokratik haklarımız elimizden alındı diye ağlamalarını ise hiç ama hiç samimi bulmuyorum. Darbeye bir adım daha yaklaşmak yerine bu uyarıyı dikkate alırlarsa yerinde olur. Zira bakınız daha önceki görüşlerim.

Evet bir de Kanaltürk ve Tuncay Özkan mevzusu var. Yahu memlekette muhalefet yapan yayın organı mı kalmıştı. Yani geniş kitlelere ulaşan demek istediğim. Yoksa her daim muhalif yayın yapan kuruluşlar vardır. Televizyonda bu kanalı gördüğünüzde şaşırmadınız mı? Herkes ağızbirliği etmiş koro gibi aynı şeyleri söylerken farklı şeyler söylediler. Her kesimden insanı konuk ettiler. Ayse Tükrükçü konuklarıydı bu gün. Kimse samimiyetle bu insanı bir yerde çıkarıp istediği gibi konuşturdu mu? Onlar için enteresan bir haberdi, burada görüşlerine saygı duyuldu. Tüm partilerin görüşlerine yer verildi. Akp vs. herkesin dile getirdikleri ekrana taşındı. Ve evet alenen muhalefet yaptılar. Tek başlarına. O da mı çok geldi anlamadım. Hırçınlık mı yaptılar. A kusura bakmayın kuzularla kuzu olacaklardı doğru. İsyan edilecek, işaret edilecek hiçbir şey yok ülkemizde. Her şey güllük gülistanlık.

Velhasıl ulusalcı pek çok kişi ve kuruluşu övdürdünüz bana. Bu vesileyle demek istediğim şudur ki siz bu kafayla suçu hep ona buna atarken bu kadar hedef şaşırırsanız nereye varırsınız bilemem ama namazdı niyazdı tesettürdü her bir konuya vakıf olmaya çalışın. Zira yakında ne iş ne eş bulacaksınız böyle giderseniz.

22 Temmuz 2007 Pazar

T for Türkiye


2007 genel seçim eziyeti öyle veya böyle ha bitti ha bitecek. Ama daha durun asıl çile şimdi başlıyor.

Efenim malumunuz bizler enteresan bir ülkede yaşıyoruz. Bir o yana bir bu yana döne döne dağdan gelen insanlarla dolu bir ülke burası.

Zamanında Adnan Menderes'in de yoluna taş konmuştu lakin kendisi yapılan seçimlerle çok daha güçlü bir biçimde döndü geldi yine iktidar oldu. Sonrası da malum. Adam asıldı millet oturdu izledi.

Bu sefer böyle olmaz. Bu sefer çok daha işgal edilmiş bir ülkede yaşıyoruz. Bu sefer dünya çok büyük bir krizin içinde. Bu sefer dayatılan dikta çok daha güçlü ve halk çok daha uykulu.

Bu sefer birbirimize gireceğiz. Ve dayatılanlara karşı çıkanların sayısı çok daha az. Ama burası Türkiye. Burada her an her şey olabilir.

"Sus ve itaat et" her zaman çoğunluğun itibar ettiği bir şeydi. Ama her devrin de asileri az değildi.

Bu devir böyle bir devir. Memlekete asi lazım. Ha öyle veya böyle zaten ortadoğu batağına çekileceğiz. Lakin bari havamız olsun.

İhtiyacımız olan tek şey bir kaç yaramaz çocuk.

17 Temmuz 2007 Salı

a good year



"A good year" şahsi kanaatimce izlenmesi gereken filmlerdendir. Şarap da içilmesi gereken içkilerdendir.

Her geçen gün "abi organik tarımla uğraşacam ben, gidecem buralardan" diyen insan sayısı artmakta. Neden? Alenen mutsusuz. Doğaya kaçmak bir nevi ana rahmine dönmek istiyoruz. Gerçi yakında doğa diye bir şey de kalmayacak böyle giderse.

İşte bu film bu kaçış isteğini daha da güçlendirecek bir film.

Film romantik komedi diye kategorize edilebilecek, hafif bir film. Ama verdiği huzur da bu sadelikten sanırım.

Fransa'nın güzel manzaraları, çılgın insanları ve güzel müzikler. Sanırım filmin en büyük kozları bunlar. Tabi oyunculuklar da göz ardı edilmemeli.

Ben filmin detaylarından çok bahsetmek istemiyorum. Ama pek çok kişinin kendini çayıra bayıra salıp şarap içmek isteyeceğinden eminim.

Onun haricinde kurgusu ve geçmişe dönüşler, en sağlam anılarımızın çocukluk anılarımız olmasına vurgular çok güzel.

Üzüm bağlarının ortasında bahçeli bir evde yaşasam, fransa'da veya ülkemde farketmez, bir de dedem ziyaretime gelse elinde o eski tahtadan satranç takımımız, abimle bana yine satranç öğretse. Nebleyim güzel olurdu.

http://www.agoodyeardvd.com/